•Bölüm 11

23.5K 1.5K 1K
                                    


Kenan'dan nefret ediyordum. 

O gece eğer gelip de beni öpmeseydi, ona karşı hissettiğim tek şeyin cinsel arzu olduğundan neredeyse emin olacaktım. Dudaklarımız hiç birbirine temas etmemiş, kalbimi avuçlarının içine alıp da hiç sıkmamış olacaktı. Ama o gelip beni darmadağın etmeyi seçmişti ve ben şimdi hislerimin yalnızca cinsel istekten ibaret olup olmadığını sorgularken buluyordum kendimi. Çünkü nişanlanacak olmasının canımı acıtmasının başka bir açıklaması yoktu. Hayır, tabii ki de yakında nişanlanacak olan biriyle böyle bir şey yaşamış olduğum gerçeği bir hayli tatsızdı. Ama biliyordum ki, başka bir şey daha vardı. Derya'dan haz etmememe sebep olan, başka bir şey...

Günün sonuna yaklaşırken yoğun geçen birkaç saatin vermiş olduğu yorgunluk, tüm ekibin üstünde hissediliyordu. Birkaç kişi masanın üzerinde uyuklarken Ertuğrul abi de başını Bade ablanın omzuna yaslamış, ayaklarını yanındaki boş sandalyeye uzatmıştı. Bense Rıfat baş komiserin aniden odaya girme ihtimaline karşın uykumu dizginlemeye çalışıyordum. Yerimden kalkmaya kendimi zorlayarak birkaç adımda kahve otomatının yanına vardım. Şekersiz ve sütsüz ağır bir kahvenin beni kendime getireceğini umuyordum. Otomatın kahve vermesini beklerken bir ileri bir geri hareket edip ayılmaya çalışıyordum. Kahvenin hazır olduğunu bildiren bip sesi üzerine sıcak karton bardağı aldım elime yavaşça. Aynı yavaşlıkta arkamı dönmüştüm ki, burnumun dibine girmiş bir Kenan o an için en beklemediğim şeydi.

Uykumun kaçması için bu gerekiyormuş diye düşündüm kendi kendime. Bir şey diyip demeyeceğini anlamak için birkaç saniyeliğine gözlerine baksam da derdinin muhtemelen kahve almak olduğunu telkin ettim kendime. Bakışlarımı ondan ayırıp masaya doğru bir adım atmıştım ki kolumdan tuttu. Hızlıca yaptığı bu hareket elimdeki bardağın oynamasına ve bir kısmının elime dökülmesine sebep olurken ağzımdan çıkan iniltiye engel olamamıştım. Hemen ardından ağzımdan ufak bir küfür kaçarken, kimsenin istifini bozmayıp şekerlemelerine kaldıkları yerden devam etmeleri üzerine gözlerimi devirdim. İçeri aniden Akif amir ya da Rıfat baş komiser girse hâlimiz dumandı.

"İyi misin, dikkat etsene biraz." dedi Kenan kaşlarını çatarak. Benim bakışlarım onun yüzünde gezinirken o gözlerini elimden ayırmıyordu. "Ben mi dikkat edeyim?" diye gözlerimi kocaman açıp sorduğumda sesimin yüksek çıkmasına engel olamamıştım. "Asla hatanı kabul etmezsin zaten hata bende." dedim yüzümü ekşiterek. Hırsla elimdeki karton bardağı üstünden kavrayıp masanın üstüne koydu. Bardağın karton olmasına rağmen Kenan'ın sinirle yaptığı hareket masadan rahatsız edici bir ses çıkmasına sebep olmuştu.

Ertuğrul abi yerinden zıplayarak uyandığında Mehmet ve Gamze de kafalarını masadan kaldırmıştı. Sanki bunu bekliyorlarmış gibi "Yok bir şey." dememi yeterli bulmuş, uykularına geri dönmüşlerdi. Bunun üzerine Kenan kolumdaki elini iyice sıkarak kendisiyle birlikte beni de odanın dışına çıkarttığında afallamaktan kuracak cümle bulamamıştım.

Adımlarını hızlandırarak tuvaletin yanındaki temizlik malzemelerinin koyulduğu, aynı anda en fazla dört beş kişinin sığabileceği odaya girdi. Sabah temizlik yapmak için giren çalışanlar dışında kimsenin uğramadığı oda oldukça basık ve havasızdı. Kenan kapıyı kapattıktan sonra, üzerindeki anahtarla kapıyı kilitlediğinde bu saçma odanın neden bir anahtara sahip olduğunu düşünmeden edemedim.

"Derdin ne senin?" dedi normal bir ses tonuyla ama sesinin tınısından hissediliyordu sinirli olduğu. "Benim bir derdim yok ama sen derdinin ben olduğunu söyledikten bir gün sonra hiçbir şey olmamış gibi nişanlanacağın kadının ailesiyle yemek yiyorsun." dediğimde sesimi alçaltmaya gerek duymamıştım. Asıl sinirli olması gerekenin ben olduğumu anlamasını istiyordum. Kendimi de bir noktada geçmiştim, o kadını aldattığının farkında değil miydi? "Erkek olduğum için Derya'yı aldatmamış sayıldığını falan mı düşünüyorsun?" diye ekledim sinirle. 

Anons | DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin