"Her seferinde her seferinde vazgeçtim zannediyorsun. Aynı acının üstüne acı koymaktan başka bir şey yapamıyorsun ama. Bunun farkında değil misin cidden.Ne zamana kadar böyle devam edeceksin Deniz?"
Deniz, Bulut'un sitem dolu konuşmasından sonra bir şey diyemedi. Ne diyebilirim ki diye de düşünmedi kendi kendine. Gözlerini Bulut'un mavi gözlerinden çekti. Sakince yanında ki duvardan destek aldı. "Haklısın."
Bulut, Deniz'in bu kelimesini duyduktan sonra gözlerini kapattı. Sürekli bir şeylere mantık ve empati ile yaklaşmak istese de bu kız bu aralar onu çok fazla sinirlendiriyordu. Deniz'in böyle kendini mahvetmesine dayanamıyordu. "Haklı olmak istemiyorum. Allah kahretsin ki ilk defa haklı olmak istemiyorum."
"Ne yapmamı istiyorsun?" Ne yapabilirim ki diye geçirdi içinden Deniz.
Çaresizlik bir kez ele geçirdiğinde insanı, yakasını bırakmazdı. Yangın yerine çevirirdi her yeri. Körüklediğinde kor haline gelene kadar devam ederdi bu. Ama bir yandan da insanı kemirmez miydi ümit denilen şey? Hani daha yarın yaşayıp yaşamayacağını bilmeden planlar yapmak gibi. Ardını bilsek de bilmesek de ufak bir ışığa kanacak şekilde ümit etmek. Acınası..
"Gerçekten vazgeçmeni istiyorum Deniz. Ama sevmediğin için değil yorulduğun için. Daha fazla kendine zarar vermemen için." Bulut gözlerini Deniz'in gözlerine dikti. Onun da gözlerine çekmesine izin vermedi.
"Çok fazla üzerine gitmiyor musun?" Deniz'in dolan gözlerine rağmen Bulut'un hala gözlerinin içine bakmasına daha fazla dayanamadı Ali. Acısını bilmediğin bir insanın acısının üstüne yorum yapmak acımasız bir davranış olabiliyordu. Hele ki herkesin bu kadar hassas olduğu bir zaman da yapılacak en büyük hata olabilirdi.
"Ne halin varsa gör!" Bulut çıkarken hızla çarptı kapıyı. Kendine gelmesi ve kafasını toparlaması lazımdı. Deniz zar zor ağlamamak için sıktığı bedenini rahat bıraktı ve yatağının ucuna oturdu. Gözyaşları gözlerine iyice hücum ederken elleriyle yüzünü kapattı. Ali her zaman ki gibi ne yapacağını bilmiyordu. Sevdikleri insanlar karşısında ağlarken eli kolu bağlanıyordu. Kim sevdiği insanın canı acırken ona teselli verebilirdi ki? Acısına ortak olup, hissetmekten başka elinden ne gelebilirdi ya da?
Yatağın hemen yanında olan tozpembe komodinin üstünde ki su şişesini aldı ve Deniz'in önüne gidip eğildi. Deniz'in zaten dağınık olan saçları gözyaşları yüzünden yüzüne yapışmıştı. Ali, Deniz'in ufak ellerini yüzünden çekti yavaşça. Gözleri kızarmıştı. Saçlarını kurtardı ve arkaya doğru yatırdı saçlarını. Deniz'in rahatlamasını ve sakinleşmesini istiyordu. Su şişesinin kapağını açtı ve uzattı. Deniz titreyen elleriyle aldı. Yeteri kadar içtikten sonra hala dikkatli bir şekilde yüzüne bakan Ali'ye uzattı. Deniz yavaşça arkadaşına eğildi ve sarıldı. Ali'nin omzu şuan onun tek yuvasıydı.
Ali elini yavaşça Deniz'in saçlarına götürdü ve okşadı. "Ağla ufaklık." Diğer eli de Deniz'in sırtına gitti. Elleriyle onun tüm sıkıntısını, dertlerini ve paramparça kalbinde ki bütün acıları almak istedi. Derin bir iç çekti. "Başka çaremiz yok çünkü." Deniz'in ağlaması şiddetlenirken elleri Ali'nin gömleğini kavradı ve avuçları içinde sıktı. En azından sarılıp ağlayabileceği birileri vardı yanında.
İnsanların tek başına dizlerini kendisine çekip ağlaması daha can yakıcı ve daha kırıcıydı. Sırtını yaslayabileceği dostunun olması bu haldeyken bile mutlu etmişti onu. Mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldı Ali'ye. Ona ve diğerlerine ne olursa olsun sahip olduğu için binlerce kez şükretti Allah'a. Binlerce kez belki de "İyi ki!" diye düşündü.
Deniz biraz sakinleşmişti ve camdan dışarıya bakıyordu. Ali ise yatakta ona doğru dönmüş oturuyordu. İçeri de sessizlik hakim olsa bile ikisinin de kafasında geçen düşüncelerin uğultusu duyuluyordu sanki odadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNETİN ÇOCUKLARI
Teen Fiction"Betimlemelerin çoğunu kaldırdığım ve ağlayarak bitirdiğim hayatımda hep kelimeleriyle var olacak dört çocuk;" ------- Cehennemde kaybolan cennetin çocukları. "İnsan hayatı kalp ritmine benzer. Monitörde görünen düz çizgi senin öldüğünün işaretidir...