Bölüm 44

19 2 0
                                    

Hayatımda uzun bir süreden sonra ilk defa bu kadar huzurlu uyanmıştım. Artık o it hayatımda değildi. Elimde de yüklü para çeki vardı. Şimdilik tek sorunum ablamın bir an önce iyileşmeşiydi.

Sabah yatakta gözlerimi açtığımda  yanımda Edis yoktu. O yanımda yoktu fakat tişörtü üzerimdeydi. Bende dayanamayıp tişörtü burnuma yaklaştırdım ve derin bir nefes çektim içime. Onun kokusu ciğerlerime dolarken yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Aşağı indiğimde edisin  mutfaktan sesleri geliyordu. Yanına doğru varıp kapı pervazına kendimi yasladım. Edis bir o yana bir bu yana koşturup kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu. Yaptığı işe o kadar dalmıştı ki beni fark etmedi bile. 

Onu o halde bir süre daha izledikten sonra yanına varıp arkasından sarıldım.
- günaydın dedim

O kısa bir durgunluğun ardından günaydın deyip işine devam etti. Bende daha fazla zorluk yapmamak için masanın kenarına iliştim.

Edis de kahvaltıyı hazırlayıp karşıma oturdu. Şu anda huzur dolu bir kahvaltı yapıyorduk.

Sanırım iki insanın birbirine verebileceği en büyük lüks yanında sessiz kalmasıdır. Kısacası yanımda huzuru doya doya tat demek gibi.

Sessiz sedasız kahvaltımı yapıp ortalığı topladıktan sonra Edis gelip elimden tuttu.
- hazırsan ablanı görmeye gidelim mı dedi.
- gidelim onu çok özledim bende zaten dedim.

Daha sonra birlikte evden ayrıldık. Hastaneye geldiğimizde çağatay ağlıyor ve babası ise onu teselli ediyordu. Ablama bir şey oldu korkusuyla yanlarına varıp - -ne oldu ablama bir şey mi oldu neden ağlıyorsunuz dedim.
Çağatay oturduğu yerden kalkıp bana sarıldı.  Artık çok emindim ablama kesinlikle bir şey oldu. Çagataydan ayrılıp ablamın odasına koştum

- Abla ablacım ne olur be olur gitme beni bırakma sende gidersen bu hayatta kimsem kalmıyor ne olur gitme sakın derken bir yandan da ağlıyordum.

Odanın önünde 3  doktor vardı. Ablamın durumundan bahsettikleri belliydi fakat daha kötüsü doktorların yüzünde ki acılı ifade ablama bir şey olduğunu kanıtlıyordu.

- Ablam nehir durum nedir ne oluyor dedim

doktorların hepsi birden bana döndü. Daha sonra doktorlardan 2 tanesi geçmiş olsun diyip yanımızdan ayrıldı.

- okyanus hanım size iyi haberler vermek isterdim fakat durum sandığımızdan da krıtık. En son ki ameliyattan sonra kafatasını kapattık. Ama malesef ablanız komada ve durumu gittikçe ağırlaşıyor. Bizde diğer doktorlar olarak bir karar almak zorundaydık. Üzgünüm ama hastamıza daha fazla acı vermek istemiyoruz. Bu yüzden de fişinin çekilmesine karar verdik tabi ki sizin izninizle. Ayrıca da daha önemli bir konu var ki ablanızın organlarını bağışlamanızı istiyoruz. Biliyorsunuz ki dışarda organ nakşı bekleyen bir sürü insan var belki onlara umut olursunuz Dedi. O an beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

Ablamı öldürmek için benden izin istiyorlardı.  Doktoru susturup
- hayır hayır asla ablamı öldürmenize asla izin veremem. Dedim. Ağlamalarıma hıçkırıklarımda eklenmişti. Dizlerimin üzerine çökmek zorunda kalmıştım. Bacaklarım vücudumun ağırlığını taşıyamaz olmuştu.

Hayat bu kadar zor mu olmalıydı  elimde kalan son parçamı da kendi ellerimle kaybetmem isteniyordu . Ne kadar acımasız ve zalim bir dünya. Daha ne kadar üstüme yük yükleyebilir ki diyorum ama beni her defasında şaşırtıyor.

Ben ağlarken ediste yanıma gelip bana sarılmıştı. Onun bana sarılmasıyla hıçkırıklarım daha da arttı.

- Edis ben ne yapacağım şu hayatta sevdiğim tek insan vardı oda gitmek üzere ben artık tek başıma ne yapacağım nasıl yaşayacağım

İNTİKAM ATEŞİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin