64

693 390 9
                                    

Türkiye, Şanlıurfa

Göbekli Tepe

31 Mart 2019

Korumalar tarafından sürüklenerek anıtlara doğru götürülüyordum. Bir iki kurtulma hareketi yapmaya çalıştım ama bu, onlara sökmedi tabii ki. Dehşet içinde sayıklar gibi söyleniyordum.

"Hayır, bu gerçek olamaz. Bunların hepsi bir rüya, birazdan uyanacağım."

Ama uyanmıyor doğruca sürükleniyordum. Sancılar iyice sıklaşmıştı. Bebeğin kendini ittiğini hissedebiliyordum.

En büyük anıtın önüne geldik. İlk çemberden dolanıp ikinci çemberin içine girdik.

Beni korkunç bir manzara karşıladı. On iki sütunun önünde cübbeleriyle dikilen on iki adam, yanlarında yılanları ve ellerindeki meşaleleriyle duruyordu.

Korku bir sarmaşık gibi tüm vücudumda dolanıyor, iri bir piton gücüyle boğuyordu beni. Buna inanamıyorum. Ayini yeryüzündeki ilk mabette yapacaklardı. Beni yeryüzünün ilk mabedinde kurban edeceklerdi.

Büyükbabamı ya da amcamı bulurum ümidiyle adamları tek tek inceliyordum. Hepsi yaklaşık aynı boylardaydı. Cübbeleri hepsinin aynıydı ama bu sefer önleri açıktı. Tüm vücutları çıplaktı ama sadece cinsel organlarını tilki derisi ile kapatmışlardı. Cübbenin kapüşonunu gözlerine kadar çekmiş, açılan deliklerden ayini izliyorlardı. Her iki yanlarında kafeslerin içinde birden fazla yılan vardı. Ürkütücü geceyi sadece ellerinde tuttukları meşaleler ile aydınlatıyor, yılanların tıslaması ve çıngırak sesleriyle daha da ürperiyordum.

 Ürkütücü geceyi sadece ellerinde tuttukları meşaleler ile aydınlatıyor, yılanların tıslaması ve çıngırak sesleriyle daha da ürperiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Korumalar beni iki T sütunun ortasına, bir kilimin üstüne yatırdılar. Bu kilimi daha önce Göbekli Tepe kabartmalarında görmüştüm. Demek ki yeni gelecek vârisin bu kilimin üstünde doğması lazımmış. Korumalar başları önde hiç kimseye ve hiçbir şeye odaklanmadan ayakkabılarımı ve iç çamaşırımı çıkarttıkları gibi çemberi terk ettiler.

Dirseklerimin üzerinde hafif doğruldum. Bebek, bebeğim gelmek üzereydi. Sessiz bir sancıyla başımı geriye attım. "Eliot neredesin?" Kurban edilmeme ancak o engel olabilirdi. Tabii hayattaysa. Kaçtığımız için ona en fazla ceza verirlerdi, öldürmüş olamazlardı. Addison ailesi kendi vârislerine asla zarar vermezdi. Değil mi?

"Büyükbaba lütfen. Bunlara gerek yok" dedim.

Adamlara bakıyor büyükbabamı bulma ümidiyle tek tek onları inceliyordum. Bir yandan ağlıyor bir yandan da ıkınıyordum.

Buradan kaçmam mümkün olur muydu? Ayağa kalkacak hâlim bile yokken koşmam imkânsız gibi duruyordu. Elimden gelen tek şey sadece yalvarmaktı.

"Lütfen büyükbaba. Sadece çocuğumun büyüdüğünü görmek istiyorum. Size hiçbir zararım dokunmaz. Uzaklarda yaşarız lütfen."

Bütün başlar birbirine bakıyordu şimdi. Tam karşımda duran başa yanındaki izin verdi ve benim yanıma gelmeye başladı. Önümde diz çöküp, sakin olmamı söyledi. Şok olmuş bir vaziyette ona bakıyordum.

SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin