Bölüm 7 (Prolog) : Bebek

257 22 4
                                    

Marie'nin Sirius'un evine gelişinin üzerinden birkaç ay geçmişti. Marie resmi olmasa da Yoldaşlık için bir şeyler yapmaya uğraşıyor, bir yandan da Bakanlık'ta çalışıyordu. Sirius'la beraber farklı bir eve çıkmışlardı ancak Sirius'un bu eve her gün gelmesi mümkün değildi, ilişkilerinden kimsenin haberinin olmasını istemiyorlardı. 

"Bellatrix neler yapar hiç düşündün mü?" diye sormuştu Sirius James'e. "Bellatrix mi?" diye sordu Lily. "Narcissa'nın büyük kız kardeşi." dedi James ufak bir açıklamayla. "Sana ondan bahsetmiştim, hani psikopat olan." Lily'nin hatırladığını beli edercesine 'ha' dedi. "Nasıl olur da daha önce karşılaşmam?" diye sordu bu sefer. 

"Aslında karşılaştın." dedi James. "Maskesi vardı, onu gözlerinden tanıdım, doğrudan sana saldırmıştı." Lily biraz şaşırsa da çok üstelemedi, kaç kişiyle savaştığını kendi bile hatırlamıyordu artık. 

Sirius bu durumu da Marie'ye defalarca anlatmıştı ama Marie Sirius'un onu herkesten saklamasından şikayetçiydi, ayrıca Sirius sürekli ölümcül sorumluluklar alıyordu ve Marie bu korkuyu evde beklerken aşamıyordu. Yine Sirius'un ona uğradığı bir akşam kavga ediyorlardı, hava dışarıda soğuktu, Sirius asasıyla şömineyi yakmaya çabalıyordu.

"İzin ver yanında olayım!" dedi Marie. "Ayrıca bu kadar çok göreve gitmen... yanında olursam kaldırabilirim ama sen uzaktayken kaldıramıyorum, Sirius, lütfen yanında kalmama izin ver." Marie'nin sesi titriyordu. 

"Marie, senin için ne kadar tehlikeli olduğunu, bu savaşın benim için ne kadar önemli olduğunu sana defalarca anlattım ama sen her seferinde duymazdan geliyor gibisin!" dedi Sirius. "Bana benim ailem sensin dedin!" dedi Marie büyük bir tepkiyle. "Ailenden önemli mi?" Sirius sessiz kaldı. "Eğer bu savaşı kazanamazsak," dedi Sirius. "Zaten bir ailem olmayacak. Marie- senin neyin var böyle her zaman bu savaşı desteklerdin." Marie'nin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Ben- ben-" Koltuğa oturdu. "Sana söylemem gereken bir şey var aslında." 

Sirius onun yanında dizlerinin üstüne çöktü. "Bebeğimiz olacak." Sirius'un ağzı haffiçe açıldı, sonra kapandı. Ayağa kalktı. 

Sessizliği bölen guguklu saatteki kuşun ötmeye başlamasıydı. Sirius saate baktı. "Gitmeliyim, bu konuyu konuşacağız." diyebildi Sirius sadece. 

**

Nöbetin beşinci saatindelerdi ve yaprak kıpırdamıyordu, buna rağmen Sirius'un epey dalgın olduğunu herkes fark etmişti. James'le beraber devriye gezmeye çıkmışlardı. Karanlık, loş bir sokakta James en yakın arkadaşına baktı. "Ortalık sakin gibi." dedi.

"Hıhı." dedi Sirius tepki olarak. "Marie nasıl?" diye sordu James. "Görüşüyor musunuz?" Sirius yine "Hıhı." dedi. "Biliyor musun Lily'nin kardeşi bize geldi ve birlikte Quidditch oynadık." 

"Güzelmiş." dedi Sirius yine. James yürümeyi bıraktı. "Pati senin neyin var?" diye sordu, Sirius ona döndü. "Bir şeyim yok." dedi sadece. "Bir şeyin olduğunda bunu anlarım." dedi James. 

"Tamam." dedi Sirius. "Ama burada konuşmayalım, ciddi bir mesele." 

"Pati, ne olduğunu söyle sadece." dedi James. "Marie hamile- öyleymiş yani." dedi Sirius bir çırpıda. James'in ağzı kocaman açıldı ve kahkaha attı. "Harika bir haber bu." James'in ısrarlarından sonra Sirius Marie'yle aralarında geçen tartışmayı anlattı. "Yani öylece çekip gitmen hoş değil, ayrıca bu kadar endişelenmeni de anlamıyorum." dedi James. "Küçük bir Black ha?" 

"Benden 'baba' olmaz Çatalak." dedi Sirius. "Bu tip işlerden anlamam, aile, çocuk- biliyorsun işte." 

"Keşke Marie'ye ne düşündüğünü sorsaydın." dedi James. "Vicdan azabı çekmemi sağlamaya çalışıyorsan zaten çekiyorum." dedi Sirius tepkiyle. "Amcam Cygnus'un kuzenim Andromeda ve kızına neler yaptığından bahsetmiştim." diye ekledi. "Soyadı 'Black' olacak bir çocuğa sevgili annemin ne kadar başına bela olacağını düşünüyorum." Sirius ailesiyle uzunca bir süredir görüşmüyordu ama büyücülük dünyası küçük bir yerdi, mutlaka karşısına çıkıyorlardı. Geçen sene babasının cenaze törenini sadece uzaktan izlemekle yetinmişti. "Hala fazla abarttığını düşünüyorum." dedi James. 

"Hiç düşünüyor musun eğer savaşı kazanamazsak diye?" diye sordu Sirius. "Ya da ben öldüğümde ne olacak diye?" James duvara yaslanıp yere çöktü. "Evet." dedi James. Sirius da onun yanına geldi. "Arkanda kalanlar olacak." dedi Sirius. "Arkanda bir bebek bırakmak..." 

"Bu savaşı kazanacağımıza inanıyorum." dedi James. "Ama savaştaki kayıplardan biri olursak, senin çocuğuna kendi çocuğum gibi bakarım, ben olmazsam Lily bakar, Aylak, Kılkuyruk..." Sirius elini James'in omzuna attı. "Teşekkür ederim." dedi Sirius. "Yine de sen hayatta kalmaya bak." diye ekledi James. "Ben her türlü amca olacağım." 

Sirius kahkaha attı. "Çatalak amca, gerçekten harika." 

**

Aylar geçti, Marie ve Sirius'un bebek meselesine odaklanmaları oldukça zordu, önce Marie Bakanlık'taki işinden ayrıldı. Sirius'la kimsenin onları bulamayacağı bir eve taşındılar, Sirius bu konuda oldukça tedirgindi ama bu tedirginliğe herkes alışmış ve hak vermişti. İnsanlar korkuların çeşitli şekillerde yatıştırmaya çalışıyorlardı, Lily her gece kapılarına büyüler yapıyor, camları sıkı sıkı kapatıyordu, James sanki kollarının arasında olursa hiçbir şey olmazmış gibi Lily'i sarıp sarmalıyordu. 

Tarih 19 Eylül'ü gösterirken şömineden gelen bir parşomen parçasıyla James yerinden sıçradı. "Marie, mekan H." 

Bu St. Mungo demek oluyordu. 

"Yaralandı mı? Nerede?" diye tepki verdi James. "Bence bebek geliyor." dedi Lily kağıda bakarken. "Kötü bir şey olmadığına eminim." 

"Bunu belirtebilirdi." dedi James. "Ah, Sirius kim bilir ne haldedir, bence zaman kaybetmeden yanlarına gitmeliyiz." James bunu onayladı ve üstünü değiştirmeye gitti, Lily onun arkasından eşinin telaşlı haline güldü. 

Birlikte St. Mungo'ya gitmeleri zaman aldı çünkü James bebeğin doğduğuna ikna olmuştu, bebek için aldığı her şeyi toparlaması da zaman almıştı. "Tanrı aşkına, yeni doğmuş bir bebek James, kocaman bir aslan oyuncağından anlamaz!" diye tepki gösterdi Lily ama James'in umrunda değildi. 

Hastanede James'in gözleri telaşla Sirius'u aradı. Danışma'da bekleyen kadına yaklaştılar. "Marie Granger." dedi Lily. Kadın onlara gitmeleri gereken yeri gösterdi. 

Lily ve James nihayet Sirius'u bulduklarında, Sirius koridorda beyaz bir sandalyede oturuyordu. "Pati!" dedi James telaşla. "Ne oldu?" James yanına eğildi. "Bir kız." Lily dolu gözlerle güldü. "Tebrikler dostum." dedi James. "Neredeler şimdi?" 

"Kontrol ediliyorlar." dedi Sirius. "Çok güzel bir bebek." Büyülenmiş gibiydi. "Ama küçük."

Marie'nin yanına girebilmeleri için biraz daha zaman geçti. Hemşireler içeri girebileceklerini söylediklerinde üçü de heyecanla içeri girdi. 

Sirius önce Marie'nin yanına gitti. "İyi misin?" diye sordu. Marie başını salladı. "Çok tatlı bir bebek değil mi?" dedi beşikteki bebeği göstererek. James ve Lily de bebeğin başında hipnotize olmuş gibi duruyolardı. Lily bebeği kucağına aldı. "James, baksana ne kadar küçük." dedi Lily. James bebeğin buruşuk yüzüne baktı. "Dünyanın en tatlı baş belası olacaksın." dedi Lily bebeğe. "Üzgünüm ama annen ve baban oldukça yaramazlardı." Dördü de buna güldü. 

James bebek için getirdiği her şey bir kenara bıraktı, Sirius teker teker bakıyordu. "En çok aslanı sevdim." dedi Sirius. "Neredeyse bebeğin iki katı- hey bu da ne? Gryffindor battaniyesi mi? Bunu da nereden buldun?" Sirius binasının renklerinde olan bebek battaniyesine bakıyordu. "Diktirdim." dedi James. Battaniyenin üzerinde "Black." yazıyordu. "Bebeğin adını söylemediğiniz için adını yazdıramadım." 

"Hermione." dedi Marie hemen. "Hermione..." dedi Lily kucağındaki bebeğe. "Çok güzel bir isim." Lily bebeği Sirius'un kucağına bıraktı, Sirius önce sendelese de kısa sürede bebeği nasıl tutması gerektiğini anladı, Lily çantasından bir kolye çıkardı. "Tılsımlı bir kolye." dedi Lily. Asasıyla bebeğin boynuna geçirdi. "Bilgelik her zaman yolunu göstersin Hermione." diye fısıldadı bebeğe. Sirius taşın parladığını gördü. "Teşekkürler." dedi Marie ve Sirius. 

"Lils," dedi Marie. "Kızımın Vaftiz annesi olursun değil mi?" Marie'nin bu sorusuna Lily kocaman gülümsedi. "Her zaman." 

Sirius-lyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin