Bu kitabın ilk bölümü . İkinci bölümü okunma ve oy sayısına göre atıcam umarım keyifle okursunuz .
☆
☆
☆Üç basit dileğim var . Gerçekten de çok büyük istekler değiller .
İlki , kış dansına Marie Antoinette gibi giyinerek gitmek . Bir kuşa kafes görevi görebilecek kadar abartılı bir peruk ve dansa ancak ikili kapılardan girebileceğim kadar geniş bir elbise istiyorum . Ama içeri girerken eteğimi yukarı kaldırıp asker çizmeleri giydiğimi göstereceğim , böylece herkes fırfırların altında punk-rock olduğumu görecek .
İkincisi ise ebeveynlerimin erkek arkadaşımı onaylaması . Ondan nefret ediyorlar . Sürekli koyu renk dipleri gözüken açık sarı saçlarından , örümcek ağları ve yıldız dövmeleriyle kaplı kollarından nefret ediyorlar . Kaşlarının küçümseyici , gülümsemesinin alaycı olduğunu söylüyorlar . Müziğinin yatak odamdan bangır bangır çalmasından bıktıklarını ve erkek arkadaşımın grubunu kulüplerde çalarken izlemeye her gittiğimde eve dönüş saatim hakkında kavga etmekten yorulduklarını .
Peki ya üçüncü dileğim ?
Bir daha asla Bell ikizlerini görmek istemiyorum . Hiçbir zaman .
Ama erkek arkadaşımdan bahsetmeyi tercih ederim . Ebevyn onayı istemenin pek havalı olmadığının farkındayım ama Max'in benim için doğru kişi olduğunu kabul etseler hayatım çok daha kolay olurdu . Bu , utanç verici kısıtlamaların , randevulardaki saat başı kontrollerin ve en iyisi , pazar kahvaltılarının sona ermesi anlamına gelirdi .
Böyle sabahların sona ermesi anlamına .
" Bir waffle daha ister misin Max ? "
Babam Nathan , altın renkli waffle yığınını antika masamızın üzerinden erkek arkadaşıma doğru itiyor . Bu gerçek bir soru değil . Biz gitmeden ebeveynlerimin sorgularına devam edebilmeleri için verilen bir emir. Kahvaltıyla baş etmemizin ödülü ise , daha az kontrollü ve daha rahat bir pazar akşamüstü randevusu .
Max iki waffle ve ev yapımı frambuaz-şeftali şurubu alıyor . "Teşekkürler efendim. Her zamanki gibi inanılmaz . " Max şurubu dikkatle , her kareye bir damla gelecek şekilde döküyor . O , görünüşü aksine dikkatli biri . Bu yüzden hiçbir zaman cumartesi geceleri içki veya ot içmez . Kahvaltıya akşamdan kalma gözükerek gelmek istemez .Tabii ki ebeveynlerimin dikkat ettiği şey bu . Hovardalığa dair bir kanıt .
" Andy'ye teşekkür et . " Nathan başını hızla evimizde bir turta pastanesi işleten diğer babama çeviriyor . " O pişirdi . "
" Çok lezzetli . Teşekkür ederim efendim . " Max hiçbir şeyi kaçırmıyor . "Lola , yeteri kadar aldın mı ? "
Gerindiğimde , sağ kolumda yirmi santim boyunca uzanan Bakalit bilezikleri birbirlerine çarpıyor . " Evet , yirmi dakika önce . Hadi . " Dönüp bizi erken bırakmaya daha yatkın aday olan Andy'e yalvarıyorum . " Artık gidebilir miyiz ?"
Andy masumca gözlerini kırpıştırıyor . " Biraz daha portakal suyu ister misiniz veya omlet ? "
" Hayır. " Kendimi bırakıp kambur durmamak için savaşıyorum . Kambur durmak hiç çekici değil .
Nathan bir waffle'a daha çatalını batırdı . " Ee . Max. Sayaç okuma dünyası nasıl gidiyor ?"
Max indie punk rock tanrısı olmadığı zamanlarda , San Francisco şehri için çalışıyor . Max'in üniversiteye gitmak istememesi Nathan'ı sinirlendiriyor . Ama babam , Max'in esasında dahi olduğunu anlamıyor . Max adlarını söyleyemediğim insanlar tarafından yazılmış karmaşık felsefe kitapları okuyor ve bir sürü kızgın politik belgesel izliyor . Ben kesinlikle Max'le tartışmaya girmem .
Max kibarca gülümsüyor ve koyu kahve kaşları azıcık kalkıyor . " Geçen haftayla aynı . "
Andy , " Peki ya grubun ?" diye soruyor . " Cuma günü bir plak şirketi müdürü gelmeyecek miydi ? "
Sevgilim kaşlarını çatıyor . Plak şirketindeki adam gelmemişti . Max onun yerine Andy'yi Amphetamine'in gelecek albümü hakkında bilgilendiriyor . Ben ve Nathan da birbirimize kaşlarımızı çatıyoruz . Şuphesiz babam bir kere daha Max'i suçlayacak hiçbir şey bulamadığı için hayalkırıklığına uğramış durumda . Tabii yaş konusu dışında.
Ebeveynlerimin sevgilimden nefret etmesinin gerçek sebebi bu .
Benim on yedi , Max'inse yirmi iki yaşında olmasından nefret ediyorlar .
Ama ben yaşın önemli olmadığına son derece inanan biriyim . Ayrıca fark sadece beş yıl , bu ebeveynlerimin arasındaki farktan çok daha az. Fakat bunu veya sevgilimin , Nathan'ın ebeveynlerimin çıkmaya başladıklarındaki yaşında olduğunu belirtmem hiçbir işe yaramıyor . Bu sadece sinirlenmelerine sebep oluyor . Nathan hep , " Ben o sırada Max'le yaşıt olsam da Andy otuz yaşındaydı , " diyor . " Ergen değildi . Ve ikimizin de önceden birçok erkek arkadaşı , bir sürü hayat deneyimi olmuştu . Bu tip şeyelre öylece dalamazsın . Dikkatli olmalısın . "
Ama genç ve âşık olmanın nasıl olduğunu hatırlamıyorlar . Tabii ki bu tip şeylere dalabilirim . Söz konusu Max gibi biri olduğunda bunu yapmamam aptalca olur . En iyi arkadaşım , ebeveynlerimin bu kadar katı olmasının çok komik olduğunu düşünüyor . Ne de olsa , bir çift eşcinsel adam seksi , birazcık da tehlikeli bir erkek arkadaşın cazibesini anlamalı , değil mi ?
Bu , gerçekten acı verecek kadar uzak .
Mükemmel bir kız çocuğu olmam bir şeyi değiştirmiyor . İçki içmiyorum , uyuşturucu kullanmıyorum ve hiç sigara içmedim . Arabalarını çarpmadım , araba kullanamıyorum bile , o yüzden yüksek sigorta paraları ödemiyorlar . Fena olmayan bir işim var . İyi notlar alıyorum . Eh , biyoloji dışında ama o domuz fetüsünü kesip incelemeyi ilkelerim yüzünden reddettim . Ve iki kulağımda da birer delik var ve hiç dövmem yok . Henüz . Toplum içinde ebeveynlerime sarılmaktan utanmıyorum bile .
Nathan koşmaya gittiğinde ter bandı taktığı zamnlar hariç . Çünkü , hadi ama .
İşleri hızlandırmayı umarak masadaki tabak çanağımı topluyorum . Bugün Max beni en sevdiğim yerlerden biri olan Japon Çay Bahçesi'ne ötürdükten sonra arabasıyla akşam vardiyam için işime bırakacak . İki durak arasında 64 model Chevy Impala'sında biraz güzel zaman geçireceğimizi umuyorum .
Max'in arabasının hayalini kurarak mutfak tezgahına yaslanıyorum . Nathan , " Kimono giymediği için ben de senin kadar şaşkınım , " diyor .
" Ne ? " Daldıktan sonra insanların benim hakkımda konuşuyor olduğunu fark etmekten nefret ediyorum .
Nethân kırmızı ipek pijama altıma işaret ederek , " Japon Çay Bahçesi'ne Çin'e özgü pijamalarla gidiyorsun, " diye devam ediyor. " İnsanlar ne düşünecek ?"
Ben modaya inanmıyorum . Kostümlere inanıyorum hayat her gün aynı insan olmak için fazla kısa . Ebeveynlerimin salakça davrandığını fark ettiğimi göstermek için Max'e gözlerimi deviriyorum .
Andy, " Bizim küçük travestimiz , " diyor .
" Sanki daha önce bunu hiç söylememişsin gibi. "
Andy'nin tabağını kapıp kahvaltıdan kalanları Betsy'nin kasesine döküyorum . Betsy'nin gözleri büyüyor ve waffle kalıntılarını büyük bir köpek ısırığıyla yiyor.
☆
☆
☆Arkadaşlar bu günlük bu kadar kitapta bir bölüm çok uzun olduğu için yazarken yoruluyorum . Bu yüzden bir bölümü ikiye bölmeye karar verdim . İkinci bölüm tekrardan " 01 . Bölüm " şeklinde gelicek . Umarım okurken keyif almışsınızdır kitap en başta bana sıkıcı gelmişti ama daha sonra çok beyendim ve sizlerinde okuması için buraya yazıyorum . Yazım hatası varsa yorumlara yazabilirsiniz .
Daha sonra görüşmek
üzere . Oy ve yorum yapmayı unutmayın .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOLA VE KOMŞU ÇOCUK
RomanceGeçmişinde kalan çocuk , gelecekteki aşkı olabilir mi ? Henüz kendini geliştirme aşamasındaki tasarımcı Lola Nolan modaya inanmıyordu ... O , kostümlere inanıyordu . Kıyafet ne kadar parıltılı , eğlenceli ve farklı , yani ne kadar etkileyiciyse o...