"Ezra, müsait misin?""Müsaidim gel"
Aslı odaya girerken bende küpelerimi takıyordum. Arkamda durmuş elleri önünde bir benden tarafa bir başka tarafa bakıp duruyordu. Söyleyeceği ama çekindiği bir şey vardı sanırım. Arkamı dönüp konuştum.
"Bir şey mi oldu?"
"Aslında seni fazla sıkmak istemiyorum ama merak ettim, abimle konuştun mu?"
Demek mesele buydu. Ona nasıl yalan söyleyeceğim ki? Elimi tutup benimle birlikte yatağın üzerine oturmasını sağladım.
"Bak Aslı, sana yalan söylemeyeceğim. Aramızda ki sorunları halletmeye çalışıyoruz. Söz veriyorum en kısa zamanda konuşacağım onunla"
"Teşekkür ederim, nereye gidiyorsunuz böyle? Buraya gelmeden önce abimi gördüm, uzun zamandır takım elbise olmadan ilk defa görüyorum onu. Bunu neye borçluyuz?"
"Bir arkadaşı bizi kahvaltıya davet etmiş. Oraya gideceğiz. Söylesene, bu küpeler fazla mı abartı?"
Aslı giyinmeme yardım etmiş yarım saat sonra evden ayrılmıştık. Onun da dediği gibi uzun zaman sonra onu takım elbise olmadan görmüştüm. Bu halini ona ne kadar yakıştırsam da takım elbiseyi giymeye devam edeceğini biliyordum.
Yol boyunca konuşmamıştık, araba durduğunda önce benim kapımı açıp sonra bagajdan çıkardığı paketlerle yanıma gelmişti. Şaşırmıştım, paketleri bir eline alıp diğer elini belime yerleştirmişti. Taşlarla döşenmiş bahçe yolundan ilerleyip kapıya yaklaştığımızda elini belimden çekip kapıyı çalmıştı. Kapı açılır açılmaz sarışın küçük bir çocuk Cihan'ın boynuna atladı. Paketler yerle birleşirken Cihan'ın kolları da çocuğun sırtını bulmuştu.
Onun ardından güler yüzleriyle annesi ve babası olarak varsaydığım iki kişi kapıda belirmişti. Hoş geldiniz faslından sonra içeriye girmiştik. Biz konuşurken Cihan da küçük Aslan'a paketlerin içinde ki oyuncakları veriyordu. Ne kadar diğerleri konuşsam da gözüm sürekli onlara kayıyordu. Aslanla oynarken bambaşka bir adam olmuştu sanki. Hiç tanımadığım bir adama bürünmüştü. O an anladım harika bir baba olacağını.
Eda ile arka bahçeye kahvaltıyı kurmuştuk. İkisi de iyi birilerine benziyorlardı. Kahvaltının sonunda iki harika arkadaş edinmiştim.
"Murat, Eda ile nasıl tanıştınız?" Diye sordum.
"Ortak arkadaşımız sayesinde"
İkisi de gülüp Cihan'a bakıyorlardı. Cihan söze girdi.
"Murat benim askerlik arkadaşımdı, Eda da üniversitesi den arkadaşım. Benim doğum günü partimde ikisini tanıştırdım, sonra bir baktım beni ekmeye başlamışlar. Sonra sevgili olduklarını öğrendim"
Eda ellerini Murat'ın elleriyle birleştirirken bana dönüp sordu
"Ee siz nasıl tanıştınız? Genelde Cihan bize her şeyini paylaşırdı ama senin hakkında bildiğimiz tek şey adının Ezra olduğuydu."
Dönüp Cihan'a baktım. O ise bakışlarını masadan kaldırmıyordu.
"Biz... Mahkemede tanıştık. Karşı tarafın avukatlığını yapıyordum, dava bittikten sonra karşıma gelip benimle bir kahve içmek istediğini söyledi. Öyle tanıştık. Özel bir tanışma hikayemiz yok yani"
Cihan'a baktığım da yüzünde ki gülümsemenin solduğunu gördüm. Uydurduğum yalan hoşuna gitmedi galiba. Ne söylememi bekliyordu acaba?
Kahvaltıdan sonra bizler bahçede kahvelerimizi içerken Cihan da Aslanla birlikte oyun oynuyorlardı. Çok geçmeden kalkmak istediğimizde bizi bırakmamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR-İ AŞK (TAMAMLANDI)
Genç Kurgu25/05/2020 Bir gün uyandığınızda kendi yatağınızda olmadığınızı anladığınız zaman ne yapardınız? Kaçardınız değil mi? Ezra da onu yaptı. Kaçmaya çalıştı kaderinden, onu kendine hapseden kaderinden. Cihan'dan... - "Dışarı çık, yoksa!" "Yoksa ne?" Ezr...