Bölüm 6: Yüce Sikik Sistem

564 79 153
                                    

Hayaletlere sesleniyorum, keyifler nasıl rahat mısınız bari? Bazen kitabı insanların değil de cinlerin okuduğu hissine kapılıyorum, bu yüzden de bir tepki veremiyorlar. Hani varlığınızı bir belli etseniz, yorumu geçtim oy verin mesela? Önceki bölümlere oy vermeyenler verebilir mi acaba? Her satırına emek verdiğim için en azından bir oyu çok görmüyorsunuzdur umarım.

Neyse çok konuştum, haydin bölüme geçelim. :)

----------

Birkaç gün sonra.

Tahmin edildiği gibi, kimse Luo Binghe'ya karşı kazamanazdı.

Liderlerinin kaçmasıyla birlikte, iblis ordusu Shen Qingqiu'nun tezini kanıtlar nitelikte, ne yapacağını bilmez aptal böcekler gibi dağıldılar. Ve yakalayıp çiğnemek oldukça kolay oldu. 

Savaş esirleri ve isyanda parmağı olduğu tespit edilen kişiler yakalandı ve sorgulanmak -ya da öldürülmek- için Mobei Jun'un sarayına götürüldü. Zehirli suyu getiren casus muhafıza gelince, Shen Qingqiu ve Luo Binghe'nın yaptığı ilk eylem onu aramaktı ve buldular da; lakin, ormanın içinde bir ağaca asılmış olan cesedini. Başka bir casus olup olmadığı bir muamma olduğu için Luo Binghe geniş çaplı bir arama yaptı, ordudaki bütün muhafızları şiddetle(!) sorguladı. Şu anlık tek bir casus olduğu ve onun da öldüğü görülüyordu, ancak hala her şey bitmiş değildi. Esir alınan iblislerden zorla sökülen bilgilere göre, bu sadece başlangıçtı. Liderleri, ya da isyancılar tarikatı işin peşini bırakmaya gönüllü görünmüyordu.

Şimdilik bir sorun olmadığı için, daha fazla Kızıl Geçit'te kalmaya gerek yoktu. Böylece Luo Binghe ve Shen Qingqiu önceden oradan ayrıldılar. Yolculuklarını oldukça geniş bir at arabasında yapıyorlardı. Aslında Shen Qingqiu bu zahmete girmeyi istemiyordu, kılıcına binip gitmek daha kolaydı. Fakat mızmızca ısrar eden Luo Binghe onu alt etti ve elbette arabada gittiler...

Araba, oldukça genişti. İçinde ilginç bir şekilde yatak ve çay masası bile vardı. Yolculukları o kadar uzun sürmeyecek olsa da, böylesi bir ortam Shen Qingqiu'nun daha rahat hissetmesini sağladı. Ancak yolcuklarının üzerinden belki yarım saat geçmeden, Luo Binghe, Shen Qingqiu'ya sırnaşmaya ve cilve yapmaya başlamıştı.

Shen Qingqiu kendini serin tutarak yelpazesini sallarken, çayından bir yudum aldı ve gözünün köşesinden Luo Binghe'ya baktı. Derince bir nefes aldı, "Hiçbir zaman bunun için yorgun hissetmiyorsun değil mi? Nefsine sahip çık, sence bunu burada yapmayı kabul edecek miyim?" deyip onu ciddiyetle uyardı. Hala yorgun olmasının yanı sıra, gerçekten de burada papapa yapmayı istemiyordu.

Luo Binghe dudaklarını büzerek, ellerini Shen Qingqiu'nun beline doladı. Sesini kısık ama istekli bir tonda çıkarmıştı. "Ama Shizun... Neden burada olmasın..? Yatağı hiç kullanmadan bu yolculuğu bitirecek misin gerçekten?"

'Tabii ki o yatak 'uyumak' için değildi! Ahh, ne sanıyordum ki?'

Shen Qingqiu ciddi anlamda sinirlenmişti, yüzünün rengi kırmızıya dönmeye başladığında, Luo Binghe'nın kolunu sertçe sıkıp çimdikledi. "Ne tür sözler bunlar? Daha fazla konuşma. Eğer yatağı kullanmayı çok istiyorsan, hemen şimdi gidebilirsin."

Luo Binghe tavırlarından onu ikna edemeyeceğini anladı, biraz hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle ellerini belinden çekti. Camdan dışarıyı düz bir ifadeyle seyrediyor olan Shen Qingqiu'ya baktı, uzanıp yanağına minik bir öpücük kondurdu, "Shizun eğer yorgun hissediyorsa, gelip yanıma yatabilir. Hiçbir şey yapmayacağım." dedi ve sessizce perdenin arkasına geçip yatağa girdi.

'Eh? Buna kanacağımı mı sandın?'

Shen Qingqiu şüpheli bir şekilde kaşlarını havalandırdı ve onun gidişini izledi. Gerçekten dış cübbesini ve botlarını çıkarıp, sessizce uyumaya başladığını fark ettiğinde rahatlamış bir nefes verdi. Tekrar çayından bir yudum almak için, porselen fincana uzandığında beyninde yankılanan bir ses dikkatini dağıttı.

I Won't Let You Go ✓SVSSS [ғᴀɴғɪᴄᴛɪᴏɴ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin