Benim evimin yolundan çıkmış başka yola girmiştik.
" Nereye gidiyoruz benim evim şurada?" demiştim Kaan'a anlamaz gözlerle bakarak.
" İlk önce benim eve gidelim. Biraz zaman geçirelim. Sonra seni evine bırakırım." dedi Kaan.
Evine ilk kez gidecektim. Onun için heyecan yapmıştım. Artık Kaan'la zaman geçirmek beni mutlu ediyordu.
İkimiz de sessiz iken ortamın sessizliğinden rahatsız olup müzik açmıştım.
Şarkıdaki söz dikkatimi çekti. " Sen beni sevseydin, arar bulurdun."
Bizi sevenler aramıyor, aksine bizi ilk terk eden oluyor..
Kaan'ın evi benim eski evimin yakınlarındaydı. Yeni evim ile de 10- 15 dakikalık bir mesafe vardı.
Kaan'ın evine geldiğimizde Kaan arabayı park etti ve arabadan indik.
Evine geldiğimizde kapıyı açtık ve içeriye girdik.
Koltukların ve diğer eşyaların üstü kapatılmıştı. Yerler toz içinde, duvarlarda da örümcek vardı. Camlar o kadar kirliydi ki dışarıdan ışık bile gelmiyordu. Mutfakta da yemek artıkları vardı. Uzun zamandır evde yoktu ve bu yemekler ve biriken çöp aşırı kötü bir koku yapmıştı.
Kaan bana baktıktan sonra konuştu.
" Bakma öyle uzun süredir yoktum. O yüzden böyle." dediğinde eve tamamen girdim." Kaan burası çok kötü durumda. Azıcık toparlayalım mı burayı?' dediğimde " Boşver!" dedi ve kapıyı kapatıp bana yaklaştı ve sarıldı.
Uzun zaman sonra artık Kaan'a sarılıyordum. Kokusunu içime çekebiliyordum.
Sevgi gerçekten neydi?
Her şeyi kendi içinde görmek ve kendini her şeyde görmenin adıymış sevgi... Sonsuzlukmuş, bencil olmamakmış...
Kayıtsız, şartsız ona güvenmekmiş bir de... Nedensizce ve delicesine özlemekmiş, onun yokluğunda iliklerine kadar duymak, tırnaklarına kadar hissetmekmiş sevgi...
Hayatın anlamı diyorlar ona; yalnız insanların değil, tüm canlıların yaşama sebebiymiş... Öyle bir etkisi varmış ki sevginin, "sen ordan bir 'canım' dersin, benim kalbim kaburgalarımın altına sığmaz burada" sözünü hissettirebiliyormuş...
Kalp mi insana "sev" diyen, yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?Şems-i Tebrizi, "Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca / Dağı bile taşır insan aşık olunca, inanınca" diyor...
Küçük İskender'e göre ise, birini gerçekten sevdin mi; yaşı, ne kadar uzakta olduğu, boyu, kilosu sadece lanet birer sayıymış...
Özdemir Erdoğan şarkısında, "Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir / Bazen küçük bir an için ömür bile verilir" diye anlatıyor sevgiyi...
Halil Cibran, "Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka" diyor...
Mevlana, "Sevgi karanlık bir tünelde yakılan mum ışığı gibidir; size yolunuzu gösterir ama uzakta ne olduğunu söylemez" diyor.
Fuzuli'ye sormuşlar, "Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi?" diye; "Sevmek" demiş.. "Çünkü, sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın"...
Nazım Hikmet, "Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. Ne güzel de darma duman ediyorsun beni" diyor dizelerinde...
Dostoyevski der ki: "Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır."
Can Yücel, "Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın, bense hep arkandan ağladım" diyor...🧡 (Alıntı)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Kalan
Fiksi RemajaBu gece seni unutacaktım. Önce bir sigaranın üzerine adını yazdım. Bu sigara bittiğinde seni unutmuş olacaktım. Duman duman atacaktım seni içimden. Küllerini rüzgar savuracaktı fakat.... Nereden bilebilirdim ki her nefeste seni içime daha çok çekti...