Ateş beni kucağına alıp banyoya götürdüğü gibi duşa kabinin içine koyup suyu açmıştı. Duş başlığından gelen suyla her yerimi ıslatırken elimle onu durdurmaya çalışıyordum.
"Ateş, tamam dur artık." Dediğim sırada kahkahası kulaklarıma doldu.
"Bir daha..." derken ne diyeceğini anlayıp sözünü yarıda keserek konuşmaya başladım.
"Bir daha olmayacak." Dedim.
"Aferin." Dedi dudağının tek kenarını yukarı kaldırarak. Ama duş başlığını hala üstümde tutmaya devam ediyordu. "Şu suyu kapatacak mısın artık?"
"Maalesef hayır. Biraz uslanırsın."
"Ya ben zaten usluyum." Diye söylendim.
"Tabi tabi (!)" Ateş'in suyu kapatacağı yoktu bu nedenle bende ayağa kalkmaya çalıştım. Yarım yamalak ayağa kalkmıştım. Tam bu sırada ayağımın kayması ve düşmem bir olmuştu.
"Aaaa," diye inlediğim sırada işin eğlencesi artık kaçmıştı. Ateş anında suyu kapatırken aynı zamanda bana doğru eğilmişti.
"İyi misin?" diye sordu. Gözlerine baktığım zaman endişelendiğini gerçekten anlamıştım. Başımı olumlu anlamda salladım. Şimdi gerçekten canım yanıyor olmasaydı bu sefer ben ona su tutardım.
Ateş beni sırtımdan ve dizlerimin altından tutarak kucağına aldı. Banyodaki havlulardan birine sardıktan sonra odasına gitmiştik.
"Ya siz dün alış verişe gitmediniz mi?" diye söylendi bana uygun bir kıyafetini bulamayarak.
"Ya Damla'da kaldı." Diyerek kendimi savunmaya geçtim. "Hem herhangi bir şey versen de olur. Ne giyindiğimi o kadar umursamam." Eline sarı bir tişört ve eşofman altını alarak bana döndü.
"Al o zaman bunları giyin Diyerek kıyafetleri yüzüme fırlattı. Kıyafetleri yüzümden çekerken o da odadan çıkmıştı.
İlk önce üstümdeki ıslak olan kıyafetlerimden kurtuldum. Daha sonra Ateş'in bana verdiği sarı tişörtü giyindim. Ardından da eşofmanı giyinmiştim ama bu eşofman önceki verdiğinden daha bol olmuştu.
"Ateş," diye mırıldandım. "Neden daha küçük bir bedene sahip olamazsın ki?" diye söylendim.
"Beni kendinle bir tutma istersen." Ateş'in sesini duyduğumda bir an irkildim.
"Ya sen kapı deliğinden beni mi dikizliyorsun?"
"Aynen işim gücüm yok kapı deliğinden seni dikizleyeceğim. Kapının yanından geçmek de mi suç oldu kendi evimde?" Gülerek kapıya doğru yöneldim.
"Evet." Diye cevapladım onu. Bu sırada da kapıyı açmıştım. Kapıyı açar açmaz Ateş'in göz deviren bakışlarıyla karşılaşmıştım. Salonun kapısının kenarına yaslanmış bir şekilde.
"Ya cidden ama neden biraz daha ufak olamadın?" Gülerek konuşmaya başladı.
"Seni bu halde görebilmek için." Dedi pişince.
"Çok mu komiksin sen ya?" diyerek ona doğru bir adım attım. Ama eşofmanın uzunluğundan dolayı ayağım takıldı ve ellerim yere yaslı bir şekilde düştüm.
"Öyle düşünmene sevindim." Ateş bunu dedikten sonra gülerek salona geçerken bende en sonunda eşofmana sinirlenip onu çıkardım. Şort gibi deyip kendimi avutmaya çalışıyordum.
"Kurutma makinen var mı? Islattığın saçlarımı kurutacağım." Dedim salonun kapısında durarak.
"Banyoda var." Ona bir şey demeden banyoya geçtim. Dolapları kurcalayarak kurutma makinesini bulduktan sonra saçlarımı kurutmaya geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlı Gece
FantasyBuzu sadece ateş eritir... ★★★ Periler, Cadılar ve onlar arasında geçen savaşlar... Buz, bir cadıydı. Sadece annesi vardı hayatında. Hayatı normal bir şekilde ilerlerken bir gecede her şey değişti. Yıldızlı Gece... O geceden sonra kafasında çözmek...