Yıllarca kendilerini kötü bilen dört gencin hikayesiydi bu. Kötü oldukları için yaşadıkları her şeyi hak ettiklerini düşünmüşlerdi. Öyle düşünmek zorunda bırakılmışlardı. Kimse sadece kendilerine zarar verecek kadar iyi olduklarını görmemişti.
"Ne anlatacakmış?"diye sordu Ağca. Özlem'e döndü.Özlem'in gözlerini korku kapladı. Bir eli karnına gitti. Ağca'nın gözleri de Özlem'in karnına gitti. İçi burkuldu. Bebeği olacağını çoktan unutmuştu. Özlem'in hamile olduğunu öğrendiğinde baba olacağını öğrendiği için dünyalar onun olmuştu. Şimdi karnında bebeğini taşıyan kadının gözlerinin içinde korku olması onu sinirlendirmişti.
Sinirle bir şekilde Deniz'e baktı. Deniz onun ifadesinden korkmadı. Her zaman ki gibi bir köşeye sinmedi. "Deniz yaşadığımız her şeyin farkında mısın?" Sesi sert çıkmıştı Ağca'nın. Ali ve Bulut'un da bir şey demesine izin vermedi. Onlar bir şey demeden onlara döndü. "Siz karışmayın."
"Biz neden bu haldeyiz? Özlem senin yüzünden kaçırıldı. Karnında benim bebeğim varken. Ecevit'i hedef alan silahın ucunda kim vardı?" Ağca'nın sözleri sanki Deniz ufak bir kibrit parçasıymış gibi paramparça ediyordu. Kibritin ucunu ateşliyor ve yavaş yavaş yanmasını bekliyordu. Deniz'in tüm cesaretini eliyle ittiriyordu. Sana en çok zarar veren en yakınında olanlar değil miydi zaten?
Bulut kendini tutamadı. "Konuşmak yerine bir kere, hayatında sadece bir kere, şu kızı dinle. Dostunu dinle!"dedi. Onun da gözlerinde kırgınlık vardı. Özlem'in yaptığı şeyler, Deniz'in yaptığı şey olmasa bile oturup ilk Deniz'i dinlemesini beklerdi. Dostum dediği insanı dinlemisini beklerdi. Ağca kaşlarını çatarak Deniz'e döndü.
"Hayatında bir kez de olsa şu kızı dinle." Deniz'i bir kez fark et diye geçirdi Bulut içinden. Sadece bir kez kırma şu kızı, sadece bir kez anla şu kızın içinden geçenleri. Sadece bir kez..
"Neden oradaydık biz Ağca? Özlem'le sadece düğünde karşılanan Ecevit neden onu kaçırdı?" İşte Ağca bunu hiç düşünmemişti ya da düşünmek istememişti. Neden Özlem'i kaçırdığını bilmiyordu. O varken Bulut varken Ali varken neden Özlem'i kaçırdığının cevabını o da verememişti.
Özlem artık bakışlarını yere indirdi. "Özlem'e sorsana, karnında ki bebek kimden?" Ağca'nın duyduğu cümleden gözleri açıldı. "Ne saçmalıyorsun?" Deniz histerik bir kahkaha attı. "Yazık."dedi.
Ali de şaşkındı. Onun kitabında böyle büyük kötülükler yoktu. Anlamak istemedi duyduğunu. O gün mesajı gören ve banyoda her şeyi adam akıllı öğrenen Bulut sakince duvara yaslanmıştı. Deniz'e zarar gelmediğini sürece olacakları bekliyordu. "Özlem ne diyor bu?" Ağca yere bakan Özlem'e baktı.
Özlem bakışlarını yerden kaldırdı. Gözyaşları akmaya başladı. Gözyaşları her şeyi doğruluyordu zaten. Deniz, Özlem'in yüzüne görünce sildi gözlerinde ki nefreti. Birkaç kekelemeden başka bir şey demedi Özlem Bulut yaslandığı duvardan doğruldu. Ağca'nın yanına adımladı. Eğer sırtını yaslayacak birini ararsa o an Ağca, Bulut hep orada olacaktı. Ağca yutkunamadı.
"Özlem'in seni aldatması, sen düğünle ilgili telaşlanırken onun gidip Ecevit ile yatması..." Ağca hızla bakışlarını Deniz'e çevirdi. "Karnında ki bebeğin senin olmaması önemli değil ama değil mi? Tek suçlu benim." Sol gözünden akan yaşı elinim tersiyle sildi hızla. "Tetiği ben çektim. Haklısın Ağca."
Ağca destek almak için eliyle bir şeyler aradı. Bulut yanı başında kolunu tutmasına izin verdi. Ağca'nın nefesleri hızlanırken gözlerini kapattı. Evet etkilenmişti. Bu onu fazlasıyla yaralamıştı ama hislerinde bir şey eksikti. Bebeğin onun olmaması belki mahvedicekti onu ama Özlem'in onu aldatmış olması bir şey ifade etmedi ona. Korktuğu şey oluyordu; Deniz'in dolu gözleri daha fazla incitiyordu, burkuyordu yüreğini Ağca'nın.
Deniz daha fazla diyecek bir şey bulamadı. Ne için daha fazla diyecek bir şey arayacaktı ki zaten? Ağca'nın sözleri yeteri kadar tatmin etmişti onu. Daha fazla kırılamamıştı.
Sakin adımlarla çıktı odadan. Kimseye bakmadan, ayakkabılarını ayağına geçirip çıkış kapısına yöneldi. Son kez eve baktı. Gülümsedi.Dört dostun sesleri yankılandı evde."Deniz! Nereye?"Bulut'un seslenmesini umursamadı. Belki de ne başta yapması gerekeni yapacaktı. O an orada durup polisleri beklemesi lazımken kaçmıştı. Teslim olacaktı. Kapıyı açtı. Kapıyı açar açmaz karşısında iki polis gördü.
Soğukkanlılık ile durdu karşılarında. Zaten teslim olmaya gidiyordu. Hatta iyi olduğunu düşünüyordu. Ayakları onu oraya kadar taşımayabilirdi. Deniz kapı sonuna kadar açık öylece durdu. Evinde biraz daha durmak istiyordu. Ali, Bulut ve Ağca tam arkasındaydı. Özlem ise biraz yanlarında. Hepsi endişe ve korku ile bakıyordu polislere.
Deniz'i almaya geldiklerini düşündükçe hepsinin yüreği ağzına geliyordu. Deniz bir adım atarak polislere yaklaştı. Ama hayat her zaman insanı yanıltmaz mıydı?
Her zaman beklemeyi ve yanılmayı seçmişlerdi. Hayat ise bekletmeyi ve yanıltmayı. "Hayat çok tuhaf, sanki biraz sonra ağlayacakmışız gibi sürekli."demişti birisi. Sanki sürekli bir mendile, ağlayınca kafamızı koyacak bir omuza ihtiyacımız varmış gibi zorunlu bırakırmış hayat bizi.Polisler ellerinde ki birkaç kağıdı karıştırdı. Ardından gözlerini Deniz'in arkasına diktiler. Ellerinde ki fotoğraflarla aynı mı diye teğit etmek için iyice süzdüler.
"Ağca DEMİR. Adam yaralamaktan tutuklusunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNETİN ÇOCUKLARI
Fiksi Remaja"Betimlemelerin çoğunu kaldırdığım ve ağlayarak bitirdiğim hayatımda hep kelimeleriyle var olacak dört çocuk;" ------- Cehennemde kaybolan cennetin çocukları. "İnsan hayatı kalp ritmine benzer. Monitörde görünen düz çizgi senin öldüğünün işaretidir...