Bölüm #6

381 37 17
                                    

Allah'ım! Sonunda tam bu hikayeye uygun Harry'yi yapabildim. Araştırdım araştırdım bulamadım sonra hikayemin kapağını yenileyeceğim için kendim uygun model bulup editledim. Vallahi çok tatlış ama hiç kafamdaki gibi olmuyor. Neyse, bu da idare ederr :DDD

İyi okumalar!💕

Sabahın erken saatlerinde sanki işleri yokmuşçasına ötüşen kuşlar, Severus'un oflayarak yatağından fırlamasına sebep oldu.

Severus, gece pek uyuyamamıştı. Dumbledore, ona gerçekten büyük bir haber veren mektup göndermişti. O mektup, hala yatak odasına sıkıştırdığı çalışma masasının üstünde açık bir şekilde duruyordu.

Odasından çıkıp ayaklarının zemine ne kadar sert bastığına dikkat etmeden karşısındaki küçük banyoya girdi. Sarımsı ışık, üstüne düşünce aynadaki yansımasına baktı. Uzun zamandır kilo almıyordu. Aksine vücudunu zar zor ayakta tutan birkaç kilosunu da kaybediyordu. Elmacık kemikleri, zayıfladığından olsa gerek, belirginleşmişti. Gözlerinin altında her zamanki siyah halkaları duruyordu. Gözleri kızarmıştı. Dudakları şişmişti.

Buz gibi soğuk olan suyla yüzünü yıkadı ve bir daha aynaya bakmadan banyodan çıktı. Alt kata indi. Çocuğu kontrol etmeliydi. Her ne kadar evin etrafı çeldirici büyülerle kaplı olsa da içeriden dışarıya çıkan biri üzerinde etkili değillerdi. Çocuğun kaçmasını istemiyordu. Büyücü Dünyası'nın en büyük kozu şu an onun evindeydi. Ama Severus, içindeki sesi ne kadar inkar etse de kızıl çocuğun yanında olmasından mutluluk duyuyordu.

Oturma odasına geçti. Harry, uyuyordu. Demek ki Severus gerçekten çok erken uyanmıştı.

Bunu fırsat bilerek mutfağa girdi ve bir şeyler hazırlamaya başladı.

Beynindeki binbir türlü düşünce, sanki biri onları kovalıyormuş gibi sürekli hareket halindeydi. Severus'un kafasının içindeki düşünceler gittikçe bir döngü halini alıyordu.

Genç, galiba bugün ters tarafından kalkmıştı.

———————————————————————-

Öğle yemeği, birkaç gündür olduğu gibi yine aynı sessizlikle geçiyordu. Severus, hala planlarını kafasından toplamaya çalışırken; Harry, evinde oturduğu yabancıyı izliyordu. Onu incelemekten hiç sıkılmamıştı. Aynı şekilde adamın da onu dikizlediğinin farkındaydı. Karşısında oturmuş, düşünceleriyle boğuştuğu belli olan adamı hayatında ilk defa gördüğüne yemin edebilirdi.
Fakat içten içe bu adamı tanıyordu. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama gerçekten adam ona tanıdık geliyordu.

Önündeki tabağını bitirmiş iki büyücü, masadan kalkmamakta ısrarcı gibiydi. Gözlerine masaj yapan Severus, Harry'nin ilgisini bayağı çekmişti. Çocuk, adamın onun yüzünden zor zamanlar geçirdiğini anlamayacak kadar aptal değildi. Uzun zamandır konuşamadığı için anlaşılır bir biçimde ona teşekkür edemememişti. Etmesi gerekiyor muydu, onu da bilmiyordu. Bu konular hakkında bilgisi sıfırdı. Nadiren konuştuğu zamanlar olmuştu. O zamanları da hatırlamak istemiyordu.

İçindeki o sese kulak verdi ve kendini geçen sefer zorladığı gibi konuşmaya zorladı.

"Teşekkür ederim."

Severus, yerinden hoplamıştı. Tam anlamıyla.

O kadar uzun bir süre düşüncelere dalmıştı ki çocuğun çoktan gittiğini zannetmişti.

Ve-

O az önce konuşmuş muydu? Hem de teşekkür etmişti, değil mi? Eğer şu an Severus'un ağzında su olsaydı kesinlikle püskürtürdü.

Şaşkınlıkla cevap verdi.

"Neden?"

"Her şey için."

Harry, sandalyesinden inip gittiğinde dahi Severus şoktan çıkamamıştı.

En sonunda kendine gelebildiğinde mutfağı toparlamaya başladı.

İlk olarak çocuk durumunun farkında gibiydi. Ve ona minnettardı.

'Vay be' dedi içinden. 'Potter, şu an mezarında ters dönüyordur.' Sonuçta oğlu, en nefret ettiği insan yanında, koruma altındaydı. Daha da beteri, ne çocuk ne de adam bundan şikayetçiydi.

İkincisi ise çocuk aksanlı konuşuyordu. Tam Amerikalılar gibi.

Severus, kafasına vurmadan edemedi. 'Tabii ki aksanlı konuşacak mankafa. Burada büyümüş olduğu çok belli.' dedi iç sesi. Haklıydı da.

Severus, mutfağı halledip oturma salonuna geçtiğinde Harry'yi perdenin arkasından dışarıyı izlerken buldu. Her gün ki gibi.

Tekli koltuğa oturup eline Gelecek Postası'nı aldı. Okuyormuş gibi yapıp sürekli çocuğa yöneltiyordu gözlerini. Zaten önemli bir haber de yoktu. Çünkü asıl bomba, Harry'yi Birleşik Krallık'a geri götürdüklerinde patlayacaktı.

Harry, hiç yerinden kıpırdamadan perdenin arkasından dışarıya bakmaya devam etti.

"Seni bulduğum yerden çok uzaktayız. Kimi bekliyorsan seni bulamayacağına eminim."

Arkasından gelen sese döndü. Adamın güven veren sesinin arkasına saklandı bu sefer. Belki de gerçekten onu bulamayacaklardı.

Bu, onun özgür olduğu anlamına mı geliyordu?

Ve genç adama karşı durumunu çok mu belli etmişti.

Evet, gerçekten sürekli dışarıyı dikizleyerek belli etmişti.

Adamın soruları olduğunun farkındaydı. Adamın onu tanıdığının da farkındaydı. Ama biraz zaman geçmesi gerekliydi. Yanında kendini açacak kadar güvenmeliydi. Azıcık da cesaretini toplamalıydı. Hem onun soruları için hem de kendi soruları için.

13 | harry potter x stranger things auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin