Dişlisi dönmeyen çarkın piçlisi döner

650 43 35
                                    

Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
İşte o, insanın bir yerde, aşka boyun eğmesi
Kırılmak, bölünmek, o hep bütünlenmek
O çok sevmek, tenin bir başka tene değmesi.
Yanmak mı o eski çağlarda yanmak
Kül olup savrulmak rüzgara karşı
İlk kesilmişliği mağrur ellerimizin
O çok sevmek, kanımızın o ilk akışı.

ideadead - hollywood

the black skirts - i like watching you go

se so neon - i'm watching a loneliness just arisen

Bazen duygusuz bir makara olduğumu düşünüyorum. Chenle her zaman ipi etrafıma dilediğince doluyor, doluyor, doluyor, sonra kafasına göre beni bir anda serbest bırakıyor. Beni hiç habersiz bir buçuk metreden bırakıyor, öylece yere düşüyorum. Birkaç kere sekip sonunda duruyorum, canım acımıyor, Chenle bir buçuk metreden bana bakıyor, öyle taş gibi soğuk bakıyor ama, canım acıyor. Canımın acısından beni bıraktığı yerde dört dönüyorum, dönüyorum, dönüyorum, sonra kafama dank ediyor. Ben, diyorum, bozuk bir çarkın dönmeyen dişlisiyim. Arızalı parça benim, diyorum, Chenle beni oradan çıkarıp yerime sağlam bir dişli taksa her şey düzelecek, düzenek çalışacak, çark dönecek, evlere su gidecek ve annelerin kucaklarındaki çocuklar kırmızı yanaklarla gülecek. Ama yapmıyor, Chenle beni alıp da atmıyor. Chenle beni hep orada bırakıyor ve belki de ait olduğum yerin orası olduğunu düşünüyor. Bilemiyorum, kendisini de yanıma, belki de ait olduğunu düşündüğü yere yerleştiriyor ve biz birbirimize geçerek aynı yerde arızalı bir şekilde dönüp duruyoruz.

Chenle bazen yerinden çıkıp yuvaralanarak uzaklaşıyor ama çok da değil, canı çıksa bir iki adım öteye gidiyor ve beni kucağına alıp annemmiş gibi seviyor. İşte öyle zamanlarda benim canım çıkıyor. Ama hiç ses etmiyorum, Chenle'nun küçük, uslu çocuğu olup kırmızı yanaklarımla gülüyorum. Saçımı şefkatle okşuyor, yanağımı, burnumun kemerini, dudaklarımı okşuyor ve ben kucağında, kollarının arasında ufalanıyorum, un ufak oluyorum. Ki bu da esaslı bir ölüm benim için, Chenle da bunun farkında ve bu yüzden kırıntılarımı üstünden başından toplayıp ceplerine saklıyor. O bana yakılmaktan veya gömülmekten katbekat iyi bir ölümden sonrası veriyor, bense ona sonsuz minnettarım.

İçimde dolup taşan minnettarlığı göstermek istiyorum, ceplerinde delice kıpırdanıyorum. Chenle günler sonra alıp beni kırık bir saksıya ekiyor, toprakla buluştuğumda alelacele tohumumdan çıkıyorum ve delice çiçek açıyorum. Gövdemde tomurcuk üstüne tomurcuk çıkıyorum, sonra bir çiçek, iki çiçek, Chenle karşıma oturup beni izliyor, üç çiçek, dört çiçek. Oturup her şeyimi izlediği için nasıl mesudum, öyle böyle değil, yerimde duramıyorum. Hani gerçekten duramıyorum, bir süre sonra saksıma sığmıyorum ve saksımı kırıyorum. Chenle'nun karşısında ot gövdemden kolum bacağım çıkıyor, vücudum tamamen toprakla kaplı şekilde yerde oturuyorum. Çırılçıplak olduğumu bitmez tükenmez hapşırıklarım bitip tükendiğinde fark ediyorum, Chenle'ysa çoktan sandalyesinden kalkmış ve bir battaniyeyle beni sarıyor. Sıcak bir duştan sonra yine tertemiz kucağındayım, ben sabun kokuyorum ve Chenle annemmiş gibi kokuyor göğüsleri süt dolu. Başımı süt kokulu göğsüne yasladığım an öylece uyuyakalıyorum.

Uyandığımda Chenle'yu dışarıda çamaşır asarken buluyorum, kendimiyse üstümde yırtık bir tulumla. Ne parlak makarasın, diyorum kendi kendime, ne şanslı makarasın sen de. Mis kokulu yerde uyuyup cıncık hâlde uyanıyorsun, biraz da garip ama. İki kafasız birbirini bulmuş yollarda dönüp duruyor, yani çokça garip gibi. İyi de dünyada garip olmayan şey mi var? Var mıydı Jisung? Yoktu Jisung. Belki de vardı ama sen yoktu deyiver Jisung. Esneyip gerinip kim takar garipliğini diyerek elime süpürgeyi aldım, tel kapıyı açtım ve gıcırdayan zemindeki bütün toprağı dışarı süpürmeye başladım. Burada garip olmayan şey yoktu Jisung, burası tozu toprağıyla garipti oğlum. Burada anne dediğin herif sana bileğine bile varmayan bir tulum giydirirdi, yine de bu beş para etmez tulum dikişlerinden söküle söküle, ne yapar ne eder, senin beş para etmez kalbine varırdı. Şimdi anladın mı oğlum Jisung? Yahu ben anladım da sindiremedim bunu. Nasıl olurdu da değersiz bir tulum ta içime girip kalbimin kafasından geçer ve üstüne cuk diye otururdu? Şimdi sen bunu mu yediremedin kendine be oğlum Jisung? Bu esasında çok basit bir şey. Bak yani diyelim ki Chenle gece sana yalın bir don giydirdi, o zaman kalbin de artık atmayı bırakana kadar üstünde götü delik yalın bir donla otururdu, yani yolun sonuna kadar. Şimdi anladın mı oğlum Jisung?

GÜN ORTASI ENDİŞELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin