Gözler

1K 305 118
                                    

18 EYLÜL

"Üniversitenin ilk günü heyecanlı mısınız kızlar?" dedi Melis telefonla konferans yaparken.
"Ben heyecandan ölüyorum" diye devam ettirdim. Hiç bilmediğim bir şehirde hiç bilmediğim dersleri görecektim. Bu his bana o kadar farklı hissetiriyordu ki...

Ece'nin kıkırdama sesini işittim "Ben hiç heyecanlı değilim, bende bir sıkıntı var heralde" bence de Ece' de bir sıkıntı vardı. Bir insan üniversite için olmasa bile bilinmezlikten dolayı heyecanlanırdı yani sanırım ben bu yüzden heyecanlanıyordum.

"Kıza bak ya görende 10 kere üniversite bitirdi sanır"Melis'in bu sözüne güldüğüm sırada Ece söze girdi" Alt tarafı okulun ilk günü 2.günden sıkılacağımız belli" düşününce aslında Ece haklı olabilirdi. Okul bazen sıkıcı olabiliyordu.

"Sen nasıl hukuk kazandın hala anlamıyorum" dedi Melis. Ha bu arada söylemeyi unuttum Ankara Hukuk Fakültesi'ni kazandık üçümüzde, ve bu gün okulun ilk günü

2 saat sonra

"Yan yana yer bulalım kızlar"

"Yan yana oturamayacağız Yağmur. En iyisi Ece ve ben şuraya geçelim sende arkamıza otur." Başımla 'Tamam' işareti yaptıktan sonra iki arka sıralarına geçtim geçmemle kapının açılması bir oldu içeri; Kır saçlı, uzun boylu, yaşının 50 civarı olduğunu düşündüğüm hocamız içeri girdi. Derse başladıktan 6 dakika sonra ise içeri bir çocuk girdi. Yeşil gözlü, uzun boylu, saçları sarıya dönük bir kumral olan  yakışıklı bir çocuk... "Hocam kusura bakmayın gelebilir miyim? "
dedi ve tam arka sırama oturdu. Gayri ihtiyari göz ucuyla baktığım sırada onun da bana baktığını gördüm.
Garip bir şekilde içimden gelen ona bakma isteğine karşı koymaya çalışıyordum. Niye böyle hissettiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kesinlikle saçmalıyordum başka bir açıklaması olamazdı. Ne yani ilk görüşte aşık mı olmuştum? Kendi kendime düşüncelere dalarken kolumu dürten Melis 'le kendime geldim.

"Yağmur daldın gittin. Uykusuz musun? Ben dedim ama uyu diye. Gel bahçeye çıkalım." Melis kendi sorusunu kendi cevaplamıştı. Bunu hep yapardı. Üçümüz bahçeye çıkarken göz ucuyla arkaya baktığımda yeşil gözlü çocuğum sırada olmadığını fark ettim, hatta sınıfta da değildi. Bahçeye çıktığımızda bahçedeki banklardan birinde oturduğunu gördüm,  tek başına. Bir süre onu izleme fırsatı buldum.  Yüzü sert değil ama yumuşak da değildi o kadar garipti ki insanı kendine çekiyordu sanki bu sakin ama kararlı duruşu. Gözleri çok, çok güzel  parlıyordu, yeşilin en güzel tonuydu.
'Gene düşünmeye başladım. Ah hayır düşünme! Hayır niye düşünüyorsun Yağmur?' Bu çocukta beni çeken bir şeyler vardı fark edemiyordum. Beni düşüncelerimden sıyıran şeyin banktan gelen ses olduğunu fark ettiğimde sesin geldiği yöne döndüm.

"Bir saniye" diye bir ses duydum. 'Ah yeşil gözlü çocuk!' bana seslenmişti. Beynimin bu kadar heyecanı aynı anda kaldıramayacağını biliyordum tüm cesaretimle gözlerine baktığımda yeşilin en güzel tonu beni ormanlara, ağaçlara, en güzel manzaralara  götürmüştü. Bu manzaradan ayrılan gözlerim elleriyle buluştuğunda elinde cüzdanımı gördüm.

"Bunu yere düşürdünüz. " sesi o kadar naif bir yandan da o kadar karakteristikti ki

"Teşekkür ederim, ha bu arada isminiz?"
"İsmim Kağan, memnun oldum."  Niye ismini soruyorum yani ne alaka?

"Ben Yağmur. Ben de memnum oldum tekrar teşekkürler."

Cüzdanımı aldığımda ellerim titriyordu. Bu kadar heyecan çok fazlaydı. Kızların yüzüne baktığımda ikisi de soran gözlerle bana bakıyordu."Ne?" dediğim sırada Melis söze girdi :

"Kızım kim bu yakışıklı?"

"Bilmiyorum."

"Sen büyüyor musun acaba, isim sormalar falan." Ah bu büyükmek değil bu salaklık.

"Kızlar abartmayın alt tarafı ismini sordum." bu dediğime bende inanmamıştım. Kızlarında yemediği belliydi ama kurcalamadılar.

^Merhabalar öncelikle ^

^Bu benim yayınlamış olduğum ilk bölüm evet kabul ediyorum birazcık kısa ama şimdilik bu şekilde yayınlamak istedim. Umarım beğenirsiniz, umarım birazcık da olsa kafanızı dağıtabilirim. okuyan arkadaşlara şimdiden çok teşekkür ediyorum ^^

O Mutlu OlsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin