23

750 411 23
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Robert Jackson'ın Ofisi

17 Haziran 2018

Kırlentteki desenler yüzümde iz bırakmıştı ama düne göre daha rahat uyumuştum. Addison Tarihi Kısa Özeti kitabı elimden kaymış ve yere düşmüştü. Artık genel olarak, beni nelerin beklediğini bildiğim için daha huzurluydum sanki.

Kahvaltıdan sonra büyükbabam ile görüşecek, Addisonlar'a ait bilgileri öğrenirken inançlarını paylaşmamı isteyeceklerdi. Öğle yemeği için odama gelecek ve sonraki iki saati yaşam koçum Jack Thurston'la geçirdikten sonra, akşam yemeği vaktine kadar olan boşlukta kütüphanede takılabilecektim. Belki hobi atölyesinde kendime bir uğraş bile bulabilirdim.

Okullar açılana kadar idare edilebilir bir programdı bence. Nasıl olsa okula gitmek için bu evden dışarı çıkacaktım. O anda fark ettiğim bir şey donakalmama neden oldu. Altın bir kafese mi kapatılmıştım acaba? Bu malikâneden çıkabilecek miydim? Ya öğretmenleri hatta okulu buraya getirmeye kalkarlarsa?

Tedirgin olduğum zamanlarda annemin en nefret ettiği hareket olan tırnak yeme huyum kendini yine ortaya çıkarmış, beyaz odamın ortasında dolanıp duruyordum. Büyükbabama götürülmek için korumanın gelmesini bekliyordum ama bu malikâneden çıkabilme işini halletmeden hiçbir eğitime odaklanabileceğimi sanmıyordum. Bu konuyu beni altın kafese kapatan kişiyle konuşmam daha doğru olacaktı sanırım. Robert Amca'yla.

Bu sefer yüzünde yara izi olan koruma geldi. Ona önce Robert Amca'yla görüşmek istediğimi söyledim. "Bir saniye" diyerek kapımı kapattı.

Tekrar açtığında "Kendisi müsaitmiş, gidelim hanımefendi" dedi ve dördüncü kata çıkıp büyükbabamın ofisinin tam tersi istikametine sol kanada doğru gittik. Yara izi olan koruma kapıyı çaldıktan sonra açtı ve geri çekildi. Robert Amca önündeki evrak denizinde boğuluyor gibiydi.

Onun ofisi ise büyükbabamın ofisinden daha küçük, daha sade ve daha modern yapıdaydı. Çalışma masasının arkasından hiç istifini bozmadan konuşmaya başladı.

"Günaydın Eva. Richard'la randevun var diye biliyordum. Bir şey mi oldu?"

"Evet, doğru büyükbabamla görüşeceğim. Sana kısa bir şey sormak istedim sadece. Rahatsız ettiğim için özür dilerim."

Tüm kibarlık maskelerimi takınıyordum. Hırçınlığa gerek kalmadan, bu işi sessizce çözeceğimize emindim. Robert Amca da başını evraklardan kaldırmış beni izliyordu.

"Önemli değil, otursana. Seni dinliyorum kızım."

Robert Amca'nın önündeki koltuğa oturunca sistematik bir hata yaptığımın farkına vardım. Ona tepeden bakarak konuşma fırsatımı tepmiştim.

"Bazı şeyler almak için şehir merkezine gitmem gerekiyor. Ayarlayabilir misin lütfen?"

"Neye ihtiyacın varsa bir listesini yap, çalışanlar bu konuda sana yardımcı olurlar."

"Hayır, öyle değil." Sesim aniden yükselmişti ama hemen toparlayıp sakin konuşmaya devam ettim. "Gidip kendim bakmam lazım. Denemeden nasıl olacağını bilemem sonuçta."

"O zaman sana seçenek getirirler Eva."

İşi iyice yokuşa sürmeye başlamıştı. Sakin, sevecen ve kibar olma taktiği bir yere kadardı. Sesimin yükseldiğinin farkına vararak resmen haykırdım.

"Çıkmak istiyorum."

Robert Amca ise benim hiçbir ses tonumdan etkilenmiyor, sakinliğini her zaman korumaya devam ediyordu.

"Gitmek mi istiyorsun Eva?"

"Hayır, Robert Amca gitmek istemiyorum ama bana söyler misin bu malikâneden çıkabilecek miyim?"

Bu soruyu sorduğuma inanamıyordum. Bolu'dayken de evden çok çıkmazdım, buna alışkındım ama buradaki sorun özgürlüğümün kısıtlanmasıydı.

"Burada sıkılıyor musun? Yapabileceğin bir sürü aktivite var. Herkes senin emrinde Eva. Ne istiyorsan getirtiriz."

"Evet, burada her şey var ama hava almak istiyorum. Başka bir şey getirtmenizi istemiyorum."

"Bahçeye çıkabilirsin."

Anlaşılan Robert Amca işi iyice pisliğe vuracaktı. Ne demek istediğimi anladığını sanıyorum o yüzden ona cevap vermeden kollarımı bağlayıp ona dik dik bakmaya başladım.

"Peki, neler yapabilirim bakacağım. Sana haber veririm" dedi.

Duymak istediğim en azından buydu. Şimdilik.

SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin