2 yıldan fazla olmuştu ama hala bilekliğimi aktifleştirememiştim, biraz umutsuzluğa kapılsam da asla pes etmeyecektim. Sığınağımıza yeni gelen bir çocuk vardı, ismi Kaisho. Daha çok küçük olmasına rağmen çok yetenekli ve nazik bir çocuk. Tam onu düşünürken Kaisho yanıma geldi ve tişörtümü çekiştirdi, ''Tiarin abla, antrenmanımda yardım eder misin?'' deyip her çocuğun yaptığı masum köpek bakışıyla bana baktı. Hayır diyemedim, aşağı kata inip antrenman zırhını kuşandım. Kaisho bilekliğinden bir katana oluşturdu ve bana saldırmaya başladı. Kollarımla çoğu saldırısını engelliyordum. ''Saldırıların yavaş ve katanayı yanlış tutuyorsun..'' deyip zırh başlığımın altından gülümsedim. Kaisho ''EHHH ÖYLE Mİİ..'' deyip hayal kırıklığına uğramış bir yüz ifadesiyle bana baktı. ''Şapşal, hemen öğrencek değilsin ya..'' deyip güldüm, o da gülmeye başladı. Kaisho'ya sarılıp başını okşadım. Biashin-san, Shinium ve diğer sığınaktakiler yakınlarda bir varlığı halletmek için gitmişlerdi. Saldıracak hiçbir şeyim olmadan yanlarında gidemezdim o yüzden sığınakta kalıyordum, Biashin-san makinelerden iyi anladığından kaynaklı bizim bilekliklerimizi o yapmıştı ve bize en uygun olan silahı kullanmamızı sağlıyordu. Biashin-san dev gibi bir kılıç kullanıyordu, Shinium ise diğer çoğu kişi gibi katana. Acaba benim silahım ne olacaktı, diye içimden düşünüyordum ki o sırada Kaisho mankenlerle antrenman yapmaya başlamıştı. Ben dedim diye miydi bilmiyorum ama saldırılarını daha hızlı ve daha hareketli yapmaya başlamıştı. Onu böyle görünce içim gururla doldu. Kaisho'yu gülümseyerek izledim.
Bir kaç saat sonra Biashin-san ve diğerleri geldi. Hepsinin üstü kanla kaplıydı. Shinium, ''Bu seferki amma da büyük bir varlıktı ya.. Kollarım koptu.'' dedi. Biashin-san da başıyla onu onayladı. Hepsi sırayla duşa girip dinlenmeye gittiler, Kaisho ve ben kalmıştık antrenmana devam etmiştik ama kısa süre sonra ikimizde yorulup aşağı katta yere yatıp sızmıştık.. Biashin-san'ın bağırışıyla ikimiz de uyandık. Kaisho, ''B-BIASHIN ABLA BIZ ŞEY BIR ANDA UYUMUŞUZ G-GERÇEKTEN..'' dedi. Biashin-san ''Bidaha böyle soğuk yerlerde uyumayın, ikinizi de silahınız olsa bile hiçbir yere götürmem bak..'' dedi. Silahım hala olmadığından biraz üzülerek baktım Biashin-san'a. Kaisho ve Biashin-san ile üst kata çıktık. Kaisho'nun koyu bir ten rengi, sonradan boyanmış mavi saçları ve sapsarı parlayan gözleri vardı. Shinium'un ise bembeyaz parlak saçları ve gri gözleri vardı. İkisini gözetlerken farkedildim ve dışarı çıkmaya karar verdim. Atkımı ağzıma doladıktan sonra kapşonumu kapadım ve yürümeye başladım, parçalanmış eski gemiler ve bir sürü yıkılmış yapı gördüm. Yıkılmış yapının içine girdim ve tabii ki eski çizgi film bulabilme umuduyla girmiştim. Yerdeki şeyleri seçerken arkamda birinin yardım isteme sesini duydum. Hızlıca saldıracak bir şey bulmaya çalıştım, demirden yapılmış olan kitaplığın raflarından birini çıkardım ve sıkıca tuttum. Sesin geldiği yere doğru gittim ve.. Hiç böyle bir şey görmemiştim. Vücudu insan yüzleriyle kaplı bir varlık vardı. Elimdeki rafla varlığa hiçbir şey yapamazdım. Yavaşça varlığın hareketlerini kontrol ederek geri geri giderken cam bir şeye bastım ve kırılma sesini duymuş olmalı ki varlık kafasını benim olduğum tarafa çevirdi cam parçasını cebime attım ve hiç düşünmeden koşmaya başladım. Shinium farklı ayakkabılar tasarladığından kaynaklı yüksek yerlere zıplayabiliyor ve bir yüzeye tutunabiliyordum. İyi de bu yıkık mekanda nereye tutunabilirdim ki? Koşarken mekanı incelemeye başladım ve aklıma bir fikir geldi. Bir duvara koşmaya başladım, varlık peşimden geliyordu. Duvara ayakkabılarımla tutunup varlığın kafasının olduğu hizaya çıktım. Sonrasında duvardan varlığa doğru zıplayarak demir raf ile boynuna sadece bir çizik atmayı başardım. Bu sadece varlığı daha fazla sinirlendirmeme neden olmuştu. Varlık acıyla inledi ve bana doğru baktı. Kaçmaya çalıştım ama varlık omzumu ısırarak beni tuttu. Düşündüğüm tek şey bir silah istediğimdi. Ama silahım yoktu, silahsız dövüşecektim. Varlığın yüzüne sert bir yumruk attım, işe yaramamıştı.. Yerden aldığım cam parçasını cebimden çıkarıp varlığın gözüne soktum. Varlık omzumu bıraktı ve acıyla inledi, havaya zıplayıp hızlıca varlığa tekmeler savurdum. Varlık artık acıyla inleyerek yerde yatıyordu. Daha fazla zorlamadan omzumu tutarak sığınağa koştum. Fazla kan kaybettiğimden Biashin-san'ı görünce kendimi daha fazla tutamayıp bıraktım, yere düşmüştüm. Seslerini duyabiliyordum ama hareket bile edemiyordum...
(Merhaba, umarım beğenmişsinizdir. Tekrardan sonraki bölümde görüşürüz. Bildiğiniz gibi Tiarin'in hala bir silahı yok, Biashin'in yaptığı bilekliklerde de o kişinin rahatça kullanabileceği bir silah bilekliğin sahibinin sonsuza kadar kullanacağı bir silah oluyor. 'Neden bileklik? Neden normal olan, çelikten yapılan kılıçlar falan kullanmıyorlar?' diye düşünüyor olabilirsiniz, ama varlıklar metalle kesilebilecek kadar kolay şeyler olsalar o duvarlar zaten hiç olmazdı değil mi? Buraya kadar okuduysanız teşekkürler. Kendinize iyi bakın. :p)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Believe In Me
AdventureBizim zamanımızdan çok uzak bir zamanda, Dünyadaki her şeyi yiyen canlılar neredeyse tüm Dünya'yı çöl haline getirmişti. Devlet bu canlılara çare bulmak için 5 yaşın üstündeki erkek çocuklarına istediği silahı kullanmalarına izin veren teknolojik bi...