Karanlık bir sokakta, bütün ışıkların karanlığa yenik düştüğü o korkunç soğuk sokakta yürümekteydim. Bir takım garip çığlıklar kulağımı tırmalar gibiydi. Adımlarım bir kaplumbağanın ki kadar yavaştı, korku bedenimi esir almıştı ama kalbim sıcak ve neşe doluydu. Zifiri karanlığı yaran tek şey sokak lambalarından gelen hafif loş ışıktı sadece onun dışında her şey karanlığa teslim olmuştu. En ufak sesleri duyuya bildiğimi fark ettim, kalbimin alışıla gelmiş o ritmi yerine bam başka bir ritim işitiyordum. Daha sakin ama bir o kadar patlamaya hazır canlılıkla dolup taşmış gibiydi adeta. Bu karanlık dünyada yoluma devam ederken sağım da solum da gölgeler bir görünüp bir kaybolmaktaydılar. Sanki bir tiyatro da gölge oyunundaymışım gibi geliyordu, gölgelerin davranışları normalin ötesinde idi. Canavarlar karanlıkta cirit atıyorlar, her an üzerime atlayıp etimi parçalayacaklarmış gibi geliyordu. İşimden dönüşüm de bu tenha sokağı kullanmak pek akıllıca değildi zaten ve zaten bu kadar geç kalmamalıydım. Her seferin de kendime bu telkinleri sürekli hatırlatsam da nafileydi. Şimdi sadece yoluma devam etmeliyim diye düşündüm sadece yoluma devam etmeli ve sıcacık yatağıma ulaşmalıydım. Son zamanlarda bu sokakta tecavüzcülerin iyice vahşileştiklerine dair haberler kulağıma çalınmıştı. Yavaş adımlarımı hızlandırmaya çalışsam da beceremiyordum, nedenini anlayamadığım bir ağırlık bedenime çöküp kalmıştı. İnsan gölgesine ait olduklarını düşündüğüm gölgeler giderek bana daha da yakınlaşıyor gibiydi. Her attığım adım da korku filmlerinin o gelirim dolu müziklerini sanki beynim bana tek tek çalıyor gibiydi. Korkum, endişem akıl almaz boyutlardaydı ama kalbimin bu korkumu görmezden geldiğini görmek çok garip ve ürkütücüydü. Derken kaba bir erkek sesi gölgelerin arasından çıkıp gelmiş yanıma sokulmuş ve kollarımdan yakalayarak kulağıma yaklaşarak, ''Burada ne işin var senin böyle bu halde?'' Ağzından kelimeler çok sert bir şekilde dökülmüş ve beynime bir bıçak gibi saplanmıştı. Bunun ardından artık kalbimde sakinliğini korumaktan vazgeçmiş deli gibi çarpmaktaydı. Eteğimi çekiştiren kaba adam bacaklarıma ulaşmak için elinden geleni yapıyordu. O an avazım çıktığı kadar çok şiddetli bir biçimde bağırdım. Adamın kaba elleri bedenim de dolaşmaya başladığın da nasıl ve ne yaptığımı anlamadan ağır olan ofis çantamı adamın kafasına geçirdim. Bu darbeyi beklemediği karanlıkta görebildiğim yüzünün yarısından anlaşıyordu. Yere kapaklanan adam sersemlemiş gibi görünüyordu hemen arkamı dönüp oradan uzaklaştım. En karanlık zifiri sokakla aralarına daldım ve gözlerimin görebildiği ücra bir köşeye sindim. Nefesim artık kontrol edemeyeceğim boyutlardaydı. Kaba adamın çok yakınımdan acılar içinde haykırarak geçip gittiğini gördüğüm de biraz olsun rahatladım. Bir süre bulunduğum köşeden çıkamadım ve bekledim tekrar kontrolümü ele alana kadar bekledim. Yaşadığım şok ve korkunun bende yarattığı etkisi sandığımdan daha büyüktü. Gökyüzü tamamen bulutlarla örtülmüştü, yıldızların bütün ihtişamı ve dolunayın bütün güzelli örtülmüştü. Dünyanın bütün güzellikleri bu gece sanki çekilmiş gibiydi. Hiç bir incelik, hiç bir güzellik kalmamış, karanlık ve sokak çirkinlik abidesi gibi karşıma dikilmişti. Sonun da çömeldiğim yerden doğrulmayı başardığım da yeniden sakinlik kalbimi ele geçirmişti. Bu tuhaf duyguyu kavrayamıyordum. Dağınık olan elbisemi toparladım ve kendimi de el çabukluyla kontrol ettim, sanırım yaralanmamıştım. Kendi kendime ucuz atlattın be kızım diye söylendim. Çok geçmeden karanlığın içinden diğer gölgelerden daha uzun ve iri yarı bir gölge bana doğru sokulmaya başladı. Adımlarımı hızlandırdım ama nafileydi benden daha uzun olmasının avantajını kullanarak onunla aramda ki uzaklığı rahatlıkla kapatıyordu. Ama yılmadan koşar adımlarla daha da hızlandım, bu sefer kalbim ve aklım iç güdüsel olarak bana doğrudan sadece kaçmamı söylüyordu. Kovalamaca çok uzun sürmedi ve kıskıvrak çok geçmeden yakalandım. Gölgede ki ses konuştu, ''Hanım efendi sakin olun az önce olanları uzaktan gördüm. Size yardım etmek istedim ama her şey çok hızlı oldu. Ardından sizi aradım tam vazgeçmek üzereyken sizi önümde buldum bir anda. Yaralandınız mı? Yardıma ihtiyacınız var mı?'' Bu ses diğer sese nazaran daha kibar ve anlayış dolu geliyordu. Ama yinede aklım ona hemen güvenmemem konusunda sürekli beni uyarıyordu. Benimle konuşan simayı görmeye çalıştım ama karanlık yüzünü tamamen gizlemişti. Öylece kala kalmıştım az önce yaşadığım korkunç şeyden sonra ne diyeceğimi kendimi nasıl izah edeceğimi bilemedi. En sonun da ürkekçe şu kelimeler döküldü ağzımdan, ''iyim teşekkür ederim sadece artık evime gitmek istiyorum.''
Bu kelimeler bir dilekmiş gibi çıkıvermişti ağzımdan. Öyle ki gölgede ki ses şöyle devam etti ''İzin verin size evinize kadar eşlik edeyim böylece hem siz daha güven için de yolunuza devam etmiş olursunuz hem de benim içim rahat etmiş olur.'' Bu nazik sözler beni rahatlatmış olsa da aklım sürekli beni uyarıyordu. Uzun bir süre ne yapacağımı ve ne diyeceğimi bilemedim. Bunun üzerine gölgeyi cevapsız bırakarak yoluma devam ettim. Ancak gölge peşimi bırakmamıştı beni çok dikkatlice ayarlanmış mesafeden takip ediyordu. Belli ki beni korkutmak istemiyor yakınlaşarak da rahatsızlık vermek istemiyordu. Mesafesini koruyordu, ancak bu takip bir süre sonra beni rahatsız etti ve onunla iletişim kurmaya itti. ''İsterseniz bana eşlik edebilirsiniz.'' Dedim çok hafif ve titrek bir sesle. Önce duyduğuna emin olamadım ama sonra yaklaşmasından ve kibarca koluma girmesinden anladım ki sesim ona ulaşmış. Koluma böyle kibarca girmesi bana güven verdi ve artık sanki bu karanlık dünya ile başa çıkabilirim hissine kapıldım. Biraz yürüdükten sonra gölge konuştu, ''Gece vakti buralar çok tehlikeli olur özellikle sizin gibi bir hanım efendi için daha tehlikeli.'' Bunun üzerine kendimi neden gerçekten böyle bir tehlikenin içine soktuğumu düşündüm. Ancak bir cevap alamadım çünkü buradan niçin geçtiğimi neden bu yolu tercih ettiğimi ne kadar çabalasam da hatırlayamadım. Gölge de ki simayı biraz olsun görebildim, gerçekten yakışıklı bir adamdı bu. Saçlarından yüzüne dökülen ve alın boşluğunda gölgeler yaratan kıvırcık saçları, gözlerinin iriliği ve sakallarının sanki kalemle çizilmiş gibi tıraşı çok çekici gelmişti bana. Uzun uzun yüzüne baktığım da adam da dönüp bir anda bana baktı ve gülümseyerek konuştu, ''Evinize yaklaştık mı acaba nereden gideceğimizi söylemediniz.'' Dalgınlığımdan kurtulup etrafıma bakındım gerçekten de nereye gidiyorduk böyle buraları daha önce hiç görmemiştim. Sokak lambalarının ışığı altında sadece belli başlı detayları kesik kesik görebiliyordum, onlar da hiç tanıdık gelmemişti gözüme. Gölgeye dönerek ''sanırım yolumu kaybettim buraları daha önce hiç görmedim.'' Bunun üzerine gölge biraz düşündü ve bir anda durdu, etrafına bakındı o da benim gibi tanıdık her hangi bir köşe arıyordu. Benden biraz uzaklaştığını fark ettim arayışında, o iri cüssesi her adım attığın da karanlığın içinde kayboluyordu. Bunun üzerine korkum yeniden artı ve korkunç bir yalnızlık hissettim. Heyecanlı bir şekilde onun gittiği yere doğru adımlar attım bu adımlarım gittikçe hızlandı. Sanki onu sonsuza dek kayıp edecekmişim endişesine kapılarak daha da hızlandım. Bir an onu göremedim ve korkum şimdi daha da inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Endişe içinde sağ sola hızla baktım çok geçmeden gölge beni buldu ve koluma yeniden girdi. Bunun üzerine tutmuş olduğum nefesimi öyle bir bıraktım ki gölgenin alaycı ama bir o kadar da sevecen gülümsemesi gözümden kaçmadı. ''Sakin olun yanınızdayım korkmayın sakın, nereye gideceğimizi buldum sanırım şuradan gideceğiz en azından sizin de tanımış olacağını düşündüğüm bir caddeye çıkarız böylece.'' Adamın sesinde ki o güven verici tokluk ve içtenlik beni yedin rahatlattı, ne yapacağını biliyor gibiydi ve kendinden çok emindi bu şuan öylesine ihtiyacım olan bir şeydi ki sözleri bana çok iyi geldi. Az sonra tam da dediği gibi söylediği bu caddeyi tanıdım ve evimin çokta uzak olmadığını fark ettim. Az ötede şu ikinci sokaktan döndüğümüzde evimin önünde olmuş olacaktık. Bu beni rahatlatmış olsa da aynı zamanda bu adamdan ayrılacağım için içimi garip bir hüzün kaplamıştı. ''Evet dediğiniz gibi burayı biliyorum iki sokak ötemizden sağ sapacağız sonra evimi görmüş olurum.'' Bunları söylerken içim de garip bir burukluk vardı. Oysa gecenin başından beri istediğim tek şey evime ve evimin o güven veren sıcaklığına kavuşmaktı. Şimdi şuan bana güven veren bu sıcacık sesten nasıl ayıracaktım kendimi. Acaba bu kibarlığından sonra onu evime davet edip kahve ikram etme teklifinde bulunsam mı diye düşünüp durdum yol boyu. Sonunda evime vardığım da gölge durmuş bana kesintisiz bakıyordu apartman kapısın da ki o loş ışıktan artık onun bütün detaylarını daha net seçebiliyordum. Benim yaptığım gibi o da gözlerini bana dikmiş beni inceliyordu, bir süre böyle konuşmadan bir birimizi bakarak tanımaya çalıştık. ''Demek evinize sonun da geldik sanırım vedalaşmamız gerekiyor artık.'' Bu sözleri öyle soğuk ifade etmişti ki hem ben hem o şaşırmıştı bunun üzerine kahve teklifimi söylememe fırsat kalmadan arkama döndüm. Apartman kapısını aralamıştım ki arkamda ani bir hareketle beni kolumdan yakaladı. ''Biliyor musun? Bende o korktuğun tecavüzcüler denim ancak sokakta kadınlara saldırmayı sevmiyorum onun yerine bu yöntemle evinde ona sahip olmayı seviyorum.'' Dehşete kapıldım hiç beklemediğim bu sözler bu kibar sandığım adamdan mı geliyordu! Hayır hayır! Böyle bir şey oluyor olamazdı. Sertçe kafama vurduğunda ve ben bayılmadan önce en son gördüğüm şey bulutların dağlıyor oluşu ve kızıl bir dolunayın açığa çıkıyor oluşuydu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku
Short StoryKaranlık bir sokakta, bütün ışıkların karanlığa yenik düştüğü o korkunç soğuk sokakta yürümekteydim. Bir takım garip çığlıklar kulağımı tırmalar gibiydi. Adımlarım bir kaplumbağanın ki kadar yavaştı, korku bedenimi esir almıştı ama kalbim sıcak ve n...