Durmuyor.
Bedenimin altında hızlanıp duran kalbi yavaşlatabilecek hiçbir yol yok.
Damarlarım yerlerinden çıkıp biraz sonra ortalığı kan gölüne çevirecek sanki.
Bir kez olsun durmuyor nefesim.
Bileklerime bakabilseydim o an belirgin atışlarını görebilirdim nabzımın.
Bakamıyorum.
Hiçbir şey beni ona bakmaktan alıkoyamıyor, gözlerimin en derinlerinde, belki de göz yuvalarımın arkalarında dahi şiddetle devam eden bu kenetleniş beni ele geçiriyor.
Kontrolü yitirmemeliyim diye düşünsem dahi tüm iç güdülerim aksini söyler durumda hareket ediyor. Daha doğrusu edemiyor çünkü adımlarımı ileri atma cesaretine sahip değilim.
Atarsam ne yapacağımı biliyorum.
Etrafım sayamadığım kadar çok insanla doluyken bunu burada gerçekleştirmem imkansız.
Loş ışıklarla dolu geniş odada ince bardaklarından şampanya yudumlayanları hissedebiliyorum. Onlara bakmam gerekmiyor, etrafımda olup biten hareketten haberdarım ve bazen gözlerinizden ayrı olarak dünyayı izlemeniz mümkündür.
Her bir yeni adım, her bir kahkaha ve her bir fısıltı beni hedefimden uzaklaştırıyor. Onlara susmalarını söyleyemem. Onları susturamam.
Neredeyse otuzdan fazla kişiye saldıramam.
Derin bir nefes alıyorum.
Liderin öğrettiğini anımsıyorum.
Kalabalık, seni kendinden ayırmasın.
Ellerimi yumruk yaptığımı ve avuç içlerime tırnaklarımı batırdığımı duyumsamıyorum bile. Acı, yüksek bir noktaya gelene kadar varlığını belli etmez bedenimde.
Kahkahalar artıyor, ışık sanki daha da loşlaşırken alkolü sevmediğim için sövüyorum kendime. Güdülerimi uyuşturabilir, rahat bir an yaşatabilirdim bünyeme. Lakin artık mümkün değil.
Durmuyor.
İlk adımım ulaşacakken izlediğim adama, omzuma bir el dokunuyor. Bütün av isteğim böylece ona yöneliyor, bir tehdidi algılarken bileğini sıkıca kavrayıp arkamı döndüğümde ufak bir hırıltının döküldüğünü fark etmiyorum dudaklarımdan.
Sonra onu hissediyorum.
Ben, insanları tanımam. Sadece hissederim.
Yine de ara sıra bir isme ihtiyaç duyuyorlar, ona Z diyorum. Harflerden sonrasını yalnızca tek bir kişide anımsayabiliyorum. Şimdi ise anımsadığım karşımda bir başkasıyla konuşuyor ve ben de arkadaşıma saldırmaktan son anda kurtuluyorum.
Bileğini bıraktığım an bana tedirgin bir gülümseme sunuyor.
"Zhan, insanlar birbirleriyle konuşur. Anlıyorsun değil mi?"
Hala karşımda duruyorlar, Z'nin yanından, biraz bulanık da olsa dahi görebiliyorum.
"Zhan?"
Duymuyorum. Ne kadar seslenirse seslensin duymayacağım. Yanından geçip giderken artık düşünme yetimi kaybetmiş durumdayım. Çehresinde gördüğüm o ufacık gülümseme her şeye bedel bir hale gelmişken sonuçları planlamak doğamda olsa dahi bunu çok farklı işliyorum.
Ben, sonuçları zihnimde değil ruhumda hesap ediyorum ve şu an konuştuğu ismin fiziken bana karşı koyamayacağını biliyorum. Kendime hatırlatmam gereken yegane şey ise insanların konuşarak anlaştığı. Biri, diğerinden haz etmese dahi önce konuşur. Burada olduğum süre boyunca istisnalar hariç aksini görmedim. Oysa ben dişlerimi o adamın boynuna geçirmek, yere atmak ve yerde sürükledikten sonra tekrar ve tekrar ısırarak onu yok etmek istiyorum. Vücudundaki yaralardan akacak kanı görmeyi öyle arzuluyorum ki bunun için her şeyi riske atmam olası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
raised by wolves | yizhan
أدب الهواةkurtlar tarafından yetiştirilmiş bir adam, insanın tüm zaaflarını bilen birini yeni avı olarak belirler. not: bir a/b/o fic değildir.