Bölüm 5

8 1 0
                                    

Uyandığımda yüzüme tutulan bir ışık vardı, ''Öldüm mü?'' dedim. Shinium, ''Hayır, aptal.. Bir yere giderken neden bize haber vermedin ki?'' dedi ve üzgün bir ifadeyle bana baktı. Bende gülümsedim ve Kaisho'ya baktım, ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Başını okşadım ve kolay kolay ölmeyeceğimi söyledim. Kaisho burnunu çekerek ''Biashin-san seni yaralayan canavarı halletti..'' dedi ve tekrar burnunu çekti. ''Teşekkür ettiğimi söylersiniz.'' dedim ve omzuma baktım. ''Geçmiş midir?'' diye sorarak Shinium'a baktım. Shinium, ''Duvarın arkasına yalvararak o iğnelerden aldık, iyileşmiştir.'' dedi ve omzumdaki sargıyı çıkardım. ''Vay be.. Çok çabuk iyileşmiş daha önce hiç bunlardan kullanmadım, bu kadar kötü de yaralanmamıştım gerçi.. Aman neyse.'' dedim ve antrenman yapmaya gittim. 

Antrenman yaptığım, kuklaya benzeyen şeye havadayken hızlıca tekme savuruyordum. Yere indiğimde ise yumruklarımı kullanıyordum. Biashin-san gelip kafama vurdu ve ''SİLAHIN OLMADAN BİR DAHA HİÇBİR YERE GİTME!'' diye bağırdı. Sessizce ''Üzgünüm..'' dedim. Herkes benim için endişelenmişti. ''Silahımı daha hızlı almak istiyorum deyip Biashin-san'a gülümseyerek baktım. Biashin-san başımı okşayıp bana gülümsedi. Dağınık mor saçlarım ve sarı gözlerim vardı. Biashin-san ise gerçekten çok güzeldi, korsan gibi tek gözüne bişey taksa da yine de güzeldi. Kıpkırmızı saçları her zaman güzel gözüküyordu. Biashin-san'a hayranlıkla bakarken ayak seslerini duyup o yöne baktım. Kaisho, ''U-Umarım silahını bi an önce alırsın Tiarin abla.'' deyip gülümsedi. Kendimi tutamayıp ''Kaishooo, çok tatlısın!'' diyerek Kaisho'ya koşup sarıldım. Bu kadar duygusal andan sonra antrenmanıma devam ettim. 

Sonraki gün dışarı çıktım ama bu sefer uzaklaşmadım. Sığınağa yeni gelen bir kişi vardı, Biashin-san ile konuşurlarken yüzüne dikkatlice baktım ve! ''Eiger?'' diye sorarak çocuğa baktım. Çocuk bana dönüp ''Hm.. Tiarin, silahsız.'' dedi. Sinir olsam da belli etmedim. ''Annenin şu hastalıktan öldüğünü duydum.'' dedi ve bana baktı. Üzgün bir şekilde ''Evet.. ve benden savaşmamı istedi.'' dedim. Eiger kendini tutamamış gibi bir anda kahkaha attı, ''SAVAŞ MI?'' dedi ve gülmeye devam etti, ''SİLAHSIZ VE ASLA BİR SİLAHA SAHİP OLAMAYACAK BİR KİŞİYE SAVAŞ MI DEDİ GERÇEKTEN?'' dedi ve duraksadı. ''..ve bunu senin gibi bir aptala demesi de.'' dedi ve ciddi bir yüz ifadesiyle bana baktı. O bunları derken yere bakıp sinirimi kontrol etmeye çalışıyordum. Shinium arkadan koşarak gelip Eiger'a sinirli bir yüz ifadesiyle baktı. ''Arkadaş.. Olduğumuzu sanıyordum..'' dedim. ''Senin gibi bir ezikle para verseler de arkadaş olmam.'' dedi. Duyamayacağı bir seste, ''Seni yumruklayarak öldürmek istiyorum.'' dedim ve bir anda Eiger'ın üstüne atlayıp onu yere devirdim. Yumruklarımda mor parlayan bir şeyler vardı. Silahım mıydı bilmiyorum ama Eiger'ı yumruklamaya başladım, son yumruğumu da sertçe yüzüne attım. Eiger ağzından kan tükürdü ben de üstünden kalktım, hala sinirliydim. Annemin sözüyle nasıl dalga geçebilir ki? Hatırlayınca tekrar sinirlendim ve yumruklarımı daha çok sıktım. Eiger, ''Silahın.. yumrukların mı.. hah.. bir varlığı yumruklarınla nasıl öldürebilirsin ki..'' dedi. ''Sende denememi ister misi-'' diyerek üstüne tekrar yürüyordum ki Biashin-san beni tuttu. Biashin-san'a baktım ve başımı eğdim. Dışarı çıktım ve yıkık binaların olduğu yere tekrar gittim. Silahım hala duruyordu, bu iyiydi ve nasıl silahımı ortaya çıkarıp çıkarmayacağımı da bilmiyordum bu da kötüydü. Yumruklarımı sıktım ve hızlıca duvara yumruk attım. Önden baktığımda bir şey olmamıştı sonrasında duvara yandan baktım ve VE VURDUĞUM DUVARIN ARKASINDAKİ TÜM DUVARLAR ÇATLAMIŞTI. ''Çok iyii..'' dedim. Yumruklarımdaki şeyler ayaklarımda da vardı. Havaya zıplayıp hızlıca duvara birkaç tekme attım. Bu sefer vurduğum duvar çatlamıştı. Yere inip gerçek bir silah denir mi bilmem ama ayağımdaki ve elimdeki şeyleri inceledim. Ayağımdakiler daha çok ayakkabıya benziyordu ve ayak bileğim dışında her yeri sarmıştı. Elimdekiler ise parmaklarım dışında her yeri sarmıştı. Kısacası gerçek bir silahtan çok her şeye benziyordu. Bu silahla canavarlara büyük ihtimal pek bir şey yapamayacaktım. Oturup iyice düşündüm. ''Aslında gayet iyi bir silah..'' dedim ve sığınağa koştum. 

Biashin-san bana baktı, ''Çocuğun kaburgasını kırmışsın, Tiarin. Tek bu da değil yüzüne vurduğunda da çenesini kırmışsın.'' dedi. ''Senin yerinde olsam ben de aynısını yapardım, ama bir yerlerini kırmazdım tabii..''diyerek ekledi Biashin-san. Biashin-san'a doğru baktım ''En azından silahımı çıkardım sayesinde..'' dedim. Biashin-san kendini tutamayıp ciddi ifadesini bırakarak gülümsedi, ''Evet, neredeyse 3 yıl olacaktı..'' dedi ve bana baktı. Tabletimi açtım ve açıklanan haberlere bakıyordum. Dışarıda olduğumdan kaynaklı dışarıya gönderdikleri haberler bana da geliyordu. Sistemi iyi düşünmüşler. İlk haberde büyük bir kum fırtınası olacağı, ikinci haberde ise varlıkların yeni isminin Beings from Nothing yani BFN olduğunu açıklamışlardı. İyi olmuş, varlık varlık diyerek geziyorduk. Üçüncü haberde ise BFN'lerin kum fırtınasıyla birlikte büyük miktarda çoğalacaklarının haberiydi. ''Haberlere baktınız mı?'' diye sordum. Shinium, ''Kumda sörf yapmak nasıl olurdu acaba..'' diye kendi kendine düşünüyordu. Kaisho bana baktı ve dediğimi tek dikkate alan oydu ''Ben baktım, v-ve dikkatli olmamız lazım. Duvarlara en yakın sığınaktakiler biz olduğumuzdan duvara gidebilecek her BFN'i öldürmemiz lazım.'' Kaisho'ya gülümsedim ''Haklısın, dikkatli olalım.'' dedim ve herkesle birlikte kum fırtınasının gelmesini beklemeye başladık. 

(Merhabaa, umarım beğenmişsinizdir. Sonunda şu silahı aldı diye düşünüyorsunuzdur büyük ihtimal. Sonraki bölümde görüşürüz.)


Believe In MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin