Miya onun konuştuğunu duyunca daha da telaşlanip kalkmaya çalıştı.
"Sana zarar vermeyeceğim,bekle!"Onun yüzüne dikkatlice baktığında kahverengi saçlı bi erkekti. Goz rengini tam olarak daha görememişti. Ama ona yaptığı gülümsemeyi görüyordu.
"S-sende kimsin? Beni rahat bırak."
"Yolun başından beri tokezliyorsun sana yardım edebilirim." diyerek Miya'nın yanına yaklaşıp onun yanına çömeldi.
"Öncelikle benim sorumu cevapla!Sen kimsin?!!" diyordu öfkelenen Miya.
"S-smimasen. Ben Yang. Peki ya siz?"Miya kafasını ters yöne doğru çevirerek adını söyledi. Bir an önce onun yanından gitmek istiyordu. Onun büyücü olduğunu hissetmeye başlamıştı. Kendisi savaşçı olduğu için hemen oradan ayrılması gerektiğini düşündü.
"Sanırım sorun bacağında. Hemen iyileştireceğim."Yang, Miya'nın kanayan bacağını fark etmiş ve iki elini de oraya doğru yaklastırıp büyüsünü yapmaya başlamıştı.
Gözlerini kapatıp bazı sözler mırıldanıyordu. Ellerini oradan çektiğinde ise Miya'ya daha çok gülümsemisti.
"Iste bitti! İyisin değil mi?"Miya bacağını ve ayak bileğini oynattiginda hic bir acı hissetmiyordu. Gercekten de iyilestirmisti.
"A-arigatou.."
"Eğer sorun yoksa nereye gittiğini sorabilir miyim? Burasinin yerlisiyim yardım edebilirim."
"A-aslında b-ben kayboldum."Yang böyle bir cevap aslında bekliyordu. Çünkü onu takip ederken ortamı ilk defa gordugunu hissetmişti.
"Burası büyücü şehri. Savaşçılarin olduğu şehir ile arasında kilometrelerce uzaklık var."Miya paniklemisti çünkü büyücü şehrine gelmisti.
"B-benim hemen buradan ayrılmam gerekiyor. Bu arada sağol iyilestirme için." derken bir yandan da acele ile kalkmaya çalışıyordu.
Yang hala neden böyle davrandigini anlamamıştı. Kaybolan birisinin aceleyle kaçması ona anlamsız geliyordu.
Miya olduğu ara sokaktan hemen çıkmış ve geldiği yere doğru koşuyordu. Yanından geçtiği herkes ona durup bakıyordu. Kimse tanimamisti onu.
********************************
Rina sersemlemis halde yerde yatarken ayildiginda ona bakan İzumi'yi görmüştü. Dizleri üzerine çökmüş ve onun uyanmasini bekliyordu. Sonunda uyanmisti Rina.
İzumi Rina'nin takım arkadaşıydı. Genellikle hep beraberdiler. Rina bu sefer tek başına gitmek istedigi için onu zorla gelmemeye ikna etmişti.
"Görünüşe bakılırsa yine kesin bir galibiyet yok ha?"
"Ama elimde ölecek biliyorsun."
"Her zaman duymaya alıştığım şeyler." dedikten sonra Rina'ya gülümsemisti.Rina yerden hala kalmamıştı ve gökyüzünü izliyordu. İzumi de onun yanına uzanıp beraber gökyuzune bakmaya başladılar.
"Hepimiz bir gün bu gök yüzüne doğru ucacagiz. Sence daha da yukarısı bu kadar güzel midir İzumi?"
"Hic bir fikrim yok."
"Seninle burada sohbet etmeye çalışıyordum." derken Rina yüzünü somurtmustu.
"Bence en güzel şey buyuculeri eldivenimdeki bıçaklarla öldürurken onların acılı çığlıklarını dinlemek."
"Psikopatligini içinde yasa. Burada güzelim manzarayi izliyoruz alt tarafi."Onlar orada uzanırken, Miya şehirden çıkmış ve boş arazide kosuyordu. Hala koşmaya devam ederken İzumi ve Rina'nın yanından gecti. Miya o kadar hızli koşuyordu ki orada insan olduğunu bile fark etmemişti.
"Sende benim gördüğümü gördün değil mi?"
"Hemen onu takip etmeliyiz Rin-Chan!"
Rina ve İzumi hemen kalkıp Miya'yi takip etmeye başladılar.Miya hemen savaşçı kasabasına ulaşamadı çünkü o kadar uzakti ki 3-4 gününü alırdı neredeyse.
Hala takip edildiğini anlamamıştı. Rina ve İzumi de bunu anlamıştı zaten.
En sonunda soluklanmak için Miya durmuştu. Nefes nefeseydi. Kızlar da ona yetişmişti. Çok yakındılar.
"Sence artık kendimizi belli etmeli miyiz Rin-Chan?"Fısıltıyi duyan Miya yavaşça arkasını dönmüş ve iki kisi görmüştü.
*Yine mi birileri! Kesinlikle bunlar da buyucudur! Hemen gitmem gerek*
Miya tekrardan koşmaya başlamışti.
"BİZ BÜYÜCÜ DEĞİLIZ!" diye bağıran Rina belki duracağını düşünerek böyle seslenmisti."Seni avlamayacagiz merak etme!"
Miya onlari duyup hızını azaltıp durmuştu ve arkasını dönmüştü. Onların yanına gelmesini bekledi.
"Gerçekten savascisiniz değil mi?"
"Belli olmuyor mu sence de maskeli bayan"
"Hemen tavir alma İzumi!"
"Şey,ben kayboldum da savaşçılarin olduğu şehir ne tarafta?"İzumi bunu duyunca kendini tutamayıp hunharca kahkaha atti.
"Neyse ben kendim bulurum."Tam gidiyorken Rina sertçe Miya'nin omzundan tuttu.
"Seni daha önce hic görmemiştim ve sordugun soru da bunu kanitliyor. Henüz isimlerimizi bilmiyorsun ama bize bazı şeyleri anlatman gerekiyor."
"Daha tanimadigin birisine her şeyi anlat demek ne zaman moda oldu?"
"Bunu ben deseydim bana tekme atardın Rin!"
"Suan konumuz bu değil İzumi!"
"Omzumu birakta gideyim."Bir süre sessizlik oldu. Miya Rina'nin elini omzundan çekip onlara doğru döndü.
"Geçmişteki büyücü yüzünden gelecege yollandim. Bana karanlik bir gelecek olduğunu söyledi aslinda. Yukarıda açılan büyük büyü çemberini belki görmüşsunuzdur. Oradan ben düştüm ve sonra neresi olduğunu bilmeyerek büyücü şehrine girdim. Orada birisiyle tanıstim ve bacagimi iyileştirdi. Oradan çıkışı bulduğumda ise sonra sizinle karşılaştım."İkisi de saskinlik içinde Miya'ya bakıyordu.
"Demek sende Rabo'nun kurbanlarından birisisin."
"O-onu t-tanıyor musun?!"İzumi boynundaki kırık madalyonu eline alarak Miya'nin sorusunu cevaplamaya gecti.
"Rabo zaman büyüsünü kendisi üzerinde de kullanabiliyor. Onunla savastigim zamanlar olmuştu ama uzerinden uzun zaman geçti. Bu madalyon aile yadigarı aslında. Benim ailem büyücuydu onlar bana vermişti bunu. Onlar ölmeden once tüm güçlerini bu madalyona aktardılar. Sorun su ki ufak bir kırığı olsa bile bir özelliği kalmıyor. Onunla son savaşımda bu madalyonu kırıp diger yarısını kendisi aldi. Onu bir an önce bulup kalan parçayı alıp kazanda yakacagim!"
Miya bir şey diyemiyordu çünkü duyduklarına karşı çok şaşkındı.
"Birbirlerimizin ismini daha bilmeden böyle şeyler konuşmaya başladık. B-ben Miya siz?"
"İzumi Poison."
"Rina Tyler."
"Miya madem savascisin senin kullandığım arac nedir?"Rina bu soruyu sorarken onun güçlü olup iyi bir silah kullandığını düşünüyordu.
"Aslında ben okcuyum. Ama göründüğü gibi ne yayım ne okum var. Rabo ile savaşırken öteki dünyada kaldı hepsi. Ama zaten sürekli kaybediyorum ve hep yenisini yapıyorum." dedikten sonra maskesinin altından gülümsedi.
"A-anliyorum. Benim de 3 bıçaklı eldivenim ve çift taraflı uzun bıçağım var."
"Ben samuray kılıcı kullaniyorum."Miya, İzumi ve Rina'ya ısınmışti aslında. Henüz gittiği geleceğin karanlığını görmemişti. Eğer hep böyle ise burada kalmayi tercih ederdi.
"Yakınlarda ormanlık varsa oraya gidebilir miyiz? Yay ve 3 tane ok yapmam gerekiyor da."
"Ormanlık mi? Cidden ağaçlardan ok ve yay mi yapacaksin?"İzumi çok alaycı davranıyordu. İçinden onu aslında küçümsüyordu.
"Sadece bana ormanın yerini göstermenizi istiyorum. Sonra kendim şehri bulurum."
"Hayır sonra da bizim grupta olacaksın!"
"Rin-Chan?!"
"N-ne?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuroi Miraii
RandomBir gelecek en fazla ne kadar kötü olabilir? Ve ya nasıl daha iyi? Hic bir sorunun cevabını bilmez iken aniden yıllar sonrasında kendini bulmak nasıldır ki? Hem de her an öleceğini bildiğin halde yaşamak için katil oluyor iken.