İngiltere, Addison Malikânesi
Richard Addison'ın Ofisi
23 Aralık 2018
Richard Addison, uzan zamandır torunuyla hiç konuşmamış, tepkisini hiç ölçememişti. Aslında bunu bilerek yapmıştı. Onu düşünceleriyle baş başa bırakıp, doğru yolu bulup bulamayacağını görmek istemişti. Korumalardan Eliot Addison'ı ofisine getirmelerini istemiş, her zamanki berjer koltuğuna oturmuş bekliyordu.
Kapı çalındığında, açıldığında ya da kapatıldığında arkasını dönüp bakmamış, neredeyse hiç kımıldamamıştı.
Eliot Addison ise bir süredir içine kapanmıştı. Çektiği vicdan azabı ve aşk acısıyla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Büyükbabasının onunla konuşmasını daha önce beklemiş, bu bekleyiş uzadıkça sinirleri iyice gerilmişti. Ama şimdi yüzleşme vaktiydi.
Eliot Addison hiç konuşmadan büyükbabasının karşısındaki berjere oturdu. Suçlu bir çocuk gibi ellerini önünde birleştirdi ve kafasını yere doğru eğdi. Söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Büyükbabasının konuşmasını bekledi.
"Nasılsın Eliot?"
"İyiyim büyükbaba, sen nasılsın?"
Aslında Eliot Addison, hiç iyi değildi. Onun ruh hâlini tarif etmek için tek bir kelime yeterli olmayacaktı. Üzgün, mutsuz, düşünceli, karamsar, suçlu, âşık.
"Benim pek, iyi olduğum söylenemez oğlum. Bu konuşmayı seninle bir daha yapmamayı ümit ediyorum. Sorduğum sorulara inançlı bir şekilde cevap verecek misin?"
Çektiği vicdan azabı Eliot Addison'ı zaten tüketmekteydi. Tırnaklarını avucunun içine batırarak "Evet büyükbaba" dedi.
"Hâlâ inançlı mısın oğlum?"
"Evet büyükbaba. Bu konuda şüphen olmasın."
Eliot Addison'ın sesi bir şeyi ispatlarcasına emin çıkıyordu.
"Eva'ya âşık mısın?"
"Eva" kelimesini duyduğu anda yüreğindeki kıpırtıyı fark etti. Aşk ve inanç. Eliot Addison ikisinden birini seçmek zorundaydı. Bir arada olmaları imkânsızdı. Tekrar konuştuğunda sesi kısılmış gibiydi.
"Evet."
"Peki aşkın, inancının önüne geçti mi?"
Cevap verilmesi çok zor bir soruydu. Eva'yı ilk gördüğü andan beri o da kendine bu soruyu soruyordu. Ama cevabı kalbinin derinliklerinde bulmuştu.
"Geçmedi büyükbaba. Onu kurban etmeye hazırım."
"Eva'nın kurban edileceğini öğrendiğini bize söyleyerek bunu kanıtlamış oldun zaten. Peki Eva bunca zamandır malikânede olduğunu biliyor mu?"
"Hayır. Beni malikâneden gönderdiğinizi zannediyor."
"Bana söyler misin Eliot, Eva kurban edileceğini bile bile bu evde kalmaya nasıl devam ediyor?"
"Çünkü ona ümit verdim."
"Ne ümidi?"
"Ona buradan kaçacağımızı söyledim. Sadece bazı ayarlamalar yapmak için zamana ihtiyacım var dedim. Böylelikle onu doğuma kadar sakin tutmuş olacaktım."
Eliot Addison, sonunda her şeyi anlatıp kurtulmuştu. İnancını seçmişti. Şimdi tek yapması gereken Eva'yı kendi elleriyle kurban etmeye hazırlanmaktı. Ama bu kadarını yapacak gücü kendinde bulamıyordu. Bunun üstesinden gelmesi gerekiyordu.
"Aferin Eliot. Benim inançlı oğlum. Hepimizin sarsıldığı zamanlar olur. Önemli olan toparlanıp tekrar inanç yoluna girmektir. Eva'ya bir şey belli etme. Bırak bu evden kaçacağınızı sansın. Doğumun olacağı gün, belirli ayarlamalar yaparız. Yalnız şu an Eva çok mutsuzmuş. Dün Robert, onu anıtların ortasında baygın bir şekilde bulmuş."
Eva'nın görüntüsü Eliot Addison'ın gözünün önüne gelince yüreği sızladı. Tek yapmak istediği koşarak Eva'nın yanına gidip ona sarılmaktı. Ama artık bunu yapamazdı. Ona dokunmaya dayanamazdı. Bir karar vermişti ve arkasında durması gerekiyordu.
"Eva'nın moralinin düzelmesi için sizi yılbaşında yemeğe çıkarmayı düşünüyorum. Hem Eva da malikâneden çıkmak istemişti. Orada ona ümit ver. Doğuma üç ay kaldı. Rahat ve morali yüksek olarak geçirsin günlerini. Sen yine malikânede olduğunu söyleme. Bir şeyden şüphelenmesin."
"Peki büyükbaba söylemem." Eliot Addison tam odadan çıkacaktı ki durdu. "Sana bir şey sorabilir miyim?"
"Tabii ki evladım."
"Sen on altı yaşındayken Theodora'yı kurban etmeye hazır mıydın?"
"Hayır, hazır değildim. O yüzden ona yalvardım. İnancımı bir kenara bırakıp bu evden gitmesi için her şeyi yaptım. Ama o zaman farkında olmadığım bir şey vardı. Dünyanın kaderinin bizlere bağlı olduğu gerçeğiydi bu. Düşünüyorum da, Jacob dünyayı yönetseydi her şey daha güzel olabilirdi. O yüzden benim düştüğüm bu hataya senin düşmemeni isterim. Vârisinin yüce güçlerle donatılmış olarak dünyaya geleceğine inanıyorum. Sen de bu umuda tutun ve inançlı ol oğlum."
"Keşke en azından bir seçeneğim olsaydı büyükbaba. İnançlı olmaktan başka yapabileceğim bir şey yok zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ -Bir Göbekli Tepe Efsanesi 1-#Wattys2021
Tajemnica / ThrillerGizemli olan ev mi? Zaman mı? Yoksa insan mıydı? Elime bir hançer tutuşturdu. Bronzdan yapıldığını düşündüğüm bu sade hançer belki de malikânedeki en eski nesneydi. Ürpertiyle birlikte bir hançere bir de Robert Amca'ya bakarken içimden "Bütün tarika...