Ben yirmi iki yaşındaydım. Yirmi iki yıla o kadar fazla şey sığdırmıştım ki. Ama ilk defa yaşamadığım bir şeyi hayatıma dahil ediyordum. Bir adamı seviyordum. Çok kısa bir sürede onu kendimden çok seviyordum. Yanında olmak beni mutlu ediyordu. Ona sarılmak içimdeki tüm yaraları iyileştiriyordu. Gözlerine bakmak tüm dertlerimi unutturuyordu. Ona karşı duyduğum hisslerim yavaş yavaş bir içgüdüye dönüşüyordu. Sanki varoluşumumdan beri bu içgüdüyle yaşıyordum. Oysa onunla karşılaşalı üç ay bile olmamıştı.
Bir çift kolun beni sıkmasıyla gözlerimi araladım. İlk gördüğüm şey sarıldığım adamın omzu oldu. Yeni çıkan sakalları alnıma battıkça içim huylanıyordu.
İlk uyananın ben olduğumu düzenli nefesleri sayesinde anlamıştım. Kocaman yatağın ortasında birbirimize sarılmış, uyumuştuk. Bu düşünce heyecanlanmama sebep olurken çıplak beline sardığım kollarımı çekip avuçlarımı göğsüne yasladım. Başımı geriye verip yüzlerimizi karşı karşıya getirdim. Siyah saç tutamları pervasızca alnına dökülüyordu. Yüzünün yarısı yastığa gömülmüştü. Dudakları aralıktı ve içimi gıdıklıyordu. Göğsüne koyduğum elimi saçlarına değdirdim. Uyanmamasını fırsat bilerek yeni çıkan sakallarını avuç içime hapsederken biçimli kaşlarına parmaklarımı sürttüm. Birden beni sardığı kollarını daha da sıktı. Yaptığı bu hareketle çıplak göğsüne daha çok yaslandım. Yeşillerini bana sunarken yüzüm kızardı.
Uykulu sesiyle "Bırakmadın bir uyuyayım," dedi. Aralık olan dudaklarından dökülen tını içimi gıdıklarken gözlerimi kırpıştırdım. Elimi yanağından çekip tekrar göğsüne koyarken başımı yastığa koydum.
"Asıl sen beni uyutmadın. Kollarını biraz gevşet de nefes alayım." Şakacıktan sinirli çıkan sesime karşılık gülümsedi. O gülümseyince bende kendime engel olamadan gülümsedim. Beni saran kolları o kadar güzel hissettiriyordu ki sitemimi ciddiye alıp gevşetmediği için onu öpmek istiyordum.
Birbirimize gülümseyerek bakarken utanarak gözlerimi çektim. Yüzümü görmemesi için boynuna gizlerken hafif sarsılan göğsünden güldüğünü anlayabiliyordum.
Sıcak nefesim çıplak boynuna değerken, "Gülme," dedim. Sesim küçük bir kız çocuğunu andırırken bende güldüm.
"Gülmedim ki." Bunu söylerken bile gülüyordu. Kaşlarımı çatıp yüzlerimizi tekrar karşı karşıya getirdim. Gülen suratı o kadar yabancı geliyordu ki bir an rüya mı diye düşündüm. Birbirimize öylece bakarken o hala gülümsüyordu.
"Umarım bu gülümseme sadece yeni uyandığında olmuyordur. Gün içinde de bu performansı bekliyorum." Muzipçe bana bakarken konuştu.
"Sana bağlı." Benim sayemde mi gülüyordu? Düşüncesi bile beni mutlu ederken dudağımı ısırdım. Sonra yaptığım bu istem dışı hareket yüzünden utanırken hızla ondan uzaklaşmaya çalıştım. O ise kaşlarını çatıp kollarını daha çok sıktı.
Heyecanla ona bakıp konuştum. "Acıktım ben." Kaşları düzelirken kollarını çözüp kendini geriye attı. Dip dibe olmamızdan dolayı görmediğim kaslı vücudu bu sefer tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. Yatakta yan durmuş uzanırken gözlerim istem dışı vücuduna bakıyordu. Görüntünün verdiği heyecanla yutkundum. Aceleyle gözlerimi çekip yataktan doğruldum. Sırtımı ona dönerken ayaklarımı yataktan sarkıttım. Uykunun verdiği uyuşuklukla ellerimi saçlarıma geçirdim. Bir süre öylece durdum.
Elimle saçlarımı karıştırırken, "Kaç saat uyuduk biz?" dedim. Beraber uyuduk. Biz uyuduk. Ağzımdan kaçan garip cümle bir an kalbimi tekletti. Kafamı yan çevirip ona baktım. Bir elini kafasının altına sıkıştırmış bana bakıyordu.
"On iki saat falan." On iki mi? Aceleyle yataktan kalkıp endişeyle elimi saçlarıma geçirdim.
"On iki ne? Anneme hiçbir şey söylemedim. Ortalığı ayağa kaldırmışlardır şimdi. Benim gitmem gerek." Benim endişeme kıyasla o sakince bana bakıyordu. Sakinliği sinirimi bozarken gözlerimi kırpıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAM
General FictionBiz birbirimizi tanıdığımızı zannediyorduk oysaki iki yabancıydık. **** Baran.. Yeşil gözlerin sahibi. Hem huzuru hem huzursuzluğu tattıran adam. Beni seven adam. Ama bizimkisi bir aşk hikayesi değil. Biz geçmişimizden kurtulamayanlardanız. Üstümüzd...