CAN'IN ANLATIMIYLA:
Kulamı dolduran siren sesleri ve sol omuzumdaki yanma hissiyle gözlerimi araladım.
"Sesimi duyuyor musunuz Can Bey?" Konuşacak halde bile değildim nerde olduğumu bilmiyorum, bana ne oldu hatırlamıyorum. Boş boş tepemde elindeki seruma ilaç enjekte ederken bana bakan kadına baktım.
"Bahar." Diyebildim sadece. İşte yavaş yavaş kendime geliyordum. Ambulanstaydım şu an. Batlama! Allah kahretsin patlama oldu! Bahar evdeydi. Endişeyle yerimden doğrulmaya çalıştım. Hemşire omuzlarımdan tutup beni yatırmaya çalıştı.
"Bahar iyi mi? Bahar nerde? Bir şey söyle!" Diye haykırışlarım karşısında kadın sadece acır gibi yüzüme bakıyordu.
"Lütfen kalkmayın lütfen! Ambulanstasınız yatmanız lazım. Sağ ayağınızda çatlak, sol kolunuzda ve sağ omuzunuzda ezilme var dinlenmeniz gerekiyor."
"Başlarım şimdi dinlenmesine, çatlağına! Bahar nerde!" Hemşire beni hala yatırmaya çalışıyordu.
"Bahar Hanım... bomba..." sadece bu üç kelimeyi kullandı kesik kesik. Sonra sustu ve yüzüme bakmaya devam etti.
"Konuş! Öldü mü o?" Dedim ağlayarak. Aynı zamanda da bağırıyordum.
"Bomba Bahar Hanım'ın üzerinde patlamış ve..." dediği anda diğer söylediklerinin hiçbirini duymadım. Beynim sadece tek bir cümleye odaklanmıştı.
Bomba Bahar Hanımın üzerinde patlamış
Bomba Bahar Hanımın üzerine...
Bomba Bahar hanımın....
Hayretle yüzüne bakıyordum. Dudakları kıpırdıyordu benimle konuşuyordu ama ben hiçbir şey duymuyordum. Sadece sinir krizi geçirdiğimi ve koluma batırılan sakinleştirici iğneyi hatırlıyorum. Gerisi karanlık... Ölmediysen ben öldüreceğim seni AHMET KARA! Bahar'ımı aldı benden. Öldü o! Bahar'ım öldü... Benim Bahar'ım...
Gözümü araladığımda görüş alanıma ağlayan annem ve onu sakinleştirmeye çalışan babam girdi.
"Bahar..."Dedim bitkin bir sesle. Kaç saattir uyuduğumu kaçıncı sakinleştiriciyi aldığımı bile bilmiyorum. Her uyandığımda Baharı sayıklıyor ve tekrar sinir krizi geçiriyordum. koluma batırılan sakinleştiriciyle tekrar uyuyordum.
"Oğlum." Annem oturduğu koltuktan ağlayarak doğruldu ve elini saçlarıma götürdü. 'Bahar ölmedi oğlum.' Desin diye gözlerinin içine baktım umutla aynı zamanda gözlerimden akan yaşlarla.
"Lütfen ölmedi de." Dedim. Annem ve babama yalvaran gözlerle bakarak.
"Ben hemşire çağırıyım." Dedi Babam kapıya doğru yönelirken.
"Çağırma! Uyumak istemiyorum." Babam olduğu yere çivilendi.
"Oğlum," dedi annem gözyaşlarının arasında. "Abinde o evde bulunmuş. Durumu ağır yoğun bakımda." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı annem. "Neden ordaydı? Ne işi vardı orda?" Annemin sorduğu sorularla boğazıma bir yumru oturdu. Ne diyebilirdim ki?
"Bahar'ı o da arıyordu." Diyebildim sadece.
"Enkazın altından çıkardılar ama onu. Evin içindeymiş." Tamam hemşireyi çağırın uyutsunlar diye bağırmak istedim şu an. Nasıl cevap verebilirdim anneme? Ne diyebilirim? Allah kahretsin söyleyecek hiçbir şey yok.
"Can iyisin değil mi oğlum?" Dedi babam gözündeki yaşlarla gülümseyerek. Artık daha fazla konuşmak istemiyordum. Bahar'ım yok yanımda ben nasıl iyi olabilirim? Doğru ya Bahar'ım yok artık benim. Bahar yok! Bahar yok! Beynimin içinde sadece bu iki kelime vardı. Bahar yok, Bahar yok....
"Bahar yok!!! Bahar yok!!!" Kendimden geçmiş bir şekilde bağırmaya başladım. "Bahar yok!" Annemle babam beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
"Oğlum sakin ol!"
"Zehra hemşireyi çağır çabuk." Babam elleriyle başıma vurduğum ellerimi tutmaya çalışıyordu.
" Bahar'ı aldı benden!" Delirmiş gibi ellerimle kafama vuruyordum.
"Can sakin ol. Can!" Hemşire ve ağlayan annem içeri girdi koşarak. Ve son olarak Hatırladığım şey damarlarımda hissettiğim sıvı ve karanlık...
3 AY SONRA
İşte o enkazın önündeyim şu an. O gün hastanede abim de hayatını kaybetti. Hepimiz bitik durumdayız. Annem ve babam evlat acısı çekiyor bende... bende Bahar'ımın acısını. Bu enkazın yanına niye mi geldim? Bahar'ımın bilekliğini bulmak için. Bana verilen eşyalarının arasında yoktu büyük ihtimalle burda düşmüş. Ağır adımlarla bombada patlayan eve doğru yürümeye başladım. Sonra birden hızlanıp her yeri didik didik aramaya başladım. İşte orda! Buldum! Yıkık evin taşlarının arasında tozlanmış... dolu gözlerle ağır ağır yere çöküp bilekliği elime aldım. Dudaklarıma götürüp gözlerimi sıkı sıkı yumup derin bir nefes alarak öptüm.
"Seni koruyamadım." Dedim gözyaşlarımın arasında. Sonra etrafta göz gezdirirken taşların arasına sıkışmış mor bir şey gördüm. Ayağa kalkıp oraya doğru yürüdüm. Bu... Bahar'ın hırkası... oda Burda ve tozlanmış. Elime alıp burnuma götürdüm hırkayı. Hıçkırıklarımı tutamadım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"BAHAR BENİ BIRAKMA SEVGİLİM" şu an o kadar acınası bir haldeydim ki. Bir elimde Bahar'ın hırkası bir elimde benim bilekliğimin diğer teki yani Bahar'ımın bilekliği. Dizlerimin üzerine çökmüş beni duymayan sevgilime beni bırakmaması için yalvarıyordum. Ne kadar saat burda bu şekilde kaldım bilmiyorum. Hava iyice kararmıştı. Babam benim burda olduğumu tahmin etmiş ve yanıma gelmişti. Omuzuma dokunup yanıma çöktü. Yüzüne bile bakmadım. Ama elimdeki hırkaya baktığını fark ettim.
"Bahar'ın mı?" Diye sordu donuk bir sesle.
Duygusuzca başımı salladım. Artık içimde yaşadığım hiçbir duyguyu hissetmiyorum.
"Annenle bir karar aldık oğlum." Dedi babam yüzüme bile bakmadan.
"Ne kararı?" Dedim kaşlarımı çatarak babama döndüğümde.
"..."SİZCE CAN'IN BABASI VE ANNESİ NE KARAR ALDI?
İlk bölümün sonuna geldik canlarım. Umarım beğenmişsinizdir. Bu bölümü beğendiyseniz sol alt köşedeki yıldıza basarak oy verebilirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
Misterio / SuspensoDizilerdeki gibi değildi gerçek hayat. Yaklaşık üç gündür uçurumun kenarında bir evde alıkonuluyorum. Dizilerde bir senaryo olur, adam eliyle koymuş gibi bulur sevgilisini. Ama öyle değil işte! Koskoca bir şehir nasıl bulunabilirdim ki? Can beni asl...