Uzun zamandır uğramadığım Jaebum'un evinde beni şaşırtan değişikler olmuş, eve girer girmez fark edebilmiştim. Mesela yatak odasına mini bir kütüphane, salondaki kitap köşesi için koyduğu koltuğa renki kırlentler, o cam kenarı için duvara asılan fenerlerden almış. Sonunda annesinden alıp evine getirebildiği köpeği var bir de.
Yere oturmuş, daha ilk defa bugün tanıştığım köpeği ile oynarken bir yandan da aldığı eşyalara uzaktan uzağa göz atıyordum. Evi genelde siyah, beyaz veya griyken rengarenk kırlentler alması beni şaşırttı doğrusu. Bu düşüncemi ona söylemeye karar verdim. Tabi şaka yoluyla.
"Görüşmediğimiz süre boyunca zevklerin mi değişti? Evin genel havasına baya zıt bunlar," diyerek gözlerimle kırlentleri işaret ettim elindeki kahveler ile salona giren Jaebum'a. Bir yandan da kucağıma yatan köpeğin boynunu okşuyordum.
Jaebum elindekileri orta sehpaya koyarken söylediğime gülmüştü.
"Zevklerim değişmedi ama yokluğun ne kadar zorladıysa beni, senin tarzın olan eşyalar seçmişim." Gülerek söylediğine ben de güldüm istemsizce. Çünkü inanasım gelmemişti.
"Geç dalganı tabi," dediğimde şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Ama gözlerindeki eğlenceli ışıltıları da görebilmiştim. Yaramaz çocuk edasındaki surat ifadesi ile beni şaşırtacak diğer cümleyi söyledi.
"Dalga geçtiğimi kim söyledi?" Ciddi ciddi söylediğiyle dudağımdaki alaycı tebessüm silinirken, bu sefer de ağzım şaşkınlıkla aralanmış ve elimin hareketi durmuştu. "Eğleneceğim diye kandırma beni."
"Seni kandırdığı mı ne zaman gördün?"
"Senden beklenecek iş değil ama bu?" Kaşlarım kalkık anında cevap bekliyordum ondan. Gerçekliğine inandıktan sonra asıl şokumu yaşabilirim.
"Ah Jackson, ah."
Kucağımdan kalkan ağırlıkla ben de oturduğum halının üstünden ayaklandım. Acele ve merakla koltukta oturan sevgilimin dibine otururken o kafasını biraz geri çekip yüzüme daha rahat bakabileceği pozisyon ayarladı.
İlk duyduğum andaki şaşkınlığım hala üstümdeyken "ciddi misin ya," dedim.
"Espiri seviyem bu kadar alt düzeyde değil Jackson, rahat olabilirsin."
Söylediği ile içimdeki haylaz çocuk olduğu yerde ellerini çırparak zıplamış, eline geçen top ile kaleye şut atmak için pozisyonunu almıştı. İçimdeki çocuk yüz ifademe yansıdığında, şaşkınlığım yerini koca bir sırıtışa bıraktı ve o da sanki bunu hissetmiş gibi gözlerini kısmıştı. "Emin miyiz?"
Şüphe ile yüzümü incelerken "neye," dedi. Başına geleceğini sen de çok iyi biliyorsun sevgilim. Daha çok büyüyen sırıtışımla durumu anlayan Jaebum'dan önce söze girdim.
"Espiri seviyenin bu düzeyde olmadığına?"
Dudaklarını içeriden kemirmeye başladığında başıma gelecekleri bekliyordum.
"Dedi, benimle arasında daha hiçbir şey yokken 'evlilik teklifi gibi oldu bu da' şeklinde espri yapan canım sevgilim."
Gardımı almış olsam bile bu adamı hafife almanın sonuçlarını çekiyordum. Yine de güzel bir cevabım var buna.
"Ben orada kendime yol yapıyordum bir kere. O sıralar seni çoktan gözüme kestirmiştim." Son cümlemi daha etkili olsun diye gözlerimi kısarak ve ses tonumu azaltarak söylerken, keskin bakışlar atmaya çalıştım. Açık sözlülüğüm ve yüz ifadem hoşuma gitmiş olmalı ki dişlerini göstererek güldü.
"O zaman flört etmekte berbatsın," diye ikinci vurgununu yaptığında, birazdan kendi silahı ile vurulacağını bilmeyerek zafer gülüşleri atıyordu yüzüme yüzüme. Birbirimize hafife aldığımızı düşünmeye başlamıştım çünkü görünen o ki bu maçın kazananı yok. Bu maç berabere, kazanan ise kalplerimiz olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?