İngiltere, Addison Malikânesi
Beyaz Oda
19 Haziran 2018
Odamda bir ileri bir geri yürüyordum. İki gündür doğru düzgün bir şey yemediğim ve uyumadığım için başım dönüyor, ellerim titriyordu ama inatla ne yemek yiyordum ne de oturabiliyordum. Victoria'nın gelip gelmeyeceğini bilmiyordum ama merakına yenik düşüp geleceğini tahmin ediyordum.
Biraz rahatlamaya çalışarak okurum ümidiyle elime Addison Aile İsimleri kitabını aldım. Sayfalara baktığımda yazıları Çince gibi görünce pes edip kitabı kenara koydum.
Vakit gece yarısını çoktan geçmişti. O anda aklıma bir şey geldi. Victoria belki de gelmek istiyor ama koridordaki korumayı atlatamıyordu.
Kapıyı açıp sağıma ve soluma bakındım. Esmer koruma gitmiş yerine yüzünde yara izi olan koruma gelmişti ve o da kapıyı açmamla birlikte hemen fırlayıp karşı koridordan yanıma geldi.
"Bir şey mi oldu hanımefendi?"
"Şey kütüphanede bir kitap unuttum onu bana getirebilir misin? Addison Tarihi Kısa Özeti. Nereye koyduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Araman gerekecek."
Gerçekten nereye koyduğumu hatırlamıyordum. Eliot'la tanıştıktan sonra dengem alt üst olmuştu. Kitabı astronomi bölümüne koymuş bile olabilirdim ama emin değildim.
"Peki, hanımefendi" dedi ve koruma gitti.
Malikâne her zamankinden daha sessizdi. Pijamalı hâlimde kanepeye bağdaş kurarak oturdum ve gözlerimi kapattım. Her tıkırtıya odaklanmaya çalışıyordum ama uykusuzluk yüzünden neredeyse karanlığa adım atmak üzereydim. Eliot'ın odası nerede, benden ne kadar uzaktaydı acaba?
Odamın kapısı aniden açılınca birden yerimden sıçradım. Yakalanma korkusuyla hemen kapıyı kapatan Victoria, gelmişti işte. Merakına yenik düşmüştü.
"Korumayı koridordan uzaklaştırmak çok zekiceydi" dedi. Aşağılayıcı bakışlarına rağmen beni takdir etmesine şaşırmıştım.
İpek pijaması, dağınık saçları ve makyajsız yüzüyle bile yine çok güzel görünüyordu. Ve her şeyden öte bu kız güzel olduğunu biliyordu ve ona göre davranıyordu. Kan çanağı gözlerimle aslında kimseyle konuşacak hâlim yoktu.
"Onu kütüphaneye bir kitabı bulması için yolladım. Hemen geleceğini sanmıyorum. Otursana" dedim.
Temkinli gözlerle bana bakıp biraz düşündükten sonra kanepenin karşısındaki koltuğa oturdu. Beni tekrar baştan aşağı süzmeye başladı. Burun kıvırarak bana bakmasından iki sonuç çıkarıyordum. Ya beni beğenmiyordu ya da kıskanıyordu. Sonunda biçimli dudakları aralandı ve konuşmaya başladı.
"Benimle ne konuşmak istediğini merak ettim."
"Ben de artık Yeniden Doğuş Günü adayıyım" dedim. Sanki bugün bunu anlamamış gibi. Sadece konuya nereden başlayacağımı bilemiyordum.
"Evet, bunu anlayacak kadar akıllı bir kızım" dedi.
"Eğitimlerde neler gördünüz merak ettim."
"Beni bunun için mi çağırdın yani? Bunu herkese sorabilirdin."
Sesi hafiften yükselmiş ve gitmek için ayaklanmıştı bile. Onu durdurmak için hızlı konuşarak devam ettim.
"Evet, ama bana doğruları ancak sen anlatırsın diye düşünüyorum."
"Hımm. Şimdi anladım. Senden bir şeyler sakladıklarını düşünüyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021
Mystery / ThrillerGizemli olan ev mi? Zaman mı? Yoksa insan mıydı? Elime bir hançer tutuşturdu. Bronzdan yapıldığını düşündüğüm bu sade hançer belki de malikânedeki en eski nesneydi. Ürpertiyle birlikte bir hançere bir de Robert Amca'ya bakarken içimden "Bütün tarika...