SON NEFES-2

338 23 5
                                    

2 ay önce

"Derin yaprakları havaya atmayı bırakıp yürüyecek misin?" Diyerek dik dik bana baktı Ada. Ama yapraklarla oynamaktan vazgeçemiyordum oynadıkça oynayasım geliyordu. Sararmış yapraklar bir sonu anlatıyordu. Kışın daldan başka giysisi olmayan ağaçlarda yavaş yavaş birlik oluyorlardı. Sonra o ağaçla dost oluyorlardı. Ağaç yaprağın hiç gitmeyeceğine inanıyordu belki de ama biliyordu gerçeği rüzgar gelecek ve onu alıp götürecek. Ve o mutsuz son geliyordu rüzgar gelip ağacın elinden yapraklarını koparıyordu. Ağaç biliyordu o yaprakların tekrardan gelmeyeceğini ama başkaları gelecekti ve onlarda gidecekti. Aslında hayat düzeni de böyle. Birileri geliyor hayatımıza giriyor ve sanki gitmeyecekmiş gibi hissediyoruz ama hep gidiyorlar. Yerleri boş kalmıyor başkaları da geliyor ve onlar da gidiyor. Önemli olan bir insanın yaprağı değil dalı olabilmek. " Ada sen benim dalımsın" dedim ve gidip Adaya sarıldım. " Bana kibarca odun demeye mi çalıştın?" Diyerek kahkaha attı Ada. " Hayır sevgili öküzüm yapraklar ağacın her mevsim yanında olmaz ama dalları onu bırakmaz." Dedim ve yerde ki yaprakları alıp Ada'ya fırlattım. " Savaş ha ? " dedikten sonra oda bana yerden aldığı yaprakları savurdu. Bu sokakta ağaçlar yan yana dizilmişti. Karşınıza ilk önce Deniz Koleji ve ukala öğrencileri çıkıyordu 10 km sonra da bizim okulumuz. Adayla boğuşurken araba kapısının kapanma sesi geldi. " Siz ikiniz aptal çocuk oyunlarınızı kendi okulunuzun önünde oynamaya ne dersiniz ?" Dedi Sarışın ve mavi gözlü uyuz çocuk. " Sana nerede duracağımızı sorduğumu hatırlamıyorum" dedim karşılık olarak. " Sana nerede duracağını söylemedi sadece okulumuzun önünden kibarca yol al dedi anlamıyorsan açıkça söyleyelim yaşınıza göre davranmayı öğrenmelisiniz " dedi kumral ve mavi gözlü olan. Arkasında ki bir iki kişi kıkırdadı ve bu benim daha da sinirlenmeme yol açtı. Tam ağzımı açacakken Sarışın olan yine konuşmaya başladı. " Bu çocuklarla yeteri kadar zaman kaybettik. Hadi beyler gidelim" dedi ve uzaklaştılar Adayla ciddi anlamda sinirli duruyorduk. Ada " Aptal cool olma çabasında ki ergenler hadi gidelim" dedi ama benim gitmeye hiç mi hiç niyetim yoktu. " Bekle Ada burda işimiz bitmedi" dedim ve onu ağaçlara doğru sürükledim. "Napıyoruz sevgili ajan ? " dedi Ada benimle dalga geçerek. " Bahçe boşalana kadar bekleyeceğiz" dedim ve Ada' da sustu çünkü soru sorsa ona sessiz ol diyeceğimi biliyordu. Bahçe 15 dakikalık bekleyiş sonunda boşaldı. " Evet sevgili ajan şimdi planını söyler misin?" Dedi Ada ve cebimden çıkardığım anahtarı salladım. " Çok acımasızsın. Ama o sarışın çoçuğun arabasını çizmek büyük bir zevk olacak" dedi Ada ve oda anahtarını çıkardı. Çocuğun arabasını çizmeye başladık ve yeteri kadar çizdiğimizi düşününceye kadar buna devam ettik. Sonra da koşarak okula gittik.

