Biraz da sihirli mağaranın Magnus'un adını duyduğu anda geri çekilmesini konuşalım ;))
Saraya girdiğimiz anda odaya çıkmış ve elimdeki otları büyücüye vermiştim.
"Gelebildiğimiz kadar erken geldik, hemen panzehiri hazırla."
"Hazırladım zaten, sadece bu otu eklemem gerekiyor."
Büyücü eline şişeyi alıp içine otları küçük parçalara ayırarak serpti ve sonrasında şişenin kapağını kapadı.
"Biraz bekleyeceğiz."
"Ne kadar?"
"Yaklaşık 5 dakika kadar." Deyip bana döndü büyücü. "Sizinkiler suçluları tespit ettiler?"
"Ettiler mi? Nasıl yaptılar?"
"Biraz yardımım oldu diyelim." Deyip bana yaklaştı adam. "Senin için değerli olmalı."
"Magnus mu?"
"Evet. Ona çok anlamlı bakıyorsun. Ben anlarım, sonuçta 200 yaşındayım."
"200 mü?" Dediğimde gülmeye başlamıştı.
"Şakaydı, sadece 75 yaşında ve romatizma sahibi bir insanım." Deyip kenardaki sandalyeye ilerledi.
"Bir şeyi merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla bu zehirler bir insanı dakikalar içinde öldürebilir. Magnus'un bu kadar fazla direnebilmesinin nedeni ne sence?"
"Ah çok basit." Dedi adam gülerek. "Bu zehir bardağa eklenmiş, şaraba değil. Bu yüzden bardağa şarap eklendiği zaman zehrin tamamı şaraba geçmemiş olmalı. Yani bu gencimizin bedenine düşük oranda zehir girmiş ki bu da onun ölmesini değil komaya girmesine neden olmuş. Ama tabii panzehir olmasa iyileşemezdi."
"Bu sey onda yan etkiye sebep olur mu?"
"Eskisinden daha güçlü olacak. Pekala, mağarada bir şeyler oldu mu?"
"Oldu evet. Dev bir sarmaşık Raphael'i yutmaya çalıştı."
"Nasıl kurtuldunuz?" Dediğinde ona baktım.
"Bu olaya hiç şaşırmadın."
"Mağara kimseyi öldürmez, sadece biraz süründürür. Bunu çok iyi biliyorum."
"Ona dostça yaklaşmaya çalıştık. Raphael ona Magnus ve iyi kalbinden söz edince de geriye çekildi."
"Ah demek mağara temiz kalpli insanları seviyormuş." Deyip gülmüştü adam. "Bu arada sanırım benim bu sınırlar içinde yaşadığımı anlamışsındır."
"Anlamıştım evet ama neden söyledin şimdi. Belki de fark etmemiş olabilirdim."
"Sen zeki bir adamsın, fark etmemen imkansız ama merak etme. Bir daha beni bu sınırlar içinde görmeyeceksin."
"Öyle olsa iyi olur yoksa ölümün elimden olacak."
"Sevdiğin adamı kurtaran kişiyi öldürür musun cidden? Sırf büyücü diye."
"Sevdiğim adam?"
"Ne o yoksa onu sevdiğini inkar mı edeceksin?"
"Neden konumuz bu şu an?" Dediğimde ayaklanmıştı.
"Ben bazı şeylere inanırım. Bazen... bazı insanlar sebepsiz tanışmazlar. Onları bir araya getiren onlardan daha büyük bir güç vardır. Bence size böyle bir şey olmuş. Onunla sonunuz ne olur nasıl olur bilmiyorum ama sana tek bir şey söyleyeceğim. Çok şanslı bir adamsın."