Bir yıl sonra;Fiziksel olarak hissettiğim her acı, içimde bulundurduğum acıdan fazla değildi. Bu gerçek beni de sarsmıştı. Ama artık dayanamıyordum. Boğazım sökülürcesine bağırmam yanımda duran kişinin de irkilmesini sağlamıştı. Fakat duramazdım. Sahip olduğum o iğrenç pişmanlığı ancak bu şekilde dışarı atabilirdim. Evet, kesinlikle yaşadığım şeylerden pişmandım. Beni başından beri planları için sadece ufak bir pürüz olarak görmüşler ve öyle olmamasını sağlamak için ona karşı yanan isteğimi, arzumu kullanmışlardı. Ben de hiçbir şeyden habersiz keşke yapmasaydım dediğim hayatımın en güzel anlarını yaşamıştım. Hala ona karşı hiçbir şey yaşanmamış gibi olan hislerime lanet okuyarak zor çıkardığım sesim ile konuştum.
"B-biraz daha yaklaştırın."
"Sikeyim, Lisa. Daha önce bu kadar ileri gitmemiştin." Doğru söylüyordu. Hiçbir zaman kalıcı hasar verecek kadar yaklaşmamıştım. Sonuç olarak, yaşamam gerekliydi. Sadece bir seferliğine rüyamda onu gördüğümde kendimi, hala bilinçaltımda varlığı sebebiyle cezalandırmak için o kadar sinirliydim ki kontrolü kaybetmiştim.
Omzumun biraz üstünde duran siyah saçlarımın da sebebi buydu. Yanmışlardı. Eski kişiliğimde olsam o acı ile yaklaşık bir hafta yatakta kalabilirdim. Ama ne yazık ki öyle değildim. Değişmiştim. Bu konuda pişmanlık duyduğum tek şey kendi isteğim ile yapmamış olmamdı. Beni buna itmişlerdi. Bir yıl önce, annemi o halde gördüğümde hala eski bir çocuktum. Yanına ilerlemek, hiç de olmasa gerçekliğinden emin olmak için aşağı inmeye çalışırken kenara çekilişim ile başaramamıştım.
flashback
"Sikeyim! Bırak beni!"
"Fazla zorluk çıkarma, güzelim. Yoksa olanlardan ben sorumlu olmam."
"Hey, Jongdae! Bayan Kim'in kızının isteğinden önce şunun tadına baksak ne olur? O kadar işi boşa yapmamış oluruz."
"Bırakın beni, sizi sefiller!"
Beni sırtındayken hızlıca yere bıraktığında ağzımdan kaçan çığlığa engel olamamıştım. Yavaş yavaş acının geçtiğini hissettiğimde gözlerimi açıp etrafa bakarak zırhlarını bir kenara bırakmış ve pantalonlarını çıkarmaya başlamış olan ikiliye karşı gözlerimi büyüttüm. "L-lütfen yapmayın. Yalvarırım!"
"Hadi ama, küçük kedi. Sadece biraz eğleneceğiz. Bu kadar olayların arasında bu da bizim hakkımız sonuçta."
Çıkarır çıkarmaz arkadaşını beklemeden üstüme gelen adama karşı gözlerimi kapattım. Sikeyim, ne yapacaktım? Bacaklarımda hissettiğim eller ile gözlerimden akan gözyaşlara engel olamadan yanaklarımda varlıklarını belli etmelerini izledim.
"Tahmin ettiğimden çok daha sıkılar, öyle değil mi güzelim?"
Tanımadığım adamın ellerini fütursuzca vücudumda gezdirişi arkadaşından gelen bağırış ile kesilmişti. O kendi arkadaşına şaşkınlık ile bakarken bende aynısını yapıyordum. Göğsünü delip geçen ok, adamın yere yığılması ile açtığı yolu geri takip etmişti. Adam, arkadaşından gözlerini çekerek bunu kimin yaptığını anlamak üzere etrafa baktığında hızla ayağa kalkarak konuşmaya başladı. "Efendim, b-biz sadece.. K-küçük kız, bunu yapmamızı istedi." Dedikleri ile ağlamam şiddetlenince iki çift göz de bana çevrilmişti. Jennie, hafifçe ilgi kattığı bakışları ile bana bakarken içimden küfürler savurmuştum. Buna ihtiyacım yoktu.
Tek istediğim şey, şu an beni şu sikik durumdan kurtarması ve ardından sorularımı cevaplamasıydı. Arkamdan iş çevirdikten sonra bana bu şekilde bakamazdı. Adam, Jennie'nin bana olan bakışlarını farkettiğinde bunu fırsat bilerek kaçmaya yeltendiğinde gelen ses ile durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cafunè | jenlisa
FanfictionLalisa Manoban, Murć Klanı'nın başı olan Bayan Park'ın kızıydı. Hayatı sadece ölümü pahasına olsa koruyacağı kız kardeşi Yerim ve küçüklüğünden beri başına geçmek için eğitim aldığı klanından ibaretti. Öyle de kalacaktı. Tabii hayatına habersiz gi...