54

643 366 12
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Richard Addison'ın Ofisi

10 Eylül 2018

Robert Jackson, belki de hayatında ilk defa bu kadar perişandı. Saçları dağılmış ceketini bir kenara fırlatmış ve gömleğinin kollarını yukarı doğru sıvamıştı. Odanın bir ucundan öbür ucuna yürüyor bunun gerçek olmamasını diliyordu. Robert Jackson, sanki bir günde yaşlanmış ve mezara girmeye hazır hâle gelmişti.

"Biraz sakin olur musun Robert? Bu seçenek her zaman vardı biliyorsun."

"Ben böyle düşünmemiştim. Richard, peki sen nasıl bu kadar sakinsin? Burada öz torunundan bahsediyoruz."

Richard Addison, çalışma masasında ellerini çenesinin altında birleştirmiş Robert Jackson'ın adımlarını takip ediyordu. Bugün sinirlerini yıpratan tek şey cevizden yapılmış, eski zeminde aynı ritimde vuran oxford ayakkabıların sesiydi.

"Hayır. Daha büyük bir şeyden bahsediyoruz. Bunun olacağını biliyordun Robert. İşaretleri sen yorumladın. Bu Tanrı'nın işi dedin. Şimdi neden böyle inançsız biri gibi davranıyorsun?"

Robert Jackson, cevap vermeye fırsat bulamadan şu an görmek istediği en son kişi kapıda belirdi.

Bu Eliot Addison'dı.

"Azar komitesi yine toplanmış!" diye espri yapmaya çalışan Eliot Addison, havayı koklamasıyla ortamın çok gergin olduğunu anlamıştı. Yıllardır Robert Jackson'ı her zaman takım elbiseli, düzgün traşlı ve taranmış saçları ile görmüştü. Şimdi ise durumu evsiz bir adamdan halliceydi.

Babası Harold Addison ise büyükbabasının çalışma masasının önündeki koltuğa oturmuş elindeki kalemle oynuyordu. Her zamanki sert mizacıyla etrafına bakıyordu ama diğerlerine göre daha sakindi ve ilk defa sigara içmiyordu.

Büyükbabası ise Robert Jackson'a laf atıyor, neden inançsız biri gibi davrandığını soruyordu. Bu, normal bir zamanda kabul edilecek bir suçlama değildi. Hele ki Robert Jackson gibi sadık bir bekçi için.

Eliot Addison, içeri girdiğinde susan kelimeleri tekrar hareketlendirmek için ortama dâhil oldu.

"Burada neler oluyor?"

Cevap verme süresi geciktikçe Eliot Addison, iyice gerilmeye başladı.

"Oturur musun Eliot?"

"Oturmak istemiyorum büyükbaba. Bana neler olduğunu anlatır mısın?"

"Bugün bebeklerin cinsiyetlerini öğrendik."

Kimse söze devam etmek istemiyordu. Bir oğlu ya da bir kızı olacağı haberini almak her babanın en mutlu günü olabilirdi ama bu, Addison Malikânesi'nin içinde geçerli olamazdı. Eliot Addison sadece derin bir nefes aldı.

"Evet, sizi dinliyorum."

"Sophie ve Victoria'nın bebekleri kız, Eva'nın bebeği ise erkek."

Eliot Addison'ın gözbebekleri ışığa maruz kalmış gibi büyüdü. Babasının bir çırpıda söylediği cümle bir muştudan ziyade kara haber gibiydi. Eliot Addison şok aşamasını eliyle savurduktan sonra, başka bir savunma mekanizmasına müracaat etti. İnkâr etme.

"Bir yanlışlık olmuştur doktor ilerleyen günlerde tekrar kontrol eder" dedi.

Richard Addison "Bir yanlışlık yok evlat, doktor emin konuştu" dedi.

Durdu. Kımıldamadı. Sustu. Gözlerini kapadı. İnkâr etmeden sonra keder ve çöküntü aşaması vardı ama Eliot Addison'ın nöronları yansıtmayı seçti.

"Hayır, hayır bu olamaz. Bunun böyle olacağını biliyordunuz. Bu sizin suçunuz."

Eliot Addison'ın sesi tüm koridorda yankılanmıştı. Delilikle akıllılık arasındaki o ince çizgideydi. Ellerini saçlarına arasına gömüp kendi etrafında bir tur döndü ve hızlıca gidip sağ eliyle cama yumruk attı. Eliot Addison, öfkesinin yönünü değiştirirken, hayatında ilk defa bu kadar büyük bir tepki veriyordu.

Sesi duyan koruma, kapıyı çalmadan içeriye girmişti. Harold Addison'dan azar yerken herkesin iyi olduğunu görmüştü. Kısmen iyi.

"Eliot, sakin olur musun?"

Camın kırılma sesi odada bulunanlarda bir anlık irkilmeye sebep olmuştu. Ama durumun vahameti karşısında bunu oldukça normal karşıladılar.

Eliot Addison'ın eli kanıyordu. Biraz büyükçe bir cam parçasını batan yerden çıkarıp kenara fırlattı ve sadece fısıldadı.

"Bunun olmasına izin veremem."

"Eliot, sevgili oğlum. Eva'nın evde kalması için 'Yüce Meclis' le konuşurum."

"Cevabı ikimiz de biliyoruz büyükbaba sağ ol."

Eliot Addison, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. "Sevgi gerçekten insanı güçsüzleştiriyormuş" diye düşündü.

"Sana o kadar bağlanmamanı söylemiştim. Seni uyarmıştım."

"Evet, büyükbaba uyarmıştın."

Koruma bu sefer kapıyı çalıp içeriye öyle girmişti. Harold Addison, yine neler olduğunu sordu.

"Efendim, kütüphanede bir yangın başlamış. Çok hızlı yayılmış ve korumalar kontrol altına almakta zorlanıyorlar. İtfaiyeyi çağırmayı öneriyorum."

"Hayır. Malikâneye itfaiye ya da polis giremez. Tüm korumalara, çalışanlara söyle ilgilensinler ve hasar raporu istiyorum."

"Peki efendim."

Richard Addison, perişan hâldeki torununu kucakladı.

"Biraz inançlı ol evlat!" dedi.

Eliot Addison "İnanç" diye fısıldadı. Tüm bu trajedinin ardında birden zihninde bir şimşek çaktı. Kaçabilirlerdi. Eva buradan gitmeye hazırdı zaten. Tüm korumalar yangına müdahale edecekse bu, Eva'yla konuşması için bir şans demekti.

"Çıkmam gerekiyor büyükbaba" dedi ve kimse ne olduğunu anlamadan oradan uzaklaştı.

Ardından Richard Addison "Sağlık katına in ve eline baktır" diye bağırdı.

SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin