yirmi dokuz

6K 872 325
                                    

Selamün aleyküm bacımsular✌

Medyadaki çizim tamamen bana aittir. Nasıl olmuş sizce? Kendimi biraz daha geliştirdikten sonra instagram'da çizim sayfası açması düşünüyorum inşallah😁

Valla bölümü daha erken atacaktım aslında ama bugün sınavım vardı akşam da annemle patlıcanları kurutmak için ipe dizdik falan hiç fırsatım olmadı wjdhskns

Normalde yarın da sabah erken sınavım var ama size sözüm olduğu için gece gece uykusuz kalıp bölüm yazıyom allah rızası için bir yıldızı çok görmeyin be yaa :(

Sonunda yeni bölüme kavuştuk wkdhks şükür kavuşturana

Yıldızı okşayalım ve bölüme geçelim♥

• • •

Şişmiş ve kızarmış gözlerimle eve gidemeyeceğimi düşündüm. Sonuçta bu saatlerde okulda olmam gerekiyordu o yüzden bir sürü açıklama yapmak zorunda kalacaktım ama benim hiç mecâlim yoktu. Buz yüzden bizim evin yakınlarındaki parka gidip okul çıkış saati yaklaşana kadar orada durmaya karar verdim. Eve sanki okuldan gelmiş gibi gidecektim yani.

Parka giriş yaptıktan sonra sabahın sıcaklığı yeni yeni hissedilirken gözüme kestirdiğim boş bir banka ilerledim ve oraya oturdum. Sabahın erken saatleri olduğu için park henüz dolmamıştı ve tek tük kişiler vardı. Bu da benim için daha iyi olmuştu.

Müdürle konuştuktan sonra o kamera görüntülerinin bir kopyasını da telefonuma aktarmıştım. Evde bana inanmayan ve beni öldürmeye çalışacak kadar kinleşen o abimin suratını görmeyi sabırsızlıkla bekliyordum. Aynı şekilde babamın da.

Saatler geçti ben o parkta, o bankta olduğum yerden devinmedim. İçime oturan ve zoruma giden bazı şeyler vardı. Her giden ruhuma bir kaktüs dikiyordu fakat ben o kaktüslerin çiçek açtığı günleri de elbet görecektim. Kaktüslere bile çiçek açtıran bir Rabbim vardı benim.

Güneş yerini aya bırakmak için hazırlanırken gitmeden önce gökyüzünü de kızıl ve pembe tonlarıyla boyamayı unutmamıştı. Bulutlar havada süzülerek uzaklaşıyordu birer birer. Güneşin yanında sönük kalıp bize kendini gösteremeyen yıldızlar ise mavi gökyüzünde tekrar parlamak için sabırsızlanıyordu.

Saatin geldiğini anlayınca yan tarafta duran asker yeşili koyu sırt çantamı tek koluma taktım ve parktan çıkıp bizim binaya girdim. Asansörle bizim kata gelirken şimdiden videoyu onlara nasıl gösereceğimi ve ne tepki vereceklerini düşünüp heyecanlanıyordum. Sanki okuldan yeni gelmiş de saatlerdir hiç ağlamamış gibi yapacaktım. Bir kaç sahte gülücük de yollardım. Bu zamana kadar kolaylıkla yaptım nasılsa şimdi de yaparım. O neşeli kişiliğimin altında kırılgan birisi olduğumu gizledim aslında. Bu benim koruma kalkanım gibi bir şey olmuştu.

Zile bastıktan sonra annemin kapıyı açmasıyla dudaklarımı devindirerek hiç de içten olmayan bir gülümseme gönderdim ve selam vererek içeri girdim. Odama geçtikten sonra üstüme rahat bir şeyler giyindim ve annemgile iftar sofrasını hazırlamak için yardım ettim. İftara bir saat kalmıştı ki kapı zilinin çalmasıyla birlikte kalbim heyecanla çarpmaya başladı. Sonunda gerçekler öğreneceklerdi.

Yengem kapıyı açmaya giderken ben de stresten çoktan masayı hazırlamıştım bile. Ellerim heyecandan mı ne buz kesmişti sanki. Abim ve babamın eve girdiğini duyunca tezgaha doğru döndüm ve salata malzemelerini doğramaya başladım. Stresten ne yaptığım farkında bile olmuyordum. Ben salatayı derin düşüncelerle birlikte farketmeden iki dakikada yapıp bitirirken onu da tabaklara kattım ve ezanın okunmasını bekledim. Annemgil salonda otururken ben mutfakta bekliyordum. Ezana yakın onlar da mutfağa gelecekti iftarlarını açmak için.

Babamgilin mutfağa giriş yapmasıyla anında bakışlarım onlara döndü.

