Ne hissettiğimi bilmiyordum. Belki hiçbir şey... Fakat hiçbir şey hissetmiyor olmaktan da hoşnut değildim.
Sehun ve ben... Tam yirmi yıldır arkadaştık. Benim için dünya üzerindeki en sıkı dostluğa sahiptik. Hatta öz kardeşlerin bile bizim kadar yakın olmadığını düşünüyordum.
Bir hafta önce Sehun'dan bir mektup aldım. Beni yıllardır sevdiğini ve bu sevginin dostça olmadığını söylüyordu.
Bunca zaman bir sevgilim olmamıştı evet, ama bu konuda bir kez bile düşünmemiştim. Ne Sehun'un gay olduğunu biliyordum, ne de gay olmak üzerine düşünmüştüm.
Ona hiçbir şey söylememiştim. Benden cevap beklerken, gözleri parlayarak bakıyordu. Fakat istediğini yapamamıştım. O dudaklarıma yaklaşırken ben sadece elimi onun göğsüne yerleştirip durdurmuştum.
Sonra Sehun gitti. Nerede olduğunu bilmiyordum. Tam bir haftadır onu göremiyordum. Onu sevmediğim için artık burada olmak istemediğini söylemişti giderken. Söyledikleri, bundan sonra dönmeyeceği anlamına mı geliyordu? Beni neden yokluğuyla cezalandırıyordu?
----❀----❀----❀----
(1 ay sonra)
Sehun'dan bir tek haber bile alamamıştım. Annesine her sorduğumda elim boş dönüyordum. Sehun'un dönmeyeceğini ve yerini bilmediğini söylüyordu.
"Chanyeol, yine mi buradasın?"
"Sehun nerede Yifan? Lütfen söyleyin artık."
Yifan, Sehun'un abisiydi. Çoğu zaman bizimle vakit geçirirdi. Son dört yılda az görüşmüştük aslında. Çünkü o yurtdışında okuyordu. Fakat anladığım kadarıyla Sehun'un hislerini biliyordu.
"Hiç düşündün mü Chanyeol? Şimdi, onu sadece dostun olduğu için mi arıyorsun? Hiçbir şey hissetmiyor musun?"
"Bunu bir kez bile düşünmedim. Çünkü onunla her zaman arkadaş, kardeştim. Nasıl aniden bir şeyler hissedebilirim?"
"Bazen, sen farkında bile olmadan, bir inan senin her şeyin olur. Sevgiliye, başka bir arkadaşa veya hayatında değişikliğe asla ihtiyaç duymazsın."
"Bunu yaşamış gibi konuşuyorsun."
"Minseok benim sadece dostum değil. Biz üç yıldır sevgiliyiz."
"Ne?"
"Beni sevdiğini söylediğinde yurtdışına gittim. Bir yıl boyunca hep yanıma geldi. Sonra fark ettim ki, zaten gelmesini istiyordum."
"Nasıl yani?"
"Onun yokluğunda, kalbimin çoktan değiştiğini fark ettim. Aslında hayatımda her şey onunla ilgiliydi."
"Her şey..."
"Her şey Chanyeol. Sadece onunla sinemaya gitmek istiyorum. Onunla yemek yerken yüzüme bulaşan ketçaptan bile keyif alıyorum. En önemlisi ne biliyor musun?"
"Ne?"
"Ona sarıldığımda eksik hissetmiyorum. Artık onsuz bir uzvum eksik gibi. O olmadan gülemiyorum."
"Ben de... Sehun bütün hayatım oldu. Çocukluğumdan beri ayrılmadık biz. Şimdi beni öylece bıraktı."
"Çünkü terk edilmiş hissediyor."
"Terk eden o değil mi?"
"O bedenen gitti Chanyeol. Ama onun kalbi terk edildi. Artık itiraf ettiği için seni dostu gibi göremez. Sanırım buraya gerçekten dönmeyecek."
Göğsümde bir sıkıntı vardı. Yeteri kadar derin nefes alamıyordum.
"Onu kaybedemem."
O gittiğinden beri ilk kez ağlıyordum. O da ağlıyor muydu? Çok üzülüyor muydu?
"Ona gitmek ister misin?"
"Sahiden yerini söyler misin?"
Gözyaşlarıma rağmen kocaman bir gülümseme verdim. Onu görecek olmak beni gerçekten heyecanlandırmış mıydı?
"Seni yalnız gönderemem. İyi görünmüyorsun. Gel benimle."
Bir saatlik yolculuğun sonunda küçük bir evin bahçesine girdik. Yifan arabaya geri dönmek istediğini söyledi. Onunla yalnız konuşmam gerekiyordu.
Tam zile basmak için uzandığımda, Sehun kapıyı araladı. Onu ilk kez böyle görüyordum. Saçları dağılmış, yüzü şişmiş ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Burnunun silmekten pembeleştiği belli oluyordu.
"Chanyeol?"
"Beni içeri almayacak mısın?"
"Chanyeol ben... Geri dönemem. Dönmek istemiyorum."
"Buraya dönmen için gelmedim."
"Şey... Tamam..."
"Seninle kalacağım."
"Huh?"
Kapıyı açıp içeri girdim. Oturma odasında her yer buruşturulup atılmış peçetelerle doluydu. Ekranda durdurulmuş Söz ve Müzik filmine ve sehpadaki birkaç ısırık alınmış kurabiyelere baktım. Koltukta, başının izi çıkmış bir yastık ve kullanmadığı için ayakucunda buruşmuş battaniye vardı.
"Beni terk etmene izin vermiyorum. Öylece hayatımdan çıkıp gidemezsin."
"A-ama..."
"Bundan sonra seninle yaşayacağım. Madem sen gelmiyorsun, ben de seninle kalırım."
"Chanyeol, kalbinde bana ait hiçbir şey yok. Ben buna katlanamam. Daha faza dayanabilseydim, susarak devam ederdim. Fakat artık bu hisle ya-"
Gitmemi isteyecekti. Buna engel olmak için neden dudaklarımızı birleştirdiğimi bilmiyordum. Sadece ona değil, kendime de itiraf edemiyordum. Gay olduğumu onun kadar kolay kabul edemiyordum.
Sehun'a karşı hiçbir şey hissetmemem mümkün değildi. Birlikte büyümüştük. Düştüğümüzde, birbirimizin elini sımsıkı tutup yerden kaldırmış, yaralarımızı birlikte sarmıştık.
Aldığımız her yiyeceği paylaşmıştık biz. Her zaman eğlenmeye birlikte gitmiş, başka arkadaşlara hiç ihtiyaç duymamıştık. Korktuğumuzda birbirimize sarılıp uyumuştuk.
Sehun benim hiçbir şeyim olamazdı. Çünkü her şeyimdi. Sahip olduğum her şeydi o. Asla kaybetmek istemediğim dostum, kardeşim, mutluluğum ve bütün kalbimdi.
Onsuz bir hayat düşünemiyordum. Onun gülümsemediği günlerde yaşamak bile istemiyordum. Bunca zaman anlamamıştım belki, ama artık biliyordum. O parlayan gözleriyle bana gülümserken, daima kalbime iyi geliyordu. Bu sıcak bir dostluk değildi. Bu sahip olduğum en güzel aşk, en derin hislerdi.
Sehun'un sevgisine sahip olduğum için şanslıydım. Kalbimi geç okuyabilmiştim. Fakat, kaybettiğimiz zamanı telafi etmek için, onun verdiğinden daha büyük sevgi verecektim. Ona sımsıkı sarılacak, yalnızca onun için gülecektim. Çünkü artık emindim. Hiçbir şey ondan değerli değildi ve ben içinde onun olmadığı hiçbir şey istemiyordum. Artık her şey sadece onunla ilgiliydi.
Yasak Aşk serimi okuyanlar, bu hikayeyi tanıdık bulabilir. Dördüncü sezonda Tiffany, abisi ve onun sevgilisiyle ilgili böyle bir hikaye anlatmıştı. Bunu detaylandırmayı gerçekten istemiştim. 'Wings Ons Shot Serisi'nin dördüncüsünde kullanmaya karar verdim. Severek okuyanlara çok teşekkür ederim. ♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothin (One Shot) ✓
FanfictionHiçbir şey hissetmediğimi kim söyleyebilir? Kalbimi ben bile göremiyorken, buna kim karar verebilir?