Yine, yeniden hiç olmayacak kadar yalnizdim. Sokak olmak istiyordum bu kez. En azından bu gecelik. Sana sahip olmam için sokak olmam gerekiyorsa sokak da olabilirdim. Sen sar sar sarhoş olup, başka bir beden başka bir ruh için bana aglayabilirdin. Kufredebilirdin. Isyan edebilirdin. Tek kelime etmeden seni dinleyebilirdim. Bana sorabilirdin, bagirip cagirabilirdin. Tıpkı benim başka sokaklarda, senin için yapmak istediklerim gibi. Önüme gelen ilk sokakta, rastgele bir kaldırıma oturup ellerimi yüzüme yaslayarak senin için nasıl ağladığımı bilmediğin gibi, bana ağladığını da bilmezdin. Hıçkırıklarımın apartmanlarin arasında nasıl yankilandigini da bilmezdin sen. Tuvalet lavabolarina tutunup kimse duymasın diye nasıl sessizce hıçkırıklara boğulduğumu da bilmezdin. Sen hiç bilmezdin de, nasil oluyorsa sen en guzel bırakmayı bilirdin. Bir kadın nasıl en güzel yaralanir onu bilirdin. Bir kadına nasıl caresizligin, belirsizliğin içindeyken sevdigi adam tarafindan bok çukuruna bırakılmış gibi hissettirilir en iyi sen bilirdin. Sen beni uzmeyi çok güzel bildin de, bilirsin de. Ama sen sevmedin, sevmezsin de. Belalar sevilmeyi hak etmez ki, ben senin belanmışım öyle söylemiştin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir terkedilişin buruklugu*
Short StoryBen kurgulayamam. Hislerime, duygularıma yön veremem. Kısanın en uzunu, uzunun en kısası. Arzu ederseniz, yazıya dökmek isteyip de asla cesaret edememiş ve kendini her yazdığında ezik hisseden o kızın buruklugunu sunacağım. Benimle kalın.