Otuzuncu gün

43 18 0
                                    

Canlarım.
Sonunda 30'a vardık.
Nasılsınız?
Bu bölümü gördüğüm için çok iyiyim.
Neyse.
Bölüm şarkısı: Taylor Swift- Stay Stay Stay
Ama sanki yakında final yapacakmışım gibi duruyor.
Yeni bölüm👇🏻

     Uyandım. Bugün gidiyorum. Banyoda rutin işlerimi halledip oturma odasına pijamalarımla geçtim. Birden dank etti, daha kahvaltı yapmadım.
Kalkıp mutfağa girdim. Masayı güzelce hazırladım, tavayı da koyunca tamam. Oturup kahvaltımı yaptım ve mutfağı topladım. Saate baktım. 8.35'i gösteriyordu. Ekim ayının sonuna vardık. Artık 2 haftaya kar yağar gibi duruyor. İnşAllah yağar, çok sevinirim. Bu sene sonbahar çok sert geçti. Daha bunu der demez yağmur doluya döndü. Mutlu mutlu balkona yöneldim. Önce camından dışarı baktım. Sonra mutfağa gidip kendime bir kahve yapıp üstüme bir ceket atıp balkona çıktım. Dolu yerini yeniden yağmura bırakmıştı. Yalnız başıma huzur buluyorum ben. Mesela şu an. Çok huzurluyum. Uzun zamandır hissetmemiştim böyle bir huzur. Kahvenin kokusuyla yağmurun tenimde bıraktığı ıslaklık.

Telefonuma gelen mesajla ıslanmasın diye elimle örterek çıkardım cebimden. Mert bana ne zaman gideceğimi sormuştu. Akşama gideceğimi mesaj attım ve telefonu cebime koydum. Düşündüm. Kızların onun hakkında söyledikleri geldi aklıma. Bu düşünceler beni kızarttığı ve utandırdığı için başka bir konuyu düşündüm. Bugün akşam okula dönerken almam gerekenleri geçirdim aklımdan. Belki erken gidersem daha fazla iş yapabilirim. Ve böyle bir karar aldım. Saat 6 gibi gitmeyi düşünüyordum ama artık saat 3'te yola çıkacağım. Bu yüzden annemi aradım. "Anne, n'apıyorsun?" "Çalışıyorum kızım, sen?" "Bende öyle balkonda vakit öldürüyorum" "yağmur yağıyor gir içeri üşütürsün" "anne. Ben bugün erken gideceğim" "neden?" "Hani sana bahsettiğim arkadaşımın aynasındaki oda var ya, orayı boyamam gerek" "Peki kızım, sen bilirsin. Kaçta çıkacaksın yola?" "3-4 gibi" "tamam. Neyse benim işim var, dikkatli ol içeri gir. Hoşçakal" "görüşürüz" deyip kapattım.

Akşam gideceğimi sanan herkese tekrardan mesaj attım. Erken gideceğimi belirttim ki beni bulamayınca şaşırmasınlar. Saat 3'e kadar evin her yerini dolaştım. Eski anıları getirdim gözümün önüne ve fotoğraf albümümüzün her sayfasının fotoğrafını çektim. Böylece saat 3 oldu ve ben hazırlandım. Evden tam çıkarken küçük bir kız çocuğu geldi ve bana bir zarf verdi. "Abla bunu gideceğin yere varınca açacakmışsın" dedi şirince ve koşa hoplaya gitti. Kaşlarım çatılı bir şekilde çantama attım zarfı. Evi kilitledim ve anahtarlarımı cebime attım. Bahçenin arkasına geçtim ve yavaşça kaldırdım kendimi. Ve yolculuğum başladı.

*******

Vardığımda en yakında boya alabileceğim bir yer aradım. Tabi gelmeden önce peruğumu taktığım için bir sorun çıkacağını sanmıyorum. Şimdi rahatça boya almak için bulduğum ilk yere girdim. Koca bir kutu yağlı beyaz boya, zımpara ve fırça aldım. Başka gereken ne vardı? Bir ampul ve bir kutu duvar boyası aldım. Orada görünce dayanamadım ve mor ışıklı led lamba aldım. Bunları okula nasıl sokacağımı düşünürken vardım ve gördüğüm kadarıyla güvenlik dışarıda değildi. Bende kimseye gözükmeden odama çıktım. Hemen çantamı yere attım ve kafamdaki kayan peruğu fırlattım. Artık sahte saçımı taramak zorundayım. Aynanın içine girdim ve öncelikle ampulü taktım. Sonra tüm rafları büyükçe bir poşete boşalttım ve hepsini aynanın dışına taşıdım. Tozunu aldım ve işe başladım.

5 saatin sonunda rafları ve duvarları boyamayı bitirdim. Boya kokusundan başım dönmeye başlayınca dışarı çıkıp hava almaya karar verdim. Odama döndüm ve ellerimi yıkayıp önlüğümü çıkardım. Camı açtım ve boya kokusunun odaya dolmamış olmasına şükrettim. Camdan dışarı sarktım ve temiz havayı içime çektim. Karnım guruldayınca yemekhaneye gitmeye hazırlandım. Yanıma bugün o küçük çocuğun verdiği vardı aldım. Nedense okulda tek bir kişi bile yoktu. Yemek hazır değildi. Neler oluyor? Telefonumdan Maria'yı aradım. "Maria, nerede tüm okul?" "Herkesi ailesinin yanına gönderdim. Odamdayım yanıma gel" dedi ve kapattı.

Ağzıma birkaç lokma bir şey attıktan sonra Maria'nın odasına doğru yola koyuldum. Vardığımda kapıyı çalıp içeri girdim. Çok keyifli duruyordu. "Bu keyfinizin bir sebebi var mı?" "Angela yaptığı tüm suçlarıyla yakalanmış. Bende bayram ettim herkesi evine yolladım. Sen galiba yeni geldin. Hava kararınca herkes gelir korkma" başımı salladım ve "akşam yemeği için bana katılır mıydınız?" dedim ve ekledim "ben hazırlayacağım". Ayağa kalktı ve mutfağa ilerlemem için işaret verdi. Beraber mutfağa gittik ve dolaptan malzemeleri çıkarışımı, hatta yemeği yapışımı izledi. Bir müddet sonra yemek hazırdı. Mutfakta masaya koydum ve yemeye başladık. Maria "çok güzel olmuş. Ne koydun içine? Ellerine sağlık daha önce böyle güzelini yememiştim" "aslında farklı bir şey koymadım. Sadece..." dedim ve kaldım çünkü aklıma zarf gelmişti.

     Cebimden çıkardım ve yırtarak açtım. "O ne?" "Zarf, gelmeden önce küçük bir kız çocuğu verdi. Buraya varınca açmalıymışım" başını salladı. İçindeki kağıdı elime aldım ve okudum. Şöyle yazıyordu:

Sevgili Yıldız;

Seni ilk gördüğüm an sana üzülmüştüm. Çok üzgündün ve gözlerin şişmişti. Bana Sebebini anlatmayı kabul ettiğinde sana içim ısındı. Ertesi gün beraber yürüyüşümüzden sonra bir şey oldu. Seni daha fazla görmek istedim ama görmemeyi tercih ettim çünkü gidiyordun. Seni bir daha göremeyeceğimi sanıp sana bağlanmamayı düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. Seni allımdan çoklara adım. Sana daha ilk gördüğüm an bağlanmıştım, ana yaşadıklarını anlatırken. Söylemesi zordur belki ama benim için kolay olacak gibi duruyor.

Yıldız, ben seni seviyorum. Umuyorum ki karşılıklıdır.

                                                                         -Mert

      Başımı Maria'ya çevirdim. Eline kağıdı aldı ve okudu. Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Bir şeyler oldu içimde. Mutluluk? Korku? Ah belkide sevgi? Bilemiyorum ama bunu okuduktan sonra galiba bende ona karşı bir şeyler hissettiğimi fark ediyorum. Yüzüm kızarıp yanarken Maria bana sırıtarak döndü. "İyisin, iyi. Sende seviyorsun onu belli" dedi ve gülümseyip beni gıdıklamaya başladı. Kahkahalarımız bütün okulda yankılanırken, herkesin bizi izlediğinin farkında bile değildik. Ve bir şey oldu. Maria'nın saçı düştü! Evet saçı düştü ve benimkine benzeyen renkteki gri saçları ortaya çıktı. O kadar uzundu ki Rapunzel sandım onu. Herkesin bizi izlediğini o an gördük. Maria saçlarını artık toplamak için çok geç olduğunu anladı. Odasına doğru gitti ve bende arkasından baktım, herkes gibi. Sanırım asıl saçını az önce gördük ve gerçekten çok güzeldi. Neden saklıyor acaba?

     Yemek bittiği için bulaşıkları toplayacaktım ki çalışanlardan biri izin vermedi bende bana verilen zarfı aldım ve odama çıktım. Kağıtları odada bırakıp kızarmış yüzümle aynaya girdim. Duvarlar koruduğuna göre mor LED'leri yapıştırma vakti geldi. Yarın ders var. Saat 6.58'i gösteriyor. Hala masayı boyamaya vaktim olduğunu düşünüyorum. Mor LED'leri monte ettikten sonra masaya döndüm. Zımparalayıp boyamaya başladım. Masa bitince sandalyeyi yaptım. Ve hepsi 2 saatimi aldı. Saat 9'da odama koyduğum kitapları tekrar aynanın içine koydum ve odama döndüm. Camları açıp havalandırırken yine yeniden yağmur yağdığını gördüm. Odamdan çıktım ve kimseye gözükmeden alet odasına gittim ve bir çekiç aldım. Odaya döndüm ve çekicin tersiyle çiviyi duvardan çıkardım. Madeleine'la olan tüm fotoğraflarımızı bastırttığım kocaman kalp çerçeveyi duvara asmak istediğim,ç yere çiviyi çok ses çıkarmamaya özen göstererek çaktım ve Madeleine'ın eskiden yatağı olan yerde artık kocaman bir çerçeve var.

     Yatağıma geçip kitap okudum. Telefon kurcaladıktan sonra camı kapatıp yatağa girdim. Mert'e yazacak kadar cesaret bulamadım, ama hala yüzüm yanıyor. Sanırım çok sevindim. Beni son zamanlarda en çok mutlu eden oldu. Böyle düşüncelere dalmışken kendimi hoş rüyalarda buldum...

Canlarım.
Yıldızı turunculaştırmayı unutmayın yaw.
Dövün onu.
Sinirinizi ondan çıkartın.
Yeni kitabıma bakmayı unutmayın yaa.
Neyse ben gidiyorum.
👋🏻

Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin