1

24 4 7
                                    

Herkes bir telaşla evi toparlarken ben koltuğumuzda oturmuş, telefonumdan oyun oynuyordum.

Saat sabahın yedisinde kaldırılmış, üstelik odamı neredeyse boşaltmak ve tüm kıyafetlerimi bavuluma koymak zorunda kalmıştım. Tüm bu işler zaten yeterince yorucuydu ve ben bir de üstüne evi toparlayamazdım.

Tam karşımda durmuş beni tek kaşı havada süzen kardeşime bir bakış atıp tekrar oyunuma döndüm.

"Ya abla kalksan, şöyle bizim kutu aldığımız yerden bir kutu alsan, sonra onu arabaya taşısan diyorum nasıl olur?" diye soran kardeşime gözlerimi devirdim ve telefonumu kapatıp yanıma koydum. Sonra koltukta dik duran yastığı çekerek üzerine kafamı koydum.

"Ohoo ben kime diyorum ki?" diye söylenip yeni bir koli almaya giden kardeşimi duymaz gibi yaparak gözlerimi yumdum.  Kendimi uykunun kollarına teslim edecek kadar hazırdım. Hafif gözüm tutmuştu ki annemin sesiyle geri uyandım. Tanrı aşkına yatalı daha 20 dakika bile olmamıştır eminim!

"Kızım kalk hadi, yola çıkıyoruz." diyen annemin sesiyle sinirle yerimden doğruldum. Gözlerimi ovalayıp lavaboya girdim ve işimi hallettikten sonra evden dışarı adımladım.

Arabaya bindiğimde tamamen hazırdık ve yola koyulduk.

...

Akşam olunca bir tesiste durup yemeklerimizi yedik. Gerçekten hepimiz çok acıkmış ve yorgunduk. Tabii benim dışımdaki herkes. Bende açtım ama yorgun değildim. Bir an önce ilk defa tuttuğumuz yazlık evimize gitmek için can atıyordum ve ayrıca çok da merak ediyordum.

Bütün bunlar bir yana eve ne zaman geçeceğimizi de merak ediyordum. Karşımdaki sandalyeyi çekip oturan anneme bir bakış attım ve babama döndüm.

"Baba eve ne kadar kaldı?"

"Sadece 25 dakika kızım. Zaten şuan tuttuğumuz evin semtindeyiz. Sadece evde hem yemeklik malzeme olmadığından hem de yemek yapabilecek durumda olmadığımızdan dolayı burada yiyeceğiz. Ve sen büyük hanım bu sefer hem evin temizliğinde hem de eşyaları taşımada bize yardım edeceksin."

İyiki bir soru sormuştum. Üzerine bir de borçlu çıkmıştık.

"Tamam baba" deyip gözlerimi önümdeki menuye çevirdim. İçerisinden iki adet hamburger seçtim çünkü anca doyardım. Yemeğe bir başladığım zaman kimse beni durduramazdı. Sadece çok üzgün ya da sinirliysem istem dışı yemek yiyemezdim.

Çoktan garson gelmiş siparişlerimizi almış ve Biz de yemeğimizi bitirip yola koyulmuştuk.

Babamın evimize çok az kaldı demesiyle bakışlarımı kardeşimin tabletimden ayırdım ve hemen olduğum yerde dikleşip pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Burası çok güzeldi. Bungalov tarzına benzeyen minik ama iki katlı çok tatlı evler vardı.

İşte burası deyip bir yokuş indiğimizde evimizin konumuna baktım daha doğrusu bakakaldım.

Evimiz evlerin bulunduğu alandaki en alt katmandaydı ve tıpkı o evlere benziyordu. Sadece önümüzde bir 10 metre kadar çimlik bir alan vardı. Ve ev kumların üzerinden yüksekteydi. Denize inmek için soldaki merdivenleri, bir 15  basamak falan, inmek gerekiyordu. Çimlik alanı geçince 2 metre kadar aşağıda kumlar vardı ve ileride de tabiki deniz.

Hemen koşarak üst kattaki iki tane oda bulunan odadan, denize bakan kısmı seçtim ve 'bu oda benimdir' diye bağırdım. Ve karşı odadaki kardeşimin yanına gittim.

Kardeşimde "ben zaten odamı seçtim ." deyip evlerin sıra sıra dizilmiş olduğu manzarayı eliyle işaret etti. Ve üzerine " hem ön tarafta internet fazla hızlı çekmiyor." dedi.Ama deniz varken kim ev manzarasını ve telefonu önemserdi ki? Tabii ki benim teknoloji ve sanal hayat düşkünü kardeşim!

Onu taşı, şurayı temizle, burayı düzenle derken, saat çoktan gece yarısı ikiyi geçmişti ve biz geleli 4 saat olmuştu. Önce evi temizlemiş sonra da tek tük kişisel eşyalarımızı yerleştirmiştik. Ev zaten eşyalıydı. Çok yorgun düşmüştüm. Ve ellerimi birbirine vurarak aşağı indim. Arabada tek tük şeylerin kaldığını görünce onları taşıma fikrinden vazgeçip ilerledim. Çimlik alanda oturmayı düşünürken kumların güzelliği beni mest ettiği için aşağı sahile indim.

Kumların üzerine iyice yayılarak oturdum ve ayağımdaki eve girerken zorluk olmasın diye giydiğim terlikleri çıkrattım.

Deniz suyu yavaşca ayaklarımı okşarken bir ses duydum fakat sesin nereden geldiğini tam kestiremediğim için etrafıma bakındım. Kimseler yoktu. Ne olur ne olmaz diye eve gitmek için bulunduğum konumumdan kalktım.

Kalçama yapışmış olabilecek kum tanelerini çırpmaya başladım. Terliklerimi de ayağıma geçirdikten sonra kafamı kaldırıp bir adım atmamla taş gibi bir şeye çarpmam bir oldu. Kafamı kaldırıp baktığımda hafif uzun saçlar, dolgun, kalp şeklinde olan dudaklar, hafif kısık büyük gözleri ay ışığının yansıttığı kadar görmemle bir adım geriledim. Büyük ihtimalle çarptığım yer göğüsüydü.

Tanrıya şükür ki bağırıp olay çıkarmamıştım. Doğrusu ben herşeyden kolay kolay korkmazdım.

Yanlışlıkla denk gelmiştir diye düşündüm ve yanından geçip gidecekken bileğimi saran ellerle kalakaldım. Tek kaşım havada bileğimdeki ellere baktım ve sonra bakışlarımı yanımdakinin yüzüne çıkarttım.

"Sen de kimsin?"dedi sert ve erkesi sesiyle. Bir o kadar da meraklı çıkıyordu sanki sesi.

Hayır anlamıyorum bundan ona neydi ki?

Bende sesimi ne kadar tedirgin olmaya başlasamda sert çıkarmaya çalışarak "Sizine?" dedim.

Elleri bileğimi yavaşça serbest bırakınca hızlı adımlarla eve ilerledim.

🌹🌹🌹🌹🌹

Selam herkese.
Öncelikle taehyung biasım olduğu için kitap yazmaya ilk onunla başlamayı tercih ettim. İlerleyen zamanlarda istediğiniz karakter ve idolleri de yazabilirim.

Umarım beğenirsiniz çiçeklerim. 🌹

Beğendiyseniz yıldıza basmaya unutmayınnn!!

😘😘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 15, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Psychopathic Platonics This Summer's• Kim TaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin