Merhaba. Evet, burada yayınladığım ilk hikayem. Evet, hem de 2015 olmasına yarım saat kala. Biraz aceleye geldi bir arkadaş bugün bitirmem konusunda ısrar ettiği için. Umarım güzel olmuştur, bilemiyorum. Bu arada hikayede geçen bir şarkı var, çok severim gerçekten. Akustik versiyonunu öneririm. Neyse. Azıcık gerildim o yüzden kısa kesiyorum, eheh.
Bu arada herkese mutlu yıllaaaaaarrrr!
**********
Bir kış akşamı karşılaşmıştım onunla. Bu dünyada tanışmayı en çok istediğim adamla. O akşam, onu tanımadığımı düşünmüştü. Bende bu şekilde düşünmesine izin vermiştim, tanınmak istemediği belliydi. Benim içinse, her şey o akşam değişmişti.
*****
"Victoria! Senin sıran güzelim."
Elimdeki sıcak çikolatanın son yudumunu da içerek ayağa kalktığımda, sahneden bana seslenmiş olan Peter'a gülümsedim. Peter, şu anda bulunduğum müzik kafenin sahibiydi ve çok tatlı bir adamdı. Haftada dört, bazen beş gün buraya gelirdim çünkü çok güzel bir ortamdı. İsteyen her insan sahneye çıkıp şarkı söyleyebiliyordu, iyi kötü diye bir ses ayrımımız asla olmamıştı. Bu küçük, sıcak kafede önemli olan tek şey müziği sevmekti. Ben de kendimi bildim bileli şarkı söylemeye bayılıyordum. Şu ana kadar karşılaştığım her insan sesimin çok güzel olduğunu söylemişti, ben ise abarttıklarını düşünüyordum.
Üşüdüğümden dolayı bluzumun kollarını iyice uzatırken Peter'a kibarca teşekkür ederek sahneye çıktım ve yan taraftaki akustik gitarımı alarak mikrofonun başına geçtim. Birçok tanıdık yüz bana gülümseyerek bakıyordu. En önde, sağ köşede Mary teyze, ortada David ve Katy, solda Jack, Alex ve Laura, hemen arkalarında William ve... Ah. Hiç görülmedik bir yüz. Bu ilginçti işte. Elbette herkesin ismini biliyor değildim fakat hepsini en az bir kere gördüğüme emindim. Kafe bir ara sokakta olduğu ve küçük olduğu için müşterileri hep aynı olurdu. Az kişi keşfeder, keşfeden çoğu insan gitmezdi. Şu anda gördüğüm şapkalı ve gözlüklü çocuk bu yüzden şaşırtmıştı beni. Her kim ise tanınmak istemediği belliydi. Simsiyah giyinmişti, şapkası, gözlüğü, gömleği... Gözlerini görmüyor fakat doğrudan bana baktığını hissediyorum. Her nedense tanıdık gelmişti bana.
Onu incelemekten vazgeçerek derin bir nefes aldım ve şarkıya başladım. Tek yapmam gereken kendimi melodiye bırakmaktı.
When you were here before
Couldn't look you in the eye
You're just like an angel
Your skin makes me cryAklıma melek gibi bir yüz gelirken gözlerimi kapatarak yavaşça gülümsedim. O kadar güzeldi ki. O elâ gözleri, gamzeleri, gülüşü, inanılmaz sıcak kalbi... Aynı bir melek gibiydi. Beni ağlatıyordu. Güldürüyordu. Mükemmeldi.
You float like a feather
In a beautiful world
I wish I was special
You're so fucking specialDünya'nın çok güzel olduğundan emin değildim ama onun dünyası güzeldi. O varken, her şey güzeldi. Ben özel değildim belki, bu gerçeği çoktan kabullenmiştim fakat o herkesten özeldi. Annem beni yedi yaşımda terk ederken, babam kendini alkole boğup öz kızını hiç umursamazken, dünyamı aydınlatan tek insan o olmuştu. Elbette özeldi.
But I'm a creep,
I'm a weirdo
What the hell am I doing here?
I don't belong hereAğlamamaya çalışırken derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Lanet olsun. Hayal mi görüyordum? Bana bakıyordu. Gözünde güneş gözlüğü olması umurumda değildi. Daha önce bir iki konserde, videolarda ve fotoğraflarda görmüş olduğum bu dünyadaki en güzel gülümsemesiyle bana bakıyordu. O olduğundan emindim. Siktir. Ashton Irwin tam karşımdaydı. Beni dinliyordu, beni izliyordu. Sanki beni teselli etmek ister gibi, cesaretlendirmek ister gibi masum bir gülücük vardı dudaklarında. Şaşkınlık içinde şarkıya devam ettim, zaten bu kısımda kısa bir duraklama anı olduğu için yaptığım tek hata bunu biraz uzatmak olmuştu. Tamam, bayağı uzatmıştım aslında. Ama kimsenin buna takılmayacağına emindim, muhtemelen herkes ağlamamaya çalıştığım için böyle yaptığımı düşünüyordu. Bu şarkıyı daha önce yüzlerce defa çaldığım için elim otomatik olarak ritmi mükemmelce çalmaya devam etse de, ilk cümlede sesimin titremesine neden olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like an Angel || a.i
Fanfiction"Gülüşün, bir melek gibi. Sen, bir melek gibisin ve... Tanrı şahidim olsun ki bu dünyada başıma gelen en güzel şeysin."