İçime sinen bir bölüm değildi, prolog yazmayı daha çok seviyorum aslında ama hikayenin de akması gerekiyor. Bu bölüm kısa ama diğeri uzun olacak, güzel olacak, söz!
**
Harry Dumbledore'un odasında olup biteni anlatmıştı, tüm senesi gözünün önünden geçiyordu. Adının Ateş Kadehi'nden çıkması, yıllar sonra yapılan Üç Büyücü Turnuvası'na dördüncü olarak katılmak zorunda kalması, geçtiği zorlu aşamalar, son olarak Cedric Diggory'nin ölümü ve Voldemort'un geri dönmesiyle her şey kabusa dönmüştü.
Her seferinde daha kötüsü olamaz derken oluyordu ve yıllardır korkulan olmuştu, Lord Voldemort şimdi geri gelmiş, mürit topluyordu.
Harry tüm bunlar arasında tek bir ana tutunuyordu, Voldemort'la asaları kilitlendiği sırada anne ve babasını tekrardan gördüğü an.
Şimdi Müdür'ün odasında, diğer koltukta oturan Vaftiz babasına bakarak başından geçenleri anlatıyordu. Dumbledore anne ve babasını görmesini "Priori Incantatem" yüzünden olduğunu söylemişti, aynı özden olan iki asa bağlanmıştı. "Gerçek gibiydiler." dedi Harry, belli etmemeye çalışsa da hayal kırıklığına uğramıştı. Sirius ona şefkatle baktı.
"Harry," dedi Dumbledore yavaşça. "Hiçbir büyü ölenleri geri getiremez." Harry başını salladı. "Gerçekten onlardı ama değil mi yani- Cedric benden bedenini geri getirmemi istedi ve gitmemi söyleyen annem ile babamdı-"
Sirius oturduğu yerde doğruldu. "Annenin tılsımı yıllardır seni koruyor," dedi Sirius. Birkaç dakika önce bu olayın şokundaydı ama şimdi bir ebeveyn gibi Harry'e öğüt veriyordu, Harry içinde bir yerlerde onun da gerçek olmasını dilediğini biliyordu. "Onlar hep seni korudular Harry, hep de koruyacaklar. Şekiller, bedenler gerçek olmasa bile bu gerçek." Sirius'un sesi titriyordu.
Sirius için Lily ve James'i kaybetmenin acısı çok büyüktü, her şeyi eline yüzüne bulaştırdığını düşünüyordu, en yakın arkadaşlarının ölümüne sebep olan Peter Pettigrew'u elinden kaçırmıştı, bu yüzden Azkaban'a düşmüştü, onun yüzden Marie'yi kaybetmişti, kızından uzak kalmıştı, Harry'nin Dursleylerle yaşamasının sebebiydi, onun yüzünden kaçaktı, şimdi vaftiz oğlunu tuzağa düşürmüştü.
Sirius yalnız kaldığı zamanlarda saatlerce bunu düşünüp öfkeden deliye dönüyordu, bir zamanlar canını bile vereceği Pettigrew'u öldürmek için fırsat kolluyordu.
Anka kuşu havalanıp yeniden kapının yanındaki tüneğinüstüne yerleşirken, Dumbledore,"Bir kez daha söylüyorum," dedi. "Bu gece, senden bekleyebileceğimin çok ötesinde cesaret gösterdin, Harry. Voldemort'la, o gücünün doruğundayken savaşanlarınkine denk bir cesaret gösterdin. Yetişkin birbüyücünün yükünü omuzladın ve bu yükü taşıyabildin -şimdi de bize umabileceğimiz her şeyi verdin. Benimlehastane kanadına geleceksin. Seni bu geceyatakhaneye götürmüyorum. Bir Uyku İksiri ve birazhuzur... Sirius, onunla kalmak ister misin?"
Sirius başını salladığında Harry ona baktı. "Hermione..." diye mırıldandı. Sirius elini Harry'nin omzuna koydu. "Onu sonra görürüm." Sirius yeniden kocaman siyah köpeğe dönüştü.
**
Harry sabah büyük bir gürültüyle uyandı, Fudge Voldemort'un geri döndüğü konusunda hiçbir kanıtı kabul etmedi, bunun üzerine Dumbledore herkesi odasında topladı. Tüm gözler merakla Dumbledore'a bakıyordu.
Sirius Black'i karşısında gören Mrs. Weasley kısa bir süre şok geçirdi. Asıl şoku ise Hermione'yle ilgili gerçeği öğrendiğinde geçirmişti. "Baba!" dedi Hermione. Sirius kızına sarılırken ona yıllar sonra ilk kez "baba" diye hitap ettiğini fark etti, uzun zamandır sağlıksız düşüncelerle yaşayan adam kızına sarıldığında içinin ısındığını hissetti.
"Ne?" Bill Weasley de şaşkınlığını gizleyememişti.
Kapı tekrar açıldığında Severus Snape odaya girdi, Sirius'u gördüğü an üzerine yürüyüp hırladı, Sirius Black kollarının altındaki kızını bırakıp karşılık vermek için ilerledi.
"O!" diye hırladı, Sirius'a bakarak. Sirius'un yüzünden de aynı nefret okunuyordu. "Onun burada ne işi var?"
"Buraya benim davetim üzerine geldi," dediDumbledore, bir birine, bir ötekine bakarak. "Tıpkı senin gibi, Severus. ikinize de güveniyorum. Aranızdaki eskifarklılıkları bir kenara bırakıp birbirinize güvenmenizin vakti geldi."
Harry, Dumbledore'un mucize gibi bir şey istediğinidüşündü. Sirius ve Snape birbirlerine büyük bir nefretlebakıyorlardı."Hiç olmazsa apaçık düşmanlıktan vazgeçin," dedi Dumbledore, sesinde hafif bir sabırsızlıkla,"kısa vadedeona da razıyım. El sıkışacaksınız. Artık aynı taraftasınız.Vakit daralıyor ve biz gerçeği bilenler bir aradadurmazsak, hiçbirimiz için umut kalmadı demektir."Sirius ve Snape ağır ağır -ama hâlâ ikisi dekarşısındakinin başına kötü bir şey gelmesini diliyormuşgibi bakarak- birbirlerine yaklaşıp el sıkıştılar. Ve elleriniçabucak bıraktılar.
"Başlangıç için bu da yeterli," dedi Dumbledore, tekrararalarına girerek. "Şimdi, ikinize de birer görevvereceğim. Fudge'ın tutumu, her ne kadar beklenmedikolmasa da, her şeyi değiştiriyor. Sirius, senden hemenyola çıkmanı istiyorum. Remus Lupin'i, Arabella Figg'i,Mundungus Fletcher'ı alarma geçireceksin - yani eskitayfayı. Bir süre Lupin'de kal ve dikkati çekme; seninleoradan temasa geçeceğim."
"Ama -" dedi Harry.Sirius'un kalmasını istiyordu. Ondan yine bu kadarçabuk ayrılmak istemiyordu."Çok yakında görüşeceğiz, Harry," dedi Sirius, onadönerek. "Sana söz veriyorum. Ama elimden geleniyapmam gerekiyor, anlıyorsun, değil mi?"
"Evet," dedi Harry. "Evet... tabii ki anlıyorum." Hermione yanında öylece dururken gözlerindeki korkuyu gördü, Sirius'la ilgili bir konuda Hermione'nin yanında bu kadar mızmızlanmaya hakkının olmadığını düşündü.
"Severus," dedi Dumbledore, Snape'e dönerek."Senden ne istemek zorunda olduğumu biliyorsun. Eğerhazırsan... hazırlıklıysan..."
"Hazırım," dedi Snape. "O zaman herkes işinin başına- ben aşağı inip Diggory'ler ile konuşacağım." dedi Dumbledore, herkes odadan çıkarken Sirius, Harry ve Hermione geride kaldılar.
"Fazla kahramanlık yapma olur mu?" diye sordu Hermione. Sirius buna anlamayarak baktı. "Hermione bizde biraz 'kahramanlık' hastalığı olduğunu düşünüyor da." diye açıkladı Harry.
"Bu gerçek." dedi Hermione. "Pekala, fazla kahramanlık yapmam, işlerimi hallederim ve geriye kalan zamanda da kemik kemiririm." Hermione başını salladı ve Sirius'a sarıldı, Sirius diğer koluyla Harry'i de kendine çekti. "Kendinize, birbirinize dikkat edin." dedi ve siyah köpeğe tekrardan dönüşüp kapıdan çıktı.
İki genç arkasından onun güvende olmasını diledi.
**
Eve dönme vakti geldiğinde gençler tren istasyonuna doğru yol alıyordu. "Sence Dumbledore Snape'i nereye gönderdi?" diye sordu Harry. "Snape eski bir Ölüm Yiyen'di." dedi Hermione. "Kim bilir?"
"Yani..." dedi Ron sessizce. "Onların yanına mı gönderdi demek istiyorsun?" Gözleri korkuyla büyümüştü. "Yıllardır Dumbledore'un yanında." dedi Harry. "Voldemort öylece onu yanına mı alacak?"
"Yıllardır Dumbledore'un yanında," dedi Hermione. "Yani bir sürü sır biliyor."
Trene binerken sustular ve yol boyunca başka konularda konuştular, Harry Dursleyleri düşünmeyi bir süre daha reddetti.
Tren Londra'ya yaklaşırken Ron bu konuyu açtı. "Muggle'lar canını sıkarsa... o zaman beni ara- artık o arama aletini kullanmayı biliyorum. Seni gelir alırız." Harry gülümsedi. "Artık onları idare edebiliyorum- azılı bir katil olan Vaftiz babamın onları lanetlemesinden çok korkuyorlar." Üçü de güldü.
"Eğer Sirius'tan haber alırsan bana da haber verirsin." dedi Hermione'ye, ikisi de epey endişeliydiler. "Sen de," dedi Hermione. Harry onaylarcasına başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sirius-ly
FantasíaAşkın hiç Sirius-ça halini düşündünüz mü? Ya da profesörlüğün? Peki ya babalığın? Çapulcuların başı beladan kurtulur mu? Kurtulmaz elbet ama bu sefer Sirius Black'in başı belanın en tatlısında. Tek başına vermesi gereken kararlar ve çizmesi gereken...