"Niye yer sofrası yapmadınız yav? Hiç sevmiyorum şu masa işini. Nereden aldım ne bileyim." diye kendi kendine söylenerek masaya oturdu babam. Abim de onun yanında yerini alırken yengem de onun sağ tarafına geçti. Annem babamın yanına, ben de tam karşılarında yerimi almıştım. Ezanın okunmasını beklerken annem ve babam kendi aralarında bir şeyler konuşuyordu fakat ben gerginlikten ne dediklerini duymuyordum. Kendimi farkında olmadan sıkarken buluyordum ve sürekli ellerimle oynuyordum.

Ezanın okunmasıyla birlikte hepimiz iftarımızı açmıştık ama ortamda gergin bir hava vardı ya da sadece ben öyle hissediyordum.

"Kızım senin karneni yarın almam için izin verdi müdür. Bu kadar çabuk izin vermesine şaşırdım doğrusu. Ben bizi biraz zorlar diye düşünmüştüm." diyen babama baktım. Ağzımdaki lokmayı dilimin yardımıyla yemek borumdan mideme gönderirken bardağımdan birkaç yudum su içtim ve babamı yanıtlamak için ağzımı araladım. Tam o sırada abim konuşunca ben daha konuşamadan susmuştum.

"Niye erken alıyorsunuz karnesini? Gerçi evde oturması daha iyi olur. İyi düşünmüşsünüz." diyince annem hemen oradan karşı çıktı. Evde oturmamın neresi iyiydi Allah aşkına? Kadın, bir erkekle el ele tutuşsa adı namussuza çıkıyordu ama erkek kızlarla el ele tutuşunca "erkektir yapar, yarın iki gün sonra evlenir bunlar." gibisinden şeyler söylüyorlardı? Kadına haramsa erkeğe de haramdı. Kızınıza kızıyorsanız aynı şekilde oğlunuza da kızacaktınız.

"Evde oturmasının neresi iyi Furkan? Kardeşin hiç suçu yokken okuldan ayrılmak zorunda kaldı. Birkaç saçma sapan arkadaş meseleleri yüzünden." dedi annem itiraz eder bir sesle. Abim de hemen cevabı yapıştırdı.

"Hiç suçu yokken mi? Anne senin kızın erk-" derken konu kötü yerlere gideceği için daha fazla suçlamayı kaldıramayacağımı düşünüp lafını kesmiştim.

"Size kamera kayıtlarını göstereceğim!" dememle birlikte hepsinin şaşkın bakışları bana döndü. Buna abim de dahildi. Bir zamanlar canımdan çok sevdiğim abim...

Ardından masadan kalktım tezgahın üstünde duran telefonumun tuş kilidini açıp kamera görüntülerini açtım. Telefonu de izlemeleri için ellerine verdim. İlk önce babam izledi kayıtları. Gözlerinin ta en derinine baktığımda hüzün kırıntısı gördüm. Aynı şey siz bana inanmadığınızda da olmuştu baba. Hayal kırıklıklarım batmıştı benim de ruhuma.

Telefonu abim alıp izlerken ben de onun yüzündeki her bir mimiği zerresine kadar inceliyordum. Görtüntüleri izledikten sonra birkaç saniye gözlerini kapadı ve açtıktan sonra telefonu bana bakmadan verdi. Sanırım artık bana bakacak bir yüzü yoktu.

"Bir kez olsun beni dinleyip anlamaya çalışsaydınız keşke bu kadar canım acımazdı. Beni size kendimi kanıtlamaya zorlamak yerine ağzımdan çıkan tek bir lafa da güvenebilirdiniz." dedim sabit tutmaya çalıştığım sesimle fakat ne kadar ne kadar uğraşırsam uğraşayım sesim titremişti. Ben derin bir nefes verirken abim başını daha da çok yere eğdi. Sanki gerçeklerden kaçmak istiyor gibiydi fakat gerçekler acıtana kadar peşini asla bırakmazdı.

Babam bana hüzünlü gözlerle baktı ve suçunu telafi etmek istercesine bir teklifte bulundu.

"Yarın köyün otobüsüne bilet almıştım. Saat sabah dokuz buçukta. Gitmek istemezsen iptal edebiliriz."

Sanki şu an karşımda her zaman dağ gibi duran babam değil de ezilip büzülmüş ve annesinin en sevdiği vazoyu kırmış suçlu bir çocuk vardı. Babamı gerçekten ilk defa böyle görüyordum.

"Hayır gerek yok. Ben yaz tatilini orada geçirmeyi istiyorum. Yarın otobüsle giderim inşAllah." dedim buruk bir tebessümle. Babam itiraz edecek gibi olsa da açtığı ağzını tekrat kapattı ve gülümseyerek "Peki kızım." dedi.

Yarın benim için iki aylık yeni bir serüven başlıyordu demek...

• • •

Allah'ım giderek cümle tarzlarım ve betimlemelerim değişiyor. Bunu görmek beni o kadar mutlu ediyor ki anlatamam :D yani ilk bölümlere kıyasla skdhskjs

Neysee diğer bölümlerde görüşmek üzere,
Allah'a emanet🌙♥

Kayıp Gülüşlerin Adresi ✓ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin