"Sezen!"
Gözleri ardına kadar açıldı genç adamın. Sıçrayarak uyandığına, yıllardır olduğu gibi, şaşırmayarak kan ter içindeki sırtını döşekten ayırıp doğruldu ve onu ara ara yoklayan hummalı kâbusunun benliğinde yarattığı sarsıntının dinmesini bekledi. Ayakları yerden kesilmiş zihni yeniden yere bastığında, çöle dönmüş boğazının arzusuna direnemeyerek bir bardak su içmek için kalktı ve görmez gözlerle ufak mutfağa doğru adımladı.
Hafif titreyen elleriyle bardağı dikleyip susuzluğunu giderdikten sonra, gece gibi kara gözlerini, gözleri gibi kara gecenin karanlığını yaran, titrek ışığı bir yanıp bir sönen sokak lambasının aydınlattığı dar sokağa çevirdi.
Çoğu evin ışıkları kapalı, sokağın sakinleri uykudaydı. Güneş birkaç saat sonra her sabah yaptığını yapacak, yeniden doğacaktı ve insanlar uykularından uyanıp işlerine, okullarına ya da belalarını aramaya gideceklerdi.
Onunsa gün doğduktan sonra yapacağı ilk iş, bir zamanlar en güzel rüyalarının, son yıllarda ise en acı dolu kâbuslarının başrolü olan adamı ziyarete gitmek olacaktı. İlk zamanlar her gün gittiği, âdeta ikinci evi olmuş kabristana gerçekleştirdiği ziyaretler zamanla haftada bire, sonra ayda bire, daha sonra üç dört ayda bire düşmüştü. Son bir iki senedir ise sadece böyle kâbuslardan uyandığında gidiyordu.
Ölenler için duran hayat, kalanlar için akmaya devam ediyordu ve siz ne kadar ölenle ölmek isteseniz de, bir süre sonra hâlâ nefes aldığınız gerçeğini kabullenip yarı ölü yarı diri yaşamaya devam ediyordunuz.
Genç adam, bardağını musluğun kenarına gelişigüzel koydu ve ezbere adımlarla biraz evvel kalktığı yatağa geri döndü. Mevsimlerden yaz, aylardan temmuzdu; Sezen'in doğduğu ve öldüğü ay. Yarı açık camdan gelen hafif esinti sırtındaki teri soğutup onu ürpertirken genç adam pikeyi üstüne çekti ve yatağın yıllardır boş olan sol yanına dönüp o boşluğu seyre daldı.
Uyu.
Sol yanını boş bırakan adam hâlâ nefes alıyor olsaydı söyleyeceği şey bu tek kelimelik cümle olurdu, hem de uyandıktan sonra bir daha uykuya dalamadığını bilmesine rağmen. Çünkü uyuyamayacağını bilse de onun kendisini izleyerek gözlerini yormasına gönlü razı gelmezdi bir türlü.
O zamanlardan bugüne değişen bir şey yoktu; hâlâ uyandığında bir daha uyuyamıyordu ama artık uykusuz gecelerini süsleyebileceği bir Sezen'i yoktu yanında. Yıllar geçiyordu ama sol yanındaki boşluğun acısı geçmiyordu. Ne var ki insan her şeye alışıyordu, o da alışmıştı bu acıyla yaşamaya.
Karman çorman bir zihinle gün ayana kadar boşluğu izledi ve nasıl olduysa, doğan güneşin ışıkları odasına dolarken hayatında ilk defa, uyandığı uykuya tekrar daldı genç adam.
---------------
N'aber, ben yine bir işlere giriştim fkjsdlfkjsl yine bol klişe soslu bir öykü olacak tabii ki benden başka ne beklenir kkdşlfksş klişeseverleri görmek isterim buralarda. Şimdilik girişi bırakıp gidiyorum, yorum fikir görüş yıldız mıldız ne bırakırsanız şimdiden tenk yu. Sonraki bölümlerde görüşmek üzere, hoşça kalın sevimli hayaletlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sezenler Olmuş | bxb |
General FictionBeş yıl önce bir trafik kazasında sevgilisini kaybeden Kubilay, yüreğindeki acılar eşliğinde kenar bir mahallede sıradan hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Bir yaz günü oturduğu apartmana taşınan yeni komşusu Timuçin ile tek ortak noktaları yürekl...