Adayla birbirimize şaşırmış ifademizle bakmaya devam ediyorduk. Çünkü ne diyeceğimizi bilemiyorduk. " Size soruyorum. Herkesin arabasını çizer misiniz yoksa bu bize mi özeldi ? Eşleşmemiz ne büyük şans sizce de öyle değil mi ? " dedi ve pis pis sırıttı Kıvanç. " Genelde kendini çok bilmiş sananlara yaptığımız ufacık bi durum. Senin için çok önemli değildir umarım 1 2 küçük çizik. Çocuk gibi sızlandığını düşünmeye başlayacağım yoksa" dedi ve kazanmış edasıyla sırıttı Ada. Gülmemek için kendimi ciddi anlamda zor tutuyordum çünkü Ada golünü çok sağlam atmıştı. Kıvanç 'ın bu cevabı beklediğini sanmıyordum. " Hayır çizikler önemli değil tabiki de. Ama bu vahşi doğanız bize mi özel bilmek istemiştim" dedi Kıvanç ama durumu kurtabildiğini sanmıyorum. " Kurada sizin çıkmanız harbiden büyük şans çok eğleneceğiz emin olabilirsiniz. Derin bugün okul çıkışı bizim okulun önünde ol 1 dakika bile geçirirsen salon düzenini kendi kendine ayarlarsın" dedi ve yerinden kalktı Alper ardından Kıvançta kalktı ve Ada'nın kulağına eğilerek " Aynısı senin içinde geçerli Asi kız" dedi ve odadan çıkıp gittiler. Ve sonra cici kızlar odayı terk ettiler. En son odada Ada Yiğit ve ben kaldık. " Bu gösteri neydi şimdi ? " diye meraklı bakışlarla bize sordu Yiğit. Bizde ona anlattık. " Siz başınıza bela açmayı ne kadar çok seviyorsunuz acaba? Onlar o okulun en gereksiz insanları daha doğrusu Kıvanç en gereksizi Alper ve Doruk kendi hallerinde normal çocuklar bi zararlarını duymadım. Ama Kıvanç'ı başınıza bela etmek büyük yetenek tebrik ederim." Diye azarlayıp attı bizi Yiğit. " Üçü çok mu yakınlar yani? " diye merakla sordum. " Yakınlar ama Alperle Doruk genelde daha sık takılırlar. Kıvancın yaptığı pislikleri temizlemek onlara düşüyor." Dedi. "Kimseden korkumuz falan yok Yiğit özellikle de Kıvanç gibi ukala burnu yere düşse almayacak bir tipten hiç olmaz. O tehlikeliyse biz ondan daha tehlikeli oluruz. Aptal ses sistemini halletmek için ona ihtiyacım yok." Dedi Ada. "Bu konuyu sonra konuşuruz hadi derse gidelim" dedim ve bizde o korkunç odayı terk ettik. Ne büyük şans ama değil mi? Arabasını çizdiğimiz çocuk ve yakın arkadaşı kurada bize çıkıyor. Aslında şans olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta kurayı Doruk hazırlamıştı ve biz kurayı çekerken bakışları hep kağıtlardaydı veya ben paranoyaklaşıyordum. Ders Edebiyattı. Sayısal öğrencisine neden edebiyat dersi verilir ki? Sevmediğimiz için sayısalı seçmedik mi zaten? Ne büyük gereksizlik. Adayla ders boyunca hiç konuşmadık. Çünkü o iki züppe odadan çıkarken resmen bizi tehdit etmişlerdi. Aslında salon düzeni için benimde Alper'e ihtiyacım yoktu. Bir şekilde kendim halledebilirdim. Çünkü amacı bana eziyet etmekti sözlerinden bu gayet anlaşılırdı. Salon hakkında kafamda belirli fikirler vardı. Gece mavisi olmalıydı duvarlar. Sonuçta bu bir kış partisiydi ve salonda yapay kar olabilirdi evet evet bu mükemmel olurdu. Bu konuyu Alperle konuşmalıydım. Tabi gerçekten salon düzeniyle ilgileniyorsa. 4 dersin sonunda artık yemeğe gidebilirdik. Adayla kendi yerimizi aldık. Ve ben makarnayı yemeğe başlarken Ada " Evet sevgili ajan planın nedir?" Diye sohbete başladı." Maalesef bunun için bir planım yok. Ama eğer niyetleri bize eziyet etmekse denesinler bu işleri ikimizde halledebiliriz oyunlarına oyunla karşılık vermeyelim hatta onları biz bekletelim bugün okul çıkışından sonra direk onların okulunun önüne gitmeyelim biraz bekleyip geçelim ki dediklerinde ciddiler mi yoksa değiller mi anlarız." Dedim. "Evet aslında bu olabilir mantıklı ama sencede kurada bize çıkmaları biraz tuhaf değil mi?" Dedi Ada zihnimdekileri okurcasına. "Bunu bende düşünüyorum Yiğit Doruklada arkadaş olduklarını söyledi kura çekerkende doruğun elindeydi torba bir oyun çevirmiş olabilirler." Diye fikrimi söyledim. "Bende Doruktan şüpheleniyorum. Of şu günü bir atlatalım aşırı rahatlayacağım Derin." Diye sitemli sesiyle konuştu Ada. Yemeğimizi yedikten sonra sınıfa çıktık. " Egemen amcayla aran nasıl düzelttiniz mi biraz ?" Ada babamla sürekli sorun yaşadığımı biliyordu ve her fırsatta bunu sormayı ihmal etmezdi. Babamın beni sevdiğini biliyordum ama sevgisini gösteremiyordu. Beraber dışarı çıkınca sıkılıyordu en büyük zevkimiz evde beraber oturup film izlemekti ötesini yapamıyorduk. Arada üzgün olduğumda rahatlacak 1 2 özlü söz söylerdi. Ama beraber zaman geçirmekte berbattık neredeyse beraber hiç dışarı çıkamıyorduk." Aynı bildiğin gibi babamı böyle kabul etmeliydim. Beni seviyor ama benle zaman geçirmeyi sevmiyor sanırım. Zorlamayacağım arkamda babamın olduğunu bilmek bile yeterli benim için." dedim. O sıcak gülümsemesiyle bana gülümsedi. Biliyordum her koşulda ne yaparsam yapayım kararım ne olursa olsun yanımdaydı ve hep öyle olacaktı. Öğleden sonra dersler nasıl geçti anlamadım. Ama bugünde okulun sonuna gelmiştik. Bugünün asıl olayı daha yeni başlıyordu. " Hazır mısınız deli kızlar? " diye dalga geçti bizimle Yiğit ona 1 ay yetecek kadar eğlence çıkmıştı. Ona Adayla beraber öldürücü bakışlarımızı atınca "Şaka yapıyorum bebeklerim siz benim canımsınız bir durum olursa arayın beni" dedi ve yanaklarımıza birer öpücük bırakıp gitti. " Cidden hazır mıyız Derin?" Dedi Ada. " Bizim hazır olmadığımız bir an yok sevgili ajanın sevgili kankisi" dedim ve oda kahkaha attı. Okulda iyice oyalandığımızı düşündükten sonra Deniz Kolejine doğru yürümeye başladık. Soner arkamızda yürüyordu yeni flörtüyle. Hiç birine bağlı kalamayacak mıydı bu gerizekalı? Sonunda Deniz Kolejinin önüne geldik. Kapıda bizi bekleyen 2 suratsız vardı. Zafer yine bizimdi biz onları bekletmiştik." Biraz daha geç gelemediniz mi sizi beklemek bizi çok onurlandırıyorda" diye yine aptal sohbetine başladı Kıvanç. " Onur eksiğini kapat diye geç geldik hep seni düşünüyoruz Kıvanç" dedim ve uyuz gülüşümü yaptım. " Oo asi kızımızın bir diğer asi arkadaşı senle durup burda sohbet etmeyi çok isterdim güzel kız benim için eridiğini biliyorum ama çok sevgili Ada arkadaşınla adam akıllı bir ses sistemci bulmamız lazım. Sana numaramı bırakırım bir ara. Hadi Ada bin şu arabaya çok işimiz var" dedi ve arabasına bindi. Ada' da benim gibi şok olmuş bir şekilde arabaya bindi ve araba sokağı terk etti.Çocuktaki özgüven çok ayrı bir boyuta geçmişti. Dediklerini sindirmem gerekiyordu ama bir türlü sindiremiyordum erimek ne demek ya ? O çocuğu yumruklamam gerekti hatta tekmelemek. " Takma bu kadar. Kıvanç herkese böyle davranır. Sana özel değil." dedi Alper. " Siz ikinizin aklında ne var bilmiyorum. Ama eğer arabasını çizdiğimiz için aptal bir intikam alma düzeni kurduysanız hiç uğraşmayın arabayı ne kadara yaptırdığınızı söylersiniz bizde parasını veririz. Amaç bize eziyet etmek falansa hiç bu işe girişme derim. Salon işini tek başımada hallederim." diye bağırdım. " Hey hey sakin ol. Benim sizinle bir derdim yok. Sadece Kıvanç size öyle ters davranınca kendini yalnız hissetmesin diye bende öyle davrandım. Biz çok yakın arkadaşız ve onu herhangi bir polemiğe girdiğinde yalnız bırakmak istemiyorum. Hadi bin arabaya bir kafeye gidip bir şeyler içip konuşalım sende yolda sakinleşirsin." dedi. Çocuğun dediklerini algılamıyordum. Bu bizi tersleyen öldürücü bakışlar atan insanın içinden böyle kibar birinin çıkması cidden şaşırtıcıydı. Biri şaka falan mı yapıyordu. Kameralar nerdeydi ya da ben cidden deliriyor muydum? " Bak seni kıracak bir şey dediysem özür dilerim. Neden öyle davrandığımı açıklayacağım ama lütfen biner misin şu arabaya?" Dedi ve bende dediklerini anlamaya çalışarak arabaya bindim. Nereye gittiğimizi sormadım. Çünkü davranışlarına hala anlam veremiyordum. Radyoyu açmadı sessizlik içinde ilerliyorduk. "Kafanda herhangi bir plan var mı?" diye sessizliği böldü Alper. " Duvarların gece mavisi olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kış partisi olduğu için salonda yapay kar olmalı bence. Tavandan sarkıtılmış kar taneleri olmalı ama hepsi farklı olmalı çünkü kar tanelerinin hiç biri birbirinin aynısı değil." dedim." Bana düşünülecek bir şey bırakmamışsın sanırım. Güzel fikirler. Yapay kar işini ben hallederim. Ama kar tanelerinin hepsinin farklı olacağına söz veremem. Ama farklı çeşitler bulmaya çalışırız. Masaların örtüsü beyaz olmalı anlattığına göre. Masaların Üstüne de kardan adam bibloları koyabiliriz." dedi Alper. Ben ciddi anlamda bana eziyet edeceğini düşünmüştüm bana zorluk çıkaracağını ve her şeyin kısaca boktan olacağını ama Alper bunun aksine ilgili duruyordu. Gerçekten güzel bir şeyler çıkarmak isteyen bir havası vardı. Ve tuhaf olan Kıvanç'ın yanında olduğu gibi kaba değildi çok kibardı. Hatta sesi çok yumuşak çıkıyordu azarlayacak sertlik yoktu melodi gibiydi adeta. " Evet kardan adam bibloları harika bir fikir onları da ben hallederim." Dedim ve sonra dışarıyı izlemeye başladım. Kırmızı ışık yanıyordu ve bizde durduk. Bir alışveriş merkezinin önündeydik. Bir çok insanın elinde poşetleri vardı. Alışveriş yapmak gerçekten insanı rahatlatıyordu bence. Bunu bir kıyafet manyağı olarak söylüyordum. Uzaktan bir adamla yanındaki kız dikkatimi çekti. Adamın kolu kızın omzundaydı. Büyük ihtimalle kızıydı. Yüzleri gözükmüyordu çünkü arkaları dönüktü. Kızın elinde bir sürü poşet vardı. Gerçekten şanslıydı benim babam benimle zorda kalmadıkça alışverişe çıkmazdı. Adam bir anlığına etrafına bakmaya başladı sonra arkasını döndü ve o an yüzünü gördüm. Bir dakika bir dakika. O benim babamdı. Peki yanındaki kimdi öyle ?

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin