Lütfen oy vermeyi unutmayın. Oylarınız ve yorumlarınız beni çok mutlu ediyor.BEN O SÜRTÜĞÜM!!
Her filmde ve her kitapta zengin başrol çocuğu ayartmaya çalışan orasını burasını açan o kızım!
Evet oyum. Aynanın karşısında duran özenle hazırladığım bedenim bunun en güzel kanıtı.
Kalçalarımı zar zor kapatan siyah dar bir etek, üstümde göğüslerimin taşacak gibi durduğu dar uzun kollu bir gömlek var. Düzleştirdiğim sarı saçlarım da işin cabası.
Gözlerimde ise maviliğini ortaya çıkaracak koyu bir makyaj var.
Ah evet sarı saçlar ve mavi gözler... Mükemmel bir sürtük imajı değil mi?
Aynadaki bedenimi bir kaç kez baştan aşağı süzdüm. Tam olarak değil. Bir eksik var. Kalçalarımı eğip yüzümü daha iyi görebilmek için biraz daha aynaya eğildim. Yüzümü iyice inceledim. Kaşlarım, kirpiklerim, gözlerim...
Ah tabi ya!
Tanrım!
Nasıl unutabildim?
Sürtüklüğün birinci kuralı kırmızı rujdur. Altın kural.
Hafifçe gülümseyip makyaj masamın üstünden stok halinde her rengini bulundurduğum kırmızı ruj çantamı elime aldım.
Çantanın ağzını açtığımda gülümsemeden edemedim. Ama sakın yanılmayın bu masum bir gülümseme değil.
Zaten benim hiç bir gülümsemem masum değil.
Her gülümsememin altında yatan nedenlerim var ama içinde asla mutluluk ve masumluk yok. Bunlar benim lügatımda yer bulamazlar. Daha farklı şeyler vardır. Daha farklı kelimeler, daha farklı hisler.
Şehvet, arzu, istek?
Hmm belki olabilir.
Aynalara bayıldığımı belli eden bir bakış atıp tekrardan bedenimi süzdüm. Bir yandan da elimdeki ruj çantasını açmış ve gözüme en çekici gelen en parlak kırmızı ruju seçmiştim.
Mavi gözlerim aynadaki mavilerimle buluştuğunda bakışlarımı ciddileştirdim. Ciddi olmalıyım bu gün. Bu işi kapana kadar her haltı yemeliyim gerekirse ama bu işi almalıyım.
Bakışlarımı aynadaki gözlerimden kaçırıp kapağını açtığım ruja diktim. Dudaklarımı hafif aralayıp aynaya doğru eğildim.
Kan kırmızısı ruju dudaklarıma yedirirken kenarlarına taşırmamaya dikkat etmiştim. Kenara bulaşmış bir ruju kimse sevmezdi sonuçta. Değil mi?
Ruju yerine koyduktan sonra masanın altında duran ayakkabı kutusunu alıp açtım. İçinde siyah stilettolarım vardı. Eğilip yavaş olmayan tavırlarla ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Uzun olan boyum bir miktar daha artmışken doğrulup aynanın karşısında dikildim.
Bedenimi baştan aşağı süzdüğümde memnuniyetle hafif bir mırıltı çıkardım. Güzel ve çekiciydim.
Yüksek topuklu stilettolarım, kalçalarımı zor kapatan dar siyah mini eteğim ve patlayacak gibi duran dar beyaz gömleğim...
"Hmm, mükemmel bir görüntü."
Kendi kendimi görüntüm nedeni ile tebrik ederken kapının orada bir hareketlilik hissettim.
Aynaya bakmayı kesmeden bakışlarımı aynadaki yansımadan kapının oraya çevirdim.
Dilan.
Ev arkadaşım.
Kahverengi saçlar, büyük kahve gözler, sıfır makyajlı bir yüz, beyaz kısa kollu bir buluz ve son olarak da siyah bir pantolon, beyaz spor ayakkabı..
Elinde de siyah bir şirket dosyası...
Onu baştan aşağı tekrardan süzdüğümde içimden gelen gülme isteğini zor bastırdım. Kapının önünde durmuş bana şok olmuş gözlerle bakıyordu. Şaşkın yüz ifadesi fazlası ile komik duruyordu.
"İrem sen?"
Soru soran gözleri beni süzmeyi bırakıp yüzüme odaklandığında ancak konuşabilmişti.
Dilan ile iki haftadır ev arkadaşlığı yapıyorduk. İstanbul'a geldiğim gün ev bakarken bir emlakçı da karşılaşmıştık. O da benim gibi ev arıyordu. Tek başına tutmak istemiyordu. Ben de istemediğim için beraber içinde bulunduğumuz evi tutmuştuk. O da İstanbul'a yeni gelmişti. Geçen hafta bir şirkette iş bulmuştu.
Kendisi şu filmlerdeki mükemmel kızdı. Saf, masum kızdı. Her koşulda hayatının aşkını bulup ömür boyu mutlu yaşıyacak o kız.
Gülümsedim.
Arkamı dönüp yatağıma doğru ilerlediğimde onu cevapladım.
"Ben ne Dilan?"
Yatağımın üstündeki kırmızı renkli dosyayı aldım. İçinde CV'm vardı.
Kapıya doğru ilerlediğimde bakışları şokla bedenimi süzmeye devam ediyordu. Gözlerimi devirme isteğimi zorlukla bastırdım.
"Sen çok farklı görünüyorsun."
Gözlerimi ona diktim.
"Sürtük gibi mi?"
Bu sefer gözlerini daha da büyüttü ve telaşlı bir sesle "Ah... hayır. Beni yanlış anladın." dedi. Telaşı beynimin zonklamasına neden olacak kadar sinir bozucuydu.
"Yoo yanlış falan anlamadım. Ben bir şey sordum. Sürtüğe benzemiş miyim?"
Sorum karşısında bir müddet boş boş bana bakmıştı. Ona da hak veriyordum. İki haftadır beni ev hali dışında bir şeyle görmüyordu. Türkiye'ye geldiğimden beri pijama terlik televizyon takıldığım için bu hâlimi garipsemiş olabilirdi. Ama bu yüzüme alık alık bakan ifadesine sinir olmadığım anlamına gelmezdi.
"Hey sana diyorum." Dayanamayarak tekrar seslendim ve elimi yüzünün önünde salladım. Maymuna dönmüştüm adeta. Maymunimsi çabalarım işe yaramış olacak ki kafasını çevirip bana bakmıştı. İçimden şükür çekip bilmiş ifademle konuşmaya başladım.
"Umarım güzel bir sürtüğe benzemişimdir. Bunun için kaç saattir uğraştığımın farkında mısın?"
Konuşmam üzerine kızın daha büyük bir şoka girdiğini hissettim. Çünkü ağzını aralayıp şaşkın şaşkın bir şeyler mırıldanmıştı. Ne dediğini anlayamayacağım kadar kısıktı sesi. Bu şapşal hallerinin daha ne kadar süreceğini merak etmeye başladığımda boğazını temizleyip normal bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
"Sen çok güzel olmuşsun İrem. Benim şimdi çıkmam lazım şirkete geç kalmak istemiyorum."
Normal ses tonuna karşı gülümseyip başımı salladım. Sesindeki geçiştirme gözümden kaçmamıştı. Yine de yanlış herhangi bir şey demedim.
"Görüşürüz tatlım." dedikten sonra dudaklarımı birbirine bastırıp rujumun hafifçe dağılmasını sağladım ve "Ben de son hazırlıklarımı bitirip çıkacağım." diye ekledim.
Dilan kafasını sallayıp aceleci bir tavırla gittiğinde hafif bir kahkaha ettim. Hâl ve hareketleri hoşuma gitmişti.
Onun bu tavırları harika bir sürtük olduğumun kanıtıydı.
Makyaj masamdan kan kırmızısı ojemi alıp yatağımın üstüne oturdum. O sırada dış kapının çarpılma sesini duydum.
Yüzümde engelleyemediğim bir zafer gülümsemesi vardı.
Ojenin kapağını açıp ojeyi parmaklarıma sürmeye başladığımda fısıldadım.
"Öyle sürtük olunmaz böyle olunur..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKRETER +18
Teen FictionBEN O SÜRTÜĞÜM!! Zihninde yer edinmiş sürtük kız imajının ete kemiğe bürünmüş hâliyim. Baş rollerin düşmanı, seninse içine oturan o karın ağrısının başrolüyüm. Yan karakter olan benim, beni izleyen sensin. Ayartıcı ve kışkırtıcıyım. Hiç hoşuna git...