13

237 23 89
                                    

Derin bir nefes aldım.

Tam 10 dakikadır Mycroft'un evinin kapısında boş boş bekliyordum.

Heyecandan çişim gelmişti.

"Sakin ol Greg. Şimdi zile basacak ve eve gireceksin. Mycroft'un odasına girdikten sonrası tamamen doğaçlama olacak. Sana inanıyorum adamım sen bunu yapabilirsin."

Kendime yaptığım bu motive edici konuşma ile gelen bir anlık cesaretle hiç düşünmeden zile bastım.

Ben de olmasam bu konuşmayı kim yapacak acaba...

İyi dostlar biriktirdim hepsi ailem oldu :')

Saçma düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan kapının gıcırtısı ile bütün dikkatimi oraya verdim. Derin nefesler eşliğinde hayatımın aşkını görmeyi beklerken karşıma çıkan şey hayallerimin adeta yere çakılmasına sebep olmuştu.

Canım arkadaşım(!) Moriarty tam karşımda duruyordu.

Tam düşlediğim gibiydi her şey.

Hayır ağlamıyorum gözüme yıkılan hayallerim kaçtı.

"Moriarty. Seni burada görmeyi beklemiyordum."

"Beklemiyor muydun? Neden ki?"

Tanrım..

"En son baktığımda burası Holmes'ların eviydi."

"Ah, hadi ama. Ben artık bu evin damadı sayılırım. Hem neredeyse bütün İngiltere benim hemen hemen her gün burada kaldığımı biliyorken sen niye bu kadar şaşırdın anlamadım."

Haklıydı.

Fazlasıyla hem de.

Ama bunu ona söyleyerek egosunu tatmin etmek istemiyordum.

Zaten buna gerek de kalmadı.

Çünkü Mycroft bütün asaletiyle yanıma gelmiş ve beni Moriarty'den kurtarmıştı.

Kahramanımmm

"Hoşgeldin Greg. Sen Moriarty'ye aldırma o artık bu evin bir ferdi sayılır. Hatta bazen bizi kendi evimizde misafir ettiği bile oluyor."

Güldüm.

Çünkü komikti.

Ama Moriarty bunu pek komik bulmamış gibiydi. Bize büyük bir nezaketle orta parmağını gösterdi ve yanımızdan ayrıldı.

"Hadi yukarı çıkıp ödeve başlayalım bir an önce."

Başımı olumlu anlamda salladım. Eğer ağzımı açsaydım büyük ihtimalle 'sen iste seninle mezara bile gelirim hayatımın anlamı' falan derdim.

Eh, rezilliğe hiç gerek yok değil mi?

Evet. Ben de öyle düşünmüştüm.

Şimdi Mycroft önde ben de arkasında büyük bir sessizlikle yukarı çıkıyorduk. Odaya girdiğimizde etrafı incelemekten kendimi alıkoyamamıştım. Mycroft'un nasıl bir zevki olduğunu şimdi daha iyi anlamıştım.

Ve söylemeden geçemeyeceğim, her yer onun gibi kokuyordu.

Cennette falan mıyım ben?

"İş bölümünü ben planladım. Eğer plana uyarsak en fazla üç gün içinde projeyi bitiririz."

Zekan beni benden alıyor genç adam.

Ama bunu bilmesen de olur.

"Tamam. Hadi başlayalım."

__________

Projeye başlayalı iki saat olmuştu. Mycroft harıl harıl önündeki kağıtlarla uğraşırken ben az sonra yapacağım şeyleri ve olası sonuçlarını planlıyordum.

Mesela ters bir tepki alırsam en kısa yoldan nasıl odadan kaçarım falan. Bunlar önemli detaylar.

Boğazımı temizleyerek dikkat çekmeyi denedim ama Mycroft buralı olmadı bile. Bu beni biraz üzdü doğrusu.

Ama pes etmek yok. B planı, direkt konuya dalıyorum.

"Mycroft, ben artık sıkıldım."

Ben bunu dedikten sonra kafasını kaldırıp ilk önce bana sonra da duvardaki saate baktı.

"Sıkılmakta haklısın. İki saattir aralıksız çalışıyoruz. İstersen küçük bir mola verebiliriz."

"Sıkıldığım şey bu değil Mycroft."

"Nasıl yani?"

Aptal..

Bu adam dahi değil miydi? Ben mi yanlış hatırlıyorum?

"Bu aramızdaki şeyden bahsediyordum."

Vücudunu tamamen bana çevirdi. Şaşırmış görünüyordu. Ben de açıklama yapma gereği duydum.

"Ben senin arkadaşın olmak istemiyorum Mycroft."

Yavaşça öne doğru eğilip aramızdaki mesafeyi biraz daha azalttım.

"Üzgünüm ama bu bana yetmiyor."

Burunlarımız artık birbirine değiyordu. Kalbimin sesini çok net bir şekilde duyabiliyordum.

"Ben senin sevgini istiyorum Mycroft. Seninle daha fazlasını istiyorum."

Dudaklarımız arasında milimler vardı. Artık istesem de geri çekilemeyeceğimi biliyordum. Uzun zamandır hayalini kurduğum şey şu an gerçekleşmek üzereydi ve ben bundan vazgeçemezdim.

Gözlerim yavaşça kapandı. Kendimi anın akışına bıraktım ve aramızdaki o minicik mesafeyi kapattım.

Sadece küçük bir dokunuş.

Varla yok arası.

Ama yemin ederim kalbim bir anlığına durdu.

Ben öldüm ve tekrar dünyaya geldim sanki.

*

Aman aman

Kontrol etmeden atıyorum, saçma olduysa da olmamış gibi davranın

Öpüşme sahnesinin mükemmelliği karşısında saygıyla eğilmeyi de unutmayın































I'm Texting You Because I Love You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin