Sabahın köründe bir siren sesiyle homurdanarak uyanan arkadaşlarımı izledim. Normalde de fazla uyumayan benim için zor olmamıştı bu. Siren sesinin hemen ardından bir kadın elinde aynı ayakkabı ve esofmanlarla içeri girdi. Her birimize verdikten sonra sabah koşusu olduğunu 5 dk içerisinde aşagiya inmemiz gerektiğini söyledi.
Hizlica çantamdan taragimi çıkartıp saçlarımı sıkı at kuyruğu yaptım. Eşofmanlar standartti anlaşılan. Üstümü giyindikten sonra hazırdım. Diğerleri hala hazirlanamamisti . Hatta makyaj yapan Emma kıyafetinin ona bol geldiğini söylenerek mizmizlaniyordu.
Neyse diyip aşağıya indim. Yavaş yavaş toplanan kalabalikla beraber sessiz olmamız konusunda uyaran anaos sesleri artıyordu. Arka taraflara doğru ilerlerken onu gördüm. Bu sefer daha yakındı. Tabi benden daha yakın hatta ona sarılan dün ki çakma sarışın grubunun baş elemanı sandığım kişiyle görünce uzaklaştım. Kendimi aptal gibi hissetmem de uzun sürmedi tabi.
Yine boş boş duruyor istemsizce yakışıklı erkek kesiyor sonra nereden geldiği bilinmez suçluluk duygusu eşlik ediyordu.
Arkadaşlarımın benim adımı haykialariyla hem irkilmis hem de sayelerinde beni tanımayan kalmamıştı.
Giz devirip " Ne oldu?" Dedim. Adele" Kızım az önceden beri sana sesleniyoruz neredesin?" Dedi. Konuşmamızı bölen anaos sesiyle irkildim.
" Herkes sıraya girsin. Ayrıca ses yapana yemekte tatlı yok. Umarım eğlenirsiniz." Dedi. Tabi sıritmayi ihmal etmedi. Göz devirdim. Yavaşça önlerde oluşan küçük gruplara doğru sıralandım.
Sıraların oluşumu bittiğinde her sıranın başına birer hemşire ve her hemşirenin elinde küpe tabancasını benzer fakat daha büyük aletler vardi.
Minik adimlarla ilerleyen siramizin arasında ne yaptıklarını öğrenmeye çalışıyordum. Sonra gördüm. Sol omuza bir şey yerlestiriyorlar gibi görünüyordu. Yüzümü tuhaf bir hal alırken bilimkurgu filmlerinden fiskirmis sahneye ağzım açık şekilde bakıyordum.
Sıra bana geldiğinde 30 li yaşlarda esmer , hafif kilolu bir kadın sertçe bileğimi tuttu. Ben daha ne olduğunu anlamadan omzuma küçük bir alet ,belki sim katı gibi bir şey yerleştirmişti. O acının etkisiyle beni tutan tombik elden hınçla kurtuldum. Kadını yüz ifadesi bunu yapmaktan zevk alıyormuş gibiydi. Omzunu ovuşturarak sıranın arkasına gittim. Yine onu gormemle gecenin laciverti gözleri beni esir aldı. Hemen toparlandım tabi.
Sonunda herkesin sim kart şeysi yerleştirildikten sonra omzunda çoktan yara olmuştu. Tabi bu kadar oynamanın yanında az bile kalırdı.
Sıfır kollu bol sportif giysilerinizin üstüne cegetimi giyindim. Aslında bir nevi bana karşı koyuyordu. Aslında iyiydi. Omzunda daha büyük yara istemiyordum.
Tekrar sıra olduğumuzda her grubun başına üç hoca olacak şekilde tempolu koşuya başlamıştık. 3 km koşacağımizi öğrendiğimizde Katrina ve Emma anında oflamaya başladılar.
2 km sonunda baygınlık gecirexekmis gibiydik adeta . Sıraya yetisemiyor arkalarda kalıyorduk. Ve yine onu gördüm. Hiç etkilenmise benzlemiyordu. Aslında o an cegetsiz olduğunu ve kol kaslarının harika olduğunu dusunmeden edemedim. Sırf beni güçsüz görmesin diye kostüm. Hemde hiç kosmadigum kadar. Ama son 1 km onu izlerken hızlı geçmişti. Ya ben ne düşünüyorum böyle. Neyse kesin farketmistir zaten, amaaaan boşver yaten 6 gün sonra onu hiç gormeyecektim.
Koşunun bitişin ardından bacaklarımı hissetmiyor masalara koyulmuş sulardan birini anında bitirirken buldum kendimi.
Herkes yere yatmış soluk soluğa su içme telasindaydi. Emma , Adele ve Katrina ölü gibiydi. Tabi bu üç mükemmel fizikli sıfır kollu kızlara bakmayan erkek kalmamıştı. Hepsinin ağzından sular akıyordu. O tarafa doğru sert bakışlar attım ve kızları oturur pazisyona getirdim. O sırada omzumda ki elle irkildim. Aramdaki çocuk inanilmaz tatliydi. Yani buradaki herkes şu labirent filmindeki gibi mükemmel fiziğe ve keskin yüz hatlarına sahipti. Elbette bunları düşünürken gerçek dünyaya dönmem uzun sürmüştü. Elini uzatan çocuk " Selam ben Jack" dedi. Elbette kardeşimin adını taşıması ve en az onun kadar tatlı olması hemen ısındırmıştı beni. " Selam ben Ava" dedim. " Biliyorum zaten arkadaşlarımın sayesinde öğrenmeye kalmadı ki. Neyse , umarım tekrar görüşürüz. Özellikle Emma' yla." Cevap veremeden hızla gitti . İçimden " yav he he" dedim. Aslında iyi çocuktu. Yani Emma da onu severse neden olmasın di.
Yeni bir anaosla ayaklandik, yani ayaklandim. Aslında 3 küçük kız hala yerdeydi. Hepsini pohpohlayarak kaldırdım. Sonunda yeni bir sıra olduğumuzda yeni bir yere doğru yol aldık.
Geldiğimiz yer tesise çok yakındı. Bir tür çalışma sahasiydi. Ama daha çok renkli haliydi. Mesela bir yer mavi ,bir yer yesil ,bir yer kahverengi ,gri, siyah.... Yani bir sürü renk ve renklere göre ayrilmis camdan yerler. Ben bunların anlamını kavramaya calisirken anaos bizim için açıklama işini yapmıştı . Tabi ben yine duymadım. Emma " Bu renkler kanimizda bulunan maddeleri birbirinden ayırmak için bir tür kod. Yani kanimizda hangi madde daha fazla ise mesela mavi mavi cama giriyoruz. " Dedi. Aslında çok mantiksizdi. Yani kanında mavi daha fazlaysa ne olmus yani. Tuhaflıklar burada bitmiyordu elbette . Renk renk kocaman cam odaların içindekiler farklıydı. Aman kafamı yormayacam şimdi. " Sayın öğrenciler şu anda ne olduğunu kavramak sizin için zor olabilir. Fakat bilmeniz gereken tek şey kolunuza yerleştirdiğimiz çöplerin şu anda hangi renk yanıyorsa o renk odaya girmenizdir. İyi çalışmalar. " Ve saçma bir anaos daha. Elbette kolumdaki tıpkı burası gibiydi. Sikintiliydi. Yani arkadaslarimda ışık yanarken bir tek bende ışık yanmaması ... Yani ne demekti ki. Bir kaç defa cihaza dokundum. Birden fazla dokunmuş olacağım ki birde tüm ışıkları yandı ve içimde bozuldu. Yani o anki acıyla yere çömeldim. Görevli yanıma gelip tıp tip baktı. Elindeki şu çip tabancasını batırdı. Koluma artık krampları girmesiyle buruşmuş yüzüm düzeldi. Ne olduğunu anlamadığım sırada tekrar çipi yerleştirdiği anda kanayan kolum ve ben orada kaldık. Çip yine yanmamisti. Bende çaktırmadan maviye doğru ilerledim. Çünkü o acıyı bir daha cekmezdim. Hayret verici şekilde kapı açıldı. Demek ki normalde de burasiymis.
Bir oh çekim. Emma yeşil Katrina kahverengi ve Adele ve bende mavideydik. Başkalarının nerede olduğuna bakınca gride çakma sarışın grubunun, kahverengidir Jack ve bir kaç kişinin diğer yeşil yerde falan tanımadığım insanlar ve kirmizida sadece o vardı. Lacivertten en açık mavi tonuna bürünmüş gözleriyle benisuzen kişi....
Bir dakika banami bakıyordu o !? Çok süzdüm galiba hemen bakışlarımı kaçırdım. Normalde soğuk ve iç karartıcı olan bakışlarım ne ara bu kadar canlı ve dikkatli bakar olmuştu. Yani ne bileyim...
Adele in kolumu çekistirmesiyle içeri girdim. İçeride diğerlerinden farklı olarak o kadar nesne vardı ki yani şu bebeklerin kullandığı bir kutu olurda kare delikten kare kutuyu geçirmeye çalışırsınız ya ondan . Ne yapacaktik yani. Ağu ağu diye aglayacakmiydik. Ben böyle düşünürken diğer herkesin nesnelere zombi gibi odaklanması bı tuhaftı. Noluyo lan. Adele ti durtukluyordum ama beni duymuyordu bile. Görevli yanıma gelip" Komutu algilamadin mi? " Dedi. "Ne komutu?" diye sordugum anda kolumdan tutum beni odanın dışına bıraktı... İki b*ktan gun , ne harika..
Eveeeet 1003 kelime bu bölüme yorum ve votelerinizi bekliyorum. Arkadaşlarınıza onermeniz ve sayımızın artması dah çok bölümün gelmesini sağlayacaktır.
Görüşürüz okurlarimmm..😘😘❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DENEK #200#
Science Fiction" Aradıkları son kişi bu muymuş? Bence hiç bir işe yaramaz . " dedi sol arka masalarda oturan sarı saçlı sürtük. Yanında en az onun kadar güzel olan kız " Nereden biliyorsun ki? Daha tanışmadın bile." dedi. Sarı saçlı alayla gülüp" Ben bir bakışımla...