Geçiş bölümü olsun. Keyifli okumalar.
Araba kapılarının çarpılmasını takip eden boğuk erkek sesleri, Baek'in daldığı hafif uykunun içine sızmayı başardı. Lou'nun yerindeki uzun vardiyasından sonra Chanyeol'u görme isteğiyle onun evine gelmişti. Onun ve Dongwo'nun evde olmadığını görünce hayal kırıklığına uğramıştı ama sonuçta annesi değildi. Adam ona sürekli hesap verecek ya da ondan izin isteyecek değildi. Nerede olduğunu bilmemek canını acıtsa da evine, kedisine dönme niyetiyle kapıya yönelmişti. Ta ki Ally'nin basamakların altına geçtiğini görene dek. Sonra da mecburen adamlar gelene dek orada takılmaya karar vermişti. Esneyerek, kıvrıldığı kanepede uzanırken ağrıyan uzuvlarını gerdi. Baekhyun tekrar toparlanarak kollarını bacaklarına doladığı sırada aklına bir düşünce geldi. Chanyeol haber vermeden geldiği için ona kızar mıydı? Belki de kendisinden biraz uzak kalmak için bu gece işten izin almıştı. Ya da belki de ondan çoktan bıkmıştı, ayrılmak istiyordu ama nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Kahretsin! Davet edilmeden buraya gelirken aklı neredeydi ki? Şimdi kendini on kat daha salak gibi hissediyordu. Dongwo'nun timsaha "uyuzluk etmeyi" kesmesini söylediğini duydu, ardından ağır adım sesleri, gıcırdayan ahşap basamaklarda gittikçe yaklaştı. Baek bir anda, kanepede yayılmak şöyle dursun orada olmaya bile hiçbir hakkı yokmuş gibi hissedip fırlayarak kalktı. Ellerini önünde kavuşturarak neden orada olduğunu açıklamaya, özür dilemeye, sonra da çabucak gitmeye hazırlandı. Ama adamlar kapıdan girdikleri anda tüm planını unuttu. Soluğu kesilerek eliyle ağzını kapadı: "Yüce Tanrım, size ne oldu böyle?"
Dongwo'nun kaşı yarılmıştı ve suratı da dişçiden çıkarken yanağındaki pamuk toplarını çıkarmayı unutmuş gibi şişti. Chanyeol de iki santimlik yarığın altındaki mor sağ gözüyle ve şişmiş alt dudağında tekrar açılmış olan yarıkla daha iyi bir durumda sayılmazdı. Dongwo arkadaşına güya masumane bir bakış attı. Bir hikâye uydurması mı yoksa topuklaması mı gerektiğini anlamaya çalışan türden bir bakıştı bu. Bazı insanlar, "suçluluk" sinyallerini yakalayamazlardı ama Baek, insanların hareketlerini çözme konusunda ustaydı. Birlikte yaşadığı erkeğe hiçbir zaman güvenemediği ve yıllarca barlarda, restoranlarda çalıştığı için bu yeteneğini geliştirmişti. Chanyeol başını hafifçe sallayıp büyük spor çantasını ayağının dibine bıraktı. Dongwo ellerini birbirine çarptı: "Ah ne hatırladım biliyor musunuz? Bu akşam Sandy'ye uğramam gerekiyordu. En iyisi hemen bir duş alayım da..." Bir boğaz temizleme sesi sözünü yarıda kesti. "Ya da en iyisi, orada duş alayım."
Chanyeol başını yana eğdi. "İyi olur." "Tamam o zaman," dedi Dongwo kapıya doğru ilerlerken. "Seni gördüğüme sevindim Baek."
"İyi geceler Dongwo." Orada öylece dikildiler ve arabanın kükremesini artık duyamaz oluncaya dek ne hareket ettiler ne de konuştular. Sonunda sessizliği bozan Chanyeol oldu. "Duş almam gerek."
"Bunu görebiliyorum. Biraz ilk yardım da kötü bir fikir sayılmaz. Neler olduğunu anlatmak ister misin?"
"Dongwo'nun olduğu gizli turnuvaya katıldım. Bu akşam dövüşüm vardı. Dongwo'nun da öyle..." Baek başını yana eğdi. "Bir daha dövüşmek istemediğini sanıyordum."
Chanyeol bir omzunu silkince Baekhyun, o iri kaslarını gizleyen tişörte sinir olduğunu fark etti. "Düşünüyordum. Victor McManus diye büyük bir menajer var. Yeni bir yetenek arıyor. Ben de şansımı bir deneyeyim dedim." Baekhyun yüzüne yayılan koca gülümsemeye engel olamıyordu. "Ne oldu?" diye sordu. "Bence bu harika. Senin için çok mutlu oldum." Kendisine daha fazla engel olamayarak adamın yanına gitti ve kollarını beline dolayıp onu sıktı. Chanyeol şiddetli bir şekilde iç çekerek sövdü ve Baekhyun'u kollarından tutarak kendinden uzaklaştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes dövüşü 2 || chanbaek
FanfictionUyarlamadır. Konu birliği için ilk sezonu okumanız gerekmektedir.