21// Kırılma

2.1K 130 597
                                    

(Bölüm içi explicit content var sorumluluk? Almıyorum sevgiler)

Ophelia Yaxley'i öldüremem.

Gerçekten de bu fiili hayata geçiremeyeceğimden değil, yapmamam gerektiğini hatırlamak için bu cümle kafamda dönüyordu. Her zaman, her yerde. Ophelia Yaxley'i öldüremem.

Nasıl da kafasını duvara çarpmak, asfalt kadar düz bir hale getirmek, kalbine kazık çakmak, kurtadamlara yem etmek, yeşil ışıkla gözbebeklerini soldurmak istiyordum. Ama ölümüyle sonuçlanan hiçbir şey yapamazdım. Katil olmaktan korkmuyordum–asıl korkusuzluğum beni korkutuyordu- ama cesedi uzun süre saklayamazdım. Mutlaka bulunurdu, ve ne kadar incelikli çalışsam da benim yaptığım yine bulunurdu. Ölüsü dirisinden daha büyük bir dertti yani. Genç yaşımda onun gibi bir kız yüzünden ruhumda yarık açmaya da hevesli değildim. İçgüdülerimi kendime saklamam gerekiyordu.

Onu dünyadan hiç varolmamışcasına silemeyeceğime göre, geriye tek bir seçenek kalıyordu. Ölmekten beter etmek.

Hayal ettiğim gibi tek seferde işini bitiremeyecektim ama parça parça yapmak da benim için sorun değildi. Hatta belki de daha kolay olacaktı. Yavaş yavaş tükendiğini görebilecektim. İçim soğurdu en azından.

İlk günlerde Ophelia'yı yalnız bir zamanına denk getirmekte zorlandım. Sürekli yanında biri ile geziyordu. Regulus'un aldığı görünmezlik pelerinleri burada işime yaradı; yalnız olduğunu zannettiği bir zaman yaklaşıp onu Sersemlet'tim. Pelerini onun üstüne atarak Şamarcı Söğüt'e kadar taşıyıp bıraktım.

Kaburgaları kırıldı.

Sonra bir gün şatonun kuzey pencerelerinden birinin parmaklıkları esrarengizce eritilmiş, koca bir oyuk oluşmuştu. Ophelia oradan metrelerce aşağıdaki göle düştü.

Boğuluyordu, Hastane kanadına getirildiğinde kalbinin durduğu hakkında söylentiler vardı. Neyse ki düştüğü sırada tesadüfen kayalıklarda oturmakta olan Gregor Blanchard sudaki bedeni görüp kurtardı. Tam bir kahraman!

Ophelia'nın Hastane Kanadı'nda kaldığı günler toplamda bir haftayı aşmıştı. Bir gün Peeves ezimkurdu dolu bir kovayı kızcağızın üzerine düşürdü. Kurtlar tutunup anında tenini kemirdiler. Tüh, yine Hastane Kanadı.

Karanlık Sanatlar'a Karşı Savunma dersinde inceledikleri örümcek, bir anda atılarak burnuna kondu ve ölümcül çıbanlar oluştu yüzünde. Neyse ki profesör orada olduğu için çabuk müdahale edildi. Araştırıldığında örümceğin önceden lanetlendiğini öğrendiler ama kimin yaptığını bilmediklerinden bunu öğrencilere duyurmadılar. Profesör Homme büyük azar işitti. Okula gelen Corban Yaxley, profesörü dikkatsizliği yüzünden dava edeceğini söyledi, Dumbledore ile tartıştılar.

Ophelia 'talihsiz kız' olarak anılmaya başlandı. Bazılarının yüzüne gülen, bazılarının suratına çarpan talih olmakhoşuma gitmişti.

Olayların arkasında benim olduğumu sadece Regulus biliyordu. Planları tek başıma kurup tek başıma halletmiştim. Ne kadar az kişi uğraşırsa o kadar sessiz işlerdi.

Duvar yazıları Ophelia'nın başı beladan kurtulmadığı için yok olmuştu. Son yazıda "Sıkıysa yakala beni, eğer başka bir erkeğin–" ve hatırlayınca sinirimin bozulduğu şeyler yazıyordu. Birden yazılar durduğunda insanlar "Acaba Blanchard faili yakaladı mı?" diye merak etmişti, ama kimsenin birini yakaladığıma dair kanıtı yoktu. Masum inek maskemi takmış sorunsuzca derslere giriyordum.

Bu süreçte –insanların Ophelia'nın lanetlenmiş olduğunu düşündüğü süreçte– Barty Hastane Kanadı'na onu ziyarete gidip geliyordu. Hogsmeade'de dediğine göre kıza karşı bir duygu beslemiyordu, yapmak zorundaydı(!)ama sonuçta gerçekten çıkıyorlardı. Erkek arkadaşı olarak, kız arkadaşının sağlığından emin oluyordu elbette.

The Awkward Life of Drizella BlanchardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin