3 sene sonra
"Hyung geç kalacağız hadisene!"
"Ya ayakkabımı giyiyorum, daha bir saat var." Honjoong Wooyoung'a sinirle söylendiğinde Wooyoung omuz silkmiş, aşağıya arabaya koşturmuştu.
Seonghwa gülerek sevgilisinin küçük çantasını da alıp arabaya indi. Yeosang hyungunun arkasından uykulu uykulu inerken, Hongjoong kapıyı kilitlemiş düşmesin diye Yeosang'ın koluna girmişti. Wooyoung'un sabırsızlıkları eşliğinde sonunda limana sürerlerken, Seonghwa'nın telefonu çalmıştı. Arayan Soobin'di. Hongjoong gözlerini yoldan anlık ayırıp sevgilisine baktığında, ikisi de dudak büzdü.
"Hadi oğlum neredesiniz? Limanda sizi bekliyoruz biz. Gemi kalkacak göreceksiniz ebenizi."
"Tamam geliyoruz işte. Yeosang dün akşam hastaydı sabah uyandıramadık."
"Hızlı gelin. Arabayı Hongjoong kullansın kurallara uymadan çatır çutur gelsin aslanım benim."
"O kullanıyor zaten. Az kaldı gelmemize biz geldiğimiz gibi kalkar muhtemelen." Soobin onaylayıp telefonu kapattığında, Wooyoung sinir krizi geçirmek üzereydi. "Hyung arabyı hızlı sürmezsen intihar ederim. Bugün o nikah yapılacak tamam mı? Benim San'la bugün evlenmem grrekiyor. Yalvarırım hızlı sür!" Wooyoung cırtlak sesiyle ortalığı birbirine katarken, Yeosang vücudundaki ağrıdan dolayı sızlanıyordu. İki büyük gittikçe sabrının sınırına ulaşırken, sonunda gemiye arabayla girebilmişlerdi.
Wooyoung arabadan fırlayarak sevgilisine koşup, sinirden ağlamaya başladı.
Onlar girdikten on beş dakika sonra gemi hareket etmeye başlamıştı.
"Ne oldu bebeğim?" San sevgilisinin yanaklarından akan yaşları öperken, Hongjoong yanlarından geçti. "Şımarıklığına ağlıyor, şımartma şunu."
"Hayır, bugün hyungumla kavga etmeyeceğim, bugün olmaz. Bugün mutlu olmam gereken gün. San, evden çıkmaları için yalvarıp durdum resmen. Umurlarında değilim, çok mutsuzum." Wooyoung telaşla konulurken, San sevgilisine sıkıca sarılıp gülümsedi. "Sakşn ol, bak gidiyoruz. Bugün gülümsemen gerekiyor. Gel, yukarı çıkalım. Hava alırsın." San sevgilisini yukarı çıkarırken, Soobin arabada yatan Yeosang'ın yanına gitmişti. Dün gece hastaneden ayrılmadan önce aldığı ilacı arkadaşının koluna enjekte edip üzerindeki ceketi onun üstüne bıraktı.
"Uyu biraz, uyandığında daha iyi hissedeceksin." Yeosang mırıldanarak teşekkür ederken, Seonghwa da arkadaşıyla beraber sevgililerinin yanına yürümeye başlamıştı.
"Yemin ediyorum kafamı duvara vuracağım. İki ayağı bir pabuca sokmaktan zevk alıyorlar." Seonghwa söylenirken, Soobin araya girdi.
"Evlenecekleri için heyecanlılar, tabi sen ne anlarsın. Ömrü çürüdü Hongjoong'un."
"Oğlum biz yıllardır evli ve iki çocuklu aile gibiyiz. Evlenmek için kaç bin kilometre yol gitmeye ne gerek var? Böyle de iyiyiz. Hem, siz evlendiniz de ne değişti? Yüzük taktınız o kadar. Zaten aynı evdeydiniz."
"Naif ve kibarsın ama konu evlilik gibi şeylere gelince tam anlamıyla öküz oluyorsun. Senden önce davranıp Hongjoong teklif ederse ne bok yiyeceksin? Karizma fena çizilir."
"Neden o edince karizmam çiziliyor?" Soobin'e tek kaşını kaldırarak baktı. Hongjoong ve Seonghwa'nın birbirinden eksiği ya da fazlası yoktu. İkisi de bir teklif yapabilirdi sonuçta.
"Çıkma teklifini de o etti sayılır çünkü. Senin cümleni de duyduk, 'benimle sevgili olduğunu kabul etsen artık' diye sevgili olunur mu?"
"Kardeşim bak, sen benim tarafımda olmalısın. Sen benim arkadaşımsın." Seonghwa gülerek Soobin'in sırtına atladı. İki çocuk birbiriyle şakalaşarak diğerlerinin yanına, kafeteryaya geldiğinde Hongjoong ve Yeonjun aynı anda bezmiş şekilde bakıyordu. "Gören, 18 yaşında sanır. Düzgün durun ya, eşek kadar adamlar oldunuz!" Yeonjun ikisini de azarlarken, Hongjoong vişneli meyve suyuyla tostunu yemeye devam ediyordu. Alışmıştı ikisine de artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS || SEONGJOONG
FanfictionSeonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en çok belayı o açmaktadır. (Wooyoung) Her gün gürültülü olan 2 odalı evde, iki sessiz insanın sabrı sın...