Evde durmak için fazla güzelsin

143 6 4
                                    

Durmak istedim. Daha fazla devam etmemek. Hiç bir şey hissetmediğinde hayat durmaz mı zaten. Bakarsın ama görmezsin. Duyguyu bilirsin ama hissedemezsin. Bakarsın görürsün ama yaşayamazsın. Şuan sanırım o anlarımdayım. Karşımdaki manzara acı verici. Duyduğum acının fazlalığından mı uyuştum yoksa acıyı daha hissedememiş halim mi bu bilmiyorum. Ama ne ağzımı açıyorum ne hareket edebiliyorum. Sadece dumanlar çıkan evin güzel balkonuna bakıyorum. Çok kalabalık yanımdaki insanlar bir şeyler diyor sanırım, boğuk geliyor sesleri duyamıyorum. Suratlarını görmek için kafamı bile çevirmiyorum. Gözümde balkonda olduğum canlanıyor. Kollarımdaki bebeğimi havaya kaldırıyorum gülmeye başlıyor. İçerden üç yıllık kocam geliyor. Kapı eşiğinde durup biraz bizi izliyor ve sonra sarılıyor. Güzel gözleriyle gözlerime bakıyor ve " Evde durmak için fazla güzelsin. Ee bugün nereye gidiyoruz. " Diyor her cumartesi sabahı olduğu gibi.
Yanağımda bir acı hissediyorum. Aynı acı diğer yanağımdada oluyor. Soğuk eller hissediyorum. Gözlerimi kırpıyorum. Bu benim için bir hareket olduğundan seviniyorum birazda. Önümdeki kadını görüyorum. Sonra gözlerime bir ışık geliyor.
"Şuan şokta. Su getirin ve ambulansı hazırlayın. "
Artık görmeye başlıyorum çevremdeki insanlar bana bakıyor. Acıyorlar halime. Sonra bir çığlık duyuyorum kalabalığı aşıp annem geliyor. Gördüğü gibi sarılıyor bana ben hala hareket edemiyorum. İlerde babamı görüyorum. Adamlarla konuşuyor. Yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyorum. Annem benden ayrılıyor.

"Yavrum iyi misin ha? Gel bizim eve gidelim durma burda daha fazla. "
" İyiyim anne. "
Biraz daha ilerde iki beyaz örtü görüyorum. Çığlık atmaya başlıyorum ama kendi çığlığımı bile duymuyorum. Koşuyorum oraya. Onları gördükçe daha çok ağlıyorum. Bebeğimin yüzü kapkara olmuş dumandan ,silmek istiyorum. Kocamın elleri yanmış. İkiside gözleri kapalı yanyana yatıyorlar. Aynı geçen akşam televizyon izlerken uyuya kaldıkları gibi. Nefes alamıyorum. Göz yaşlarım gözlerimi buğuluyor göremiyorum. Birileri çekiyor beni. Daha fazla dayanamıyorum gözlerim kapanıyor.

"Sence kırmızı mı mavi mi ?" Diye soruyorum aslında hiç bir zaman onun dediğini yapmadığım kocama.
" Hımm. Şimdi sana mavi diyeceğim ama sen kesin kırmızıyı giyeceksin. Ama kırmızı çok açık onu giymemen için sana kırmızı diyorum. "

Ona bakıyorum kravatını bağlamaya çalışıyor ve giymemi istemediği kırmızı elbiseye dil çıkartıyor. Bu haline gülüyorum. Gidip kravatını bağlıyorum.

" O zaman sen gidip bir şey eksik mi diye bir bak ve ben de kırmızı elbisemi giyip geliyorum." Sevimli bir şekilde gülüyorum. Ellerimle saçlarını düzeltiyorum. Oda gülüyor. Yavaşça dudağıma bir öpücük konduruyor ve gidiyor.
Bebeğimin ilk doğum günü ve ben güzel olmak istiyorum. Yakın arkadaşlarımız olucağı için açık olmasını önemsemiyorum ve kırmızı elbiseyi giyiyorum. Makyajımı yapmaya başlıyorum. Değişik bir koku geliyor. Kocamın yemeği yaktığını anlıyorum ve gülüyorum. Aşağı inip onu nasıl azarlamam gerektiğini düşünüyorum. Makyajımı bitiriyorum. Dağıttığım eşyaları toplarken kapım açılıyor.
"Alya koş! Çabuk çık dışarı çabuk! "
" Neler oluyor? Sakin olsana birazcık."

Kokuyu daha keskin almaya başlıyorum ve hafif dumanlar görüyorum. Gözlerim açılıyor ne yapıcağımı bilemiyorum. Kocam beni kucağına alıyor. Koşarak merdivenlerden indiriyor. Aşağıda göz gözü görmüyor. Bir anda kendimi dışarda buluyorum.
"Bebeğim nerde ? Onu bul nolur! Bende geliyim lütfen."
"Bulamıyorum onu. Hemen itfaiyeyi ara. Söz veriyorum onuda alıp geleceğim. Seni seviyorum. "
Ellerim titriyor. İtfaiyeyi arıyorum adresi veriyorum. Komşular yanıma geliyor. Bir kaç kişi içeri girmeyi denemek istiyor ama kimse birbirine izin vermiyor. Daha fazla dayanamıyorum. Koşarak içeri giriyorum. Bir şeyler görmeye çalışıyorum. Ayağıma bir şey takılıyor hemen eğiliyorum. Kocam yerde yatıyor. Vuruyorum yanaklarına , hemen boğazını tutuyorum nabzına bakıyorum. Nabız yok, alamıyorum. Ölmüş. İnanmıyorum. Kollarından tutup çekmeye başlıyorum. Dışarı çıkartıp ilk yardım yaparsak yaşayacak biliyorum. Gücüm yetmiyor onu taşımaya. Arkadan birisi beni çekiyor. Oksijen tüpü takıyor.

"Sakin ol. Her şey geçti bitanem."
Gözlerimi açıyorum. Annem başımda duruyor. Aslında başımda kocamı görmeyi daha çok umuyorum. Kalkıp anneme sarılıyorum. Babam arkamızdaki koltukta uyuyor. Hastane odasındayız. İlaç kokuyor.

"Nerdeler anne? "
" Öğlen cenazeleri yapılıcak. "

Gözlerimin içine bakıyor. İçimdeki hüznü bir o anlıyor biliyorum. Görüyor içimdeki bitmişliği. Sarılıyor bana iskelet olabilmek için. Öpüyor sıcaklığıyla ısınayım diye. Sadece duruyorum.
Ve onların beni son görüşlerinde güçlü durabilmek için kendimi hazırlıyorum.

Su ateşi söndürmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin