Nerde kalmıştık? Söylenen sözlerin insanın üstünde yarattığı o anda mı? Şu anda mı? Cevap bile veremediğim o andayız. Sözlerimin, sadece kafamda kurduğu sözlerimin ağzımdan çıkmaya cüret edemiyordu.
"Nasıl?" Her şeyi bir kenara bırakmış sadece bunu söylemeyi tercih etmiştim.
"Şu an olmasa da bir gün evlen benimle?" Şu an olmasa da bile bir gün oysa ne kadar emindi geleceğimizden.
"Delisin sen!" Geleceğimize ölümü katmayacak kadar deliydi hatta.
"Deliysem sana deliyim." İçimde garip bir hüzün vardı bu geleceğimizden bu kadar emin konuşmasından kaynaklı olmalıydı sırf bu yüzden bu cevaba hafifçe gülümsemek ile kaldım.
"Gülüşünde ki buruk ifade niye?" Anlaması zor olmaması gerek.
"Hesaba katmadığın bir şey var Bozan?"
"Nasıl bir şey?" Dilimin ucunda olan tek bir kelime vardı ama o kelime belki bu anı kirletmeye yeterdi.
"Ölüm." Derin bir nefes aldım ve yavaşça bakışlarımı ona çevirdim.
"Ölüm gibi bir şey." Vereceği tepkiyi aklımda canlandırabiliyordum fakat asıl beklediğim bu anı bozmama kızan bakışlarıydı ve onlarda yoktu.
"Bak güzelim, sana ölüm yok bizi bulmaz diyemem." Elleri yanağımı ısıtıyordu. Onun o narin dokunuşu kendimi huzurlu hissettiriyordu.
"Ama ölümün nerde nasıl bizi bulacağını da bilemeyiz güzelim bu yüzden geleceğimizi düşünürken ölümü içine katamayız." Sözleri teker teker kalbime dokunuyordu sesinde ki huzur ve sakinlik gözlerinde ki şefkat.
"Ölümü planlayamayız ama bu ölüm gerçeğini değiştirmez." Usulca yaklaştı önüme düşen saçlarımı geriye attı ve "Ama ölümle yaşayacağımız anlamına da gelmez." Ah Aras Bozan, sen nasıl birisin sen de ki nasıl bir his sanki sen yaşarken başkasına yaşatıyorsun.
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum." Usulca göğsüne yaslandım o koltukta bütün gece öylece sessiz ve huzurlu kaldık. İkimizin de vücutları birbirine sımsıkı sarılıyken, kulaklarımda bana verilen en büyük hediyenin melodisi duyuyordum, kalp atışı ve bu beni uykuya itiyordu tıpkı Aras'ı ittiği gibi.
***
Sabah Arastan önce uyanmış kahvaltı hazırlamaya başlamıştım. Her şey hazır sayılıyordu, Aras'a uyanması için vakit tanıyordum bu sebeple yavaş yavaş hazırlıyordum.
"Peynirli omlet kokusu mu o?" Bunun kokusunu alacağını tahmin etmeliydim.
"Hiçte dikkatinden kaçmıyor bakıyorum."
"Acıkınca öyle oluyor." Tavada omleti pişirirken arkamdan belimi kolları ile sardı sonra başını boynuma yaklaştırdı. Usulca kokumu içine çekti ve bu beni huylandırmıştı, gülmeme sebep olmuştu.
"Git bir yüzünü yıka uykucu."
"Asık uykucu sesin!" Haklı olabilirdi ama şu an bunu tartışmayacaktım. Adımlarıyla merdivenleri yavaşça çıktı kısa süre sonra banyonun kapı açılış sesi, su sesi ve iniş adımları geldi. Merdivenden bana yönelirken kapının çalış sesi ikimizin de dikkatini dağıtmayı başarmıştı.
"Şuna bakar mısın?" Başını sallayınca hızla kapıya yöneldim. Açana kadar bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu ya da belki de iyi bir fikir olduğunu tahmin bile etmiyordum. Sonra düşüncelerimi iyi ile kötü arasında bırakan görüntüyle karşılaştım.
"Kimmiş Defne'm?" Aras arkamdan geldiğinde en az o da benim kadar şaşırmıştı. Hiç konuşmadan en ufak bir tepki bile vermeden içeri geri döndüm. Kendime mutfakta uğraş aramaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ SEN
Romance"Benim içim fazlasıyla karanlıktı,geçmişimden kalan siyahlar vardı. Ama onun geçmişin acılarına rağmen kalan beyazları vardı. Onun içi fazlasıyla aydınlıktı karanlığımdaki aydınlıktı. Peki ya onun ışığı benim karanlığımı aydınlatmaya yeter miydi?" ...