-sayma, saydıkça azalır.

151 16 16
                                    

"
Park Jimin, ısız yollarda ilerleyen dört tekerlekli sıkışık atmosferine mutsuz olduğunu belli eden homurtular bırakıyordu.

Sağ avcu; dolgun, havanın ağır ve sıcak olmasından dolayı kızarmış, yarım kalan şekerlemesi yüzünden ikide bir oynadığı gözlerinden düşen kirpikli yanağına bastırmıştı.

Sol avcu, ince karnını sararken gecenin karanlığına daha da ürkünç gösteren ağaçlı yolu izliyordu.
Bükmüş olduğu dudağından bazen büyükçe nefes verip gözlerini kapatan sarı perçemlerinin uçuşmasını sağlıyor arada sırada bu dönemlerde ki aptal aşık gibi davranan kuzenin söyeldiklerine göz deviriyor yahut araba kullanan abisine sataşıp duruyordu.
En sonunda yorulmuş ve cama sığınıp geceyi izlemeye başlamıştı.

Kuzeni, Min Yoongi'ni sevgilisi Kim Taehyung'u görmek için bu kadar heyecanlı olmasını anlamıyordu.
Yahu zaten gün içerisinde sıklıkla birlikteydiler.

Jimin abisi evde yokken erkende eve gitmek bile istemiyordu bu ikili yüzünden.
Çünkü ikisi ne zaman yalnız hissetseler birbirlerine sırnaşıyorlardı.
Sadece erken uyandırdığı için küfürler eden Min sevgilisinin yanında bir kediye dönüşüyor nadir olan diş eti gülümsemesini esmer olan varken hiç yüzünden silinmiyor, adı geçince bile hemen uslu bir kediye dönüyordu.
Yalnız oldukları her anda -bir keresinde müzik sınıfında bile uygunsuz/yüz kızartan seslerini duyup utançla kaçmıştı Jimin- hemen bunu fırsata çeviriyorlardi.

Bu gece, Taehyung'un kardeşinin Tıp okulunu birincilikle bitirmesini kutllamasına gitme için son iki saatti hazırlanmakla geçiren kuzeni yerine güzelce uyumuştu.
Aklı almıyordu Jimin'in neden bir parti gece saat on bir de başlayıp sabah beşte biterdi ki?
Ve bu parti ev yerine şehrin en ucunda olmak zorundaydı?
Jimin evde oturup, biraz kedi gibi yuvarlanarak kitap okumak daha sonra bir kaç şey izledikten sonra güzel bir uyku çekmek istiyordu.
Hiç mutlu değildi, lâkin hâlâ çıkmadan önce çantasına iliştirdiği kitap için şükrediyordu..

Arabadaki sesizliği bölen Min neşeyle sevgilisiyle konuşurken, Hoseok taşlık yolun bitirmişti asfaltta rahatça ilerlemenin verdiği rahatlıkla bedava içki için hayaller kurup heyecanı sesine dolaşmış ıslık melodisiyle yolda ilerliyorlardı ama bu ıslık sesine karışan şakıyan kuzenin sesi Jimini deli ediyordu.
Değildi mutlu yada heyecanlı. Mızmız olmak istiyordu.
Söylenmek biraz da ağlamak istiyordu.
Nefret ediyordu kalabalıktan.

Böyleydi işte Jimin, yalnız olmayı seçmişti.
Korktuğu şeydi kalabalık..
Kalbinin bile kalabalık olmasından korkuyordu, soğuktu, kimsesiz dolaşırdı sokaklarda. Arkadaşı yok demek değildi sadece sevmiyordu konuşmayı insanları, yapmacık sesler onu geriyodu.

Düşündükçe daha da çatılan kaşları karanlığı bölen küçük küçük ışıklar sayesinde merakla, daha iyi anlamak arzusuyla kısılmış gözlerine biçimlice uymuştu hissettiği duygularına.

Park, görüyordu.

Terk edilmiş havası veren tarlayı kaplayan ateş böceklerini çok net görüyordu.
Koşmak istedi, oraya gitmek, onların ortasına uzanamak Yıldızlar mı yoksa ateş böceklerimi daha parlak anlamak istedi.
Içinde bir bayram çocuğu uyandı.
Yeni ayakkabılarını yatağının ucunda olan bir bayram çocuğu gibi hızla harekete geçti kalbi.
Yüzünde kocaman gülümseme yerleşti..

Böyleydi işte Jimin, sevinmek bile onun için bu kadardı.
Sevemek ne bilmese de..

Ama bu heyecanı hızlı bitmişti. Bir an donduğunu düşündüğü zaman aksini ispatlarcasına hızlıca akmış.
Tarladan 1kilometreyi hızlaca tepmişlerdi öyleki Park bunu, arabada kapısından davetsizce giren sesle alkol kokusu anlanış bir kez daha lanet ettirmişti bu gece.

"ferme de luciole <oneshot/jikook>"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin