İngiltere, Addison Malikânesi
Arka Bahçe
18 Haziran 2018
Doğanın ferahlatan yeşil rengi, kuşların cıvıltısı ve temiz hava çok iyi gelmişti. Arka bahçe her zamanki ihtişamıyla karşımda duruyordu ama ben bahçeye değil de malikâneye bakıp gözümle tüm camları tarıyor, belki görürüm ümidiyle Eliot'ı arıyordum.
Her gün büyükbabamla karşılıklı içtiğimiz Türk kahvesi, bizi takip ederek arka bahçeye oturduğumuz kamelyaya kadar gelmişti. Sıcak olmasına aldırmadan hemen büyük bir yudum aldım. İyi gelmişti. Bu tat gerçekten iyi gelmişti. Ve büyükbabam bugünkü dersimize başladı.
"'Yeniden Doğuş Günü' bizim en eski ayinimizdir kızım. İlk atalarımızdan bu yana soyumuzun devamlılığını bu ayin ile sağlıyoruz."
"Nasıl bir ayin büyükbaba?"
Ayin kelimesini duyunca yine ürpermeme rağmen, soyun devamlılığı kelimesine daha çok takılmıştım. O sırada kafamdan birçok düşünce geçince midem bulanmaya başlamıştı.
"Addison varisini doğuracak adayın belirlenmesi çeşitli şartlara bağlanmıştır. Öncelikle kutsal soy ile bir bağlantısı olmalı, kendi rızası ile kabul etmiş olmalı ve herhangi bir hastalık taşımamalı gibi."
Kahvesini içmek için duran büyükbabam, büyük bir heyecanla konuşmaya devam etti.
"Aday adayları yıllar içerisinde çeşitli eğitimlerden geçer ve sınanırlar. Daha sonra adaylığı kesinleşenler malikâneye alınarak eğitimlerine burada devam eder."
"Victoria da bir aday olduğunu söylemişti."
"Evet, adaylarımızdan biri de o."
"Kaç aday var peki?"
"Şu an üç adayımız var."
Üç aday mı? Ne kadar da çok. Ben tek aday olur diye düşünmüştüm.
"Diğer kızları görmedim. Peki ayin nasıl oluyor büyükbaba?"
"Dün sana kutsal yıldızımız Sirius'tan bahsetmiştim. Bin yıllar içerisinde Sirius'un hareketlerini okuyup anlamlandırmayı başardık. En güçlü liderin dünyaya gelmesinin zamansal bazı şartlara bağlı olduğunu öğrendik. 49 yaş 9 aylıkken rahme düşen vârisin çocuğu 16 yaşına gelince Güneş-Sirius kavuşumlarında yeni vârisin kaderini belirlemek için tohumlarını rahme bırakmalıydı."
"Çok karışıkmış."
"Sana karışık gelebilir ama bizim hayatımız böyle şekilleniyor kızım."
"Peki, babamın dünyaya gelmesi nasıl oldu?"
"Ben 16 yaşındayken o senenin ayininde Theodora ve Diana, ikisi de erkek varise hamile kaldılar."
"Ama dünyayı sadece bir varis yönetebilir değil mi?"
"Evet kızım. Yüce Meclis'imiz Theodora ve Diana'ya bir teklif sundular. Burada kalmak mı yoksa sessiz bir hayat sürmek mi?"
Sessiz hayatı büyükannem seçmişti ve biz tarikat hikâyelerinden uzakta yaşamıştık. Tabii şimdiye kadar.
"Yüce Meclis derken? Bir de yönetim kurulunuz mu var?"
"Yüce meclis, Addison soyunu korumak için ant içmiş bir topluluktur. Herkesin denetlenmeye ihtiyacı vardır Eva. Denetlenmeyen güç kibrine yenik düşer. Yüce meclis, danışmanlık görevi gördüğü gibi kuralların uygulanıp uygulanmadığını da denetler."
"Anlıyorum. Babamın bunlardan haberi var mıydı?"
"Robert'tan aldığım bilgilere göre Theodora uzun süre Jacob'a bir şey anlatmamış. Hatta ölümünden sonra Jacob annesinin günlüğünü bulmuş. Jacob'ın bir süre kafası karışmış ama sonra bizim inancımızı paylaşmış."
Kafamda çok fazla soru vardı ama hangisi daha önemliydi bilemiyorum. Babamın bir ayin sonucu doğduğunu öğrenmekten başka bir şey geçmemişti elime. Daha fazla detay öğrenmek istediğimden artık emin değildim.
"Aday, kız çocuğuna hamile kalırsa ne oluyor peki?"
"Çocuğunu doğurup hayatına devam ediyor. Ömrü boyunca onlara maddi olanak sağlanıyor. Ve eğer bir gün isterse o çocuklar ya da onların çocukları ayinlere katılmaya hak kazanıyorlar."
Son bir soru daha sorduktan sonra konuyu kapatmayı planlıyordum.
"Bu seneki ayin nasıl olacak büyükbaba?"
"Harold da 49 yaş 9 aylık olunca oğlu Eliot anne rahmine düştü. Bu sene Eliot 16 yaşında olduğu için sıra onun varisinin tohumlanmasında."
"Eliot" dediği anda buz dolu bir kovayı kışın ortasında başımdan aşağı dökmüşlerdi sanki. Gözlerim olabilecek en büyük şaşkınlıkla açılırken, zihnim bir saniyede olayları birbirine bağlayıp bir sonuca varmıştı. Büyükbabamın şimdiye kadar anlattıklarında Eliot'ı hiç düşünmemiş, onu tüm bu olanların dışında tutmuştum. Şimdi ise hiç tanımadığım bu çocuğu anlamsız bir şekilde kıskanıyordum. Victoria'dan tabii ki. Ona birisi vâris verecekse bu, ben olmalıydım.
"Ben neden aday değilim büyükbaba?"
Soruyu sormamla birlikte büyükbabamın yüzü değişik bir şaşkınlık ifadesi aldı. Ama ben daha çok şaşırmıştım sanırım. Bunu sesli olarak söylediğime inanamıyordum. İşler nasıl yine bana dönmüştü bir türlü anlayamıyordum. Ama şaşkınlığımın altında garip bir mutluluk vardı.
"Aday olmak için tüm şartlara sahipsin. Gerçekten kendi iradenle aday olmak istiyor musun?"
Bir soru sorulması az da olsa beni kendime getirmişti. Sadece düşünmeye ihtiyacım vardı. Hem Eliot'ın on altı yaşında olduğuna eminler mi? En az yirmi gösteriyordu. Sesi, duruşu ve vücudu ne kadar olgundu. Benim nefret ettiğim spor salonunda çok fazla zaman geçirmişe benziyordu. Eliot'ın görüntüsü gözlerimin önünden geçince içimi yine mutluluk kaplamıştı.
"Şey biraz düşünebilir miyim büyükbaba? Kafam çok karıştı. Peki şey, ne zaman olacak yani ayin?"
"Güneş-Sirius kavuşum zamanında. Yani 6-7 Temmuz'da."
"Anlıyorum. Odama gidebilir miyim büyükbaba?"
Kibarlık edip izin istemiştim ama ayağa kalkmış ve depar atmak için bekliyordum.
"Elbette kızım. Yarın bana kararını bildirirsin. Görüşürüz."
Sanki içimde beni yöneten başka bir Havva daha vardı ve kontrolü ele geçirmiş gibiydi. Şimdiye kadar duyduğum tüm küfürleri kendime söyleyerek büyükbabamın yanından ayrıldım. Bildiğim küfürlerin azlığı sinirimi bozmuştu. En yakın zamanda daha fazla küfür öğrenmeliyim. Hepsini kendime söylemek için.
Büyükbabama sarsıldığımı belli etmemek için sakin adımlarla yürüyordum ama içimde dinamitler patlıyordu. Malikâneye girdiğimde koşmaya başladım ve tek solukla tüm merdivenleri çıkarak kendimi odama atmayı başardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021
Mystery / ThrillerGizemli olan ev mi? Zaman mı? Yoksa insan mıydı? Elime bir hançer tutuşturdu. Bronzdan yapıldığını düşündüğüm bu sade hançer belki de malikânedeki en eski nesneydi. Ürpertiyle birlikte bir hançere bir de Robert Amca'ya bakarken içimden "Bütün tarika...