Şarkımız Aysima'ya gelsin.
17|Veteriner
Yeteri kadar yaşamalı insan ve ederi kadar ölmeli. Ve ben beni hep altın saçlı kızı olarak görecek adamla yaşlanmalıyım. Kimine göre saplantılı dahi gelebilirdi bu sevgim ancak yemin ederim hastalıklı hislerle bağlanmamıştım Ali'ye. Sadece henüz beş yaşlarımdayken bile onsuzluğu düşünemeyerek sevmeye başlamıştım. Sadece gözümün gördüğü, ki bu öylesine bir laf değildi gerçekten de gözüm ilk onu görmüştü. Belki benim bahtsız kaderim o an imkansız görünen sevdama tutulmuştu bilemiyorum.
Ama inkar etmek olmazdı bin ömrüm olsa bininde de yine Ali'yi severdim. Ve bir kere bile acaba diye düşümezdim. Ama ufak yüreğim onun bazı hareketleriyle umutla dolup dualara tutuluyordu. Bin ömrüm olsa bini de Ali'nin sevgisini tatmayı arzu ediyordu. Dedim ya bende böyle seviyorum sevmese de canı sağ olsun diyecek kadar.
Sevse ne de güzel olurdu düşüncesi bile aklımı kaybetmeme neden oluyordu. Ali'nin sevdiği olmak ne güzeldir! Sahi o kadın nasıl böyle bir güzelliği terk edip gitmişti? Karan Ali'nin sevdiği olmak ağır mı gelmişti? Yoksa Karan Ali'yi sevmek mi ağır gelmişti? Ne sebep olmuştu da benim hayalleriyle yatıp kalktığım adamın sevgisinden kaçmıştı? Bunu bilecek miydim? Bilemeyecektim.
Belki de Ali hiç söylememiştir sevdiğini ama öyle olsa neden çoçukluğumu da alıp gitti desin? Ne olduysa oldu ve bir kadın bu hikayeyi çok önce terk etti. Arsız bir sevinçle dilime kadar gelen iyikiyi yuttuğum çok oluyordu ancak bazı zamanlar kendimi dizginlemek haddinden güç geliyordu. Ali ile dolup taşan kalbim gitgide büyüyor ve büyürken bir ihtimali de kendiyle büyütüyordu. Ali belki bir gün altın saçlı kızını çok severdi. Hemde hiçbir varlığı sevmediği kadar çok severdi.
Dudaklarımdan yükselen tebessüm hayat bularak canlandı. Engel olamadığım gülüşüm birkaç tını yükselerek özgürlüğün hürriyetinde kendine yer edindi.
"Neye gülüyorsun?" Duyduğum sesle dalıp giden bakışlarım yoldan bana dönmüş gözleri buldu. Birer girdap gibi beni içine çeken bir çift gece karası gözler öğrenmeye aç bakıyordu. Omuz silkerek yan oturuşumu bir nebze düzeltme ihtiyacı hissederek önüme döndüm.
"Sadece aklıma bir ihtimal geldi."
"Neden gözlerine baktığımda göremiyorum o ihtimali?" Sorusu ruhumda ufak iğnelerin battıktan sonra bıraktığı sızıyı bırakmıştı. Zihnimi kurcalayan ihtimali görmek mi istiyordu?
Gülümseyerek biraz öne eğildim. Böylece arabada ona biraz daha yaklaşmış oldum. Altan altan arada bir yoldan bana dönen yüzüne bakıyordum.
"Bu bir sır o yüzden görmüyorsun." Doğrulup tekrar yerimi aldığımda yan gözle ifadesini yokluyordum.
"Benden de mi saklı tutacağın bir sır?"
"En çok senden saklı tutacağım bir sır." Önümüzde biriken birkaç aracı firsat bilip yavaşlatığı arabayla kolaylıkla bana dönüp uzunca yüzüme baktı.
"Eninde sonunda öğrenirim." Kendinden emin çıkan sözcükleri içime korku salmak yerine keyiflendirdi. Öğrensin istedim, öğrensin ve olan olsun. Ya kollarına sarsın ya da çekip atsın beni hayatından, sonuçta ben tilkiydim ve o benim kürkçü dükkanımdı.
"Hangi sır sonsuza kadar saklı kalmış ki? Eninde sonunda öğren olur mu?" Belki de garip sözlerime anlam vermediği için belli belirsiz bir tebessümle bakmakla yetindi. "E daha var mı veterinere?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖNÜL DAVASI
Teen Fiction|TAMAMLANDI| Yarası kendinden güzel adam ve onun güzel Ay'ı. 02.09.2019