Minji'ninde akşam yemeğine dahil olup yemek boyunca herkesin gözüne girmeye çalışması dışında sakin geçen bir akşamdı diyebilirim. Beni gözüne kestirip gereksiz bir kıskançlık moduna giren Minji'nin ara sıra öfkeli bakışlarından nasibimi alsamda bunu kesinlikle takmıyordum. Eğer Seokjin'i onun elinden alacağımı düşünüyorsa yanılıyordu açıkçası. Cidden.. alsın Seokjin'i başına çalsın, bana neydi ondan? Bana kendisi geliyordu, benim ona gittiğim falan yoktu.
Soobin teyze ve Yeonhwa amca yetişkin muhabbeti yapacaklarını söyleyip biz gençlerin yanından kaçarcasına gittiklerinde sırıtmadan edemedim. Asıl kaçtıkları kişi belliydi ama o kişi maalesef bu durumun farkında değildi.
Meyve suyumdan yudumlayarak telefonumla oynarken Jungkook'un mesaj atmasıyla ofladım.
Seokjin bana ithafen "Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda ona döndüm ve kafamı iki yana salladım.
Jungkook "Yarın 8'de benimlesin," yazmış ve gideceğimiz mekânın bir resmini atarak "Buraya götüreceğim seni. Nasıl, beğendin mi?" diye sormuştu.
"Şantajcı olduğun kadar zevksizsin de," yazıp gönderdim. "Mekânı ben ayarlayacağım. Sen yorma o güzel kafanı."
Telefonumu kapatıp çifte kumrulara döndüğümde Seokjin'in başını ovarak Minji'yi dinlediğini gördüm. Prensesimiz hararetli bir şekilde geçen sene gittiği plajda en iyi bikiniyle nasıl plajın tozunu attırdığını anlatıyordu, peki bunun ne kadarı bizim umrumuzdaydı?
Seokjin bana bakıp çaktırmadan ağzını oynatarak "Beni kurtar," dediğinde haylazca sırıtıp "Bana ne." dedim ve omuz silktim.
Seokjin bunaldığını belli edip de Minji'yi kırmak istemediğinden midir nedir susup duruyordu, bu da beni epey eğlendiriyordu. Minji de sanıyordu ki Seokjin onu ilgiyle dinliyordu.. Onun adına üzgündüm. Hiç şansı yoktu.
"Sen bahsetsene biraz kendinden," dedi Minji nihayet kendini anlatması bittiğinde. Gerçi bu sefer bana bulaşmıştı, neyine seviniyorsam. "Lise'ye mi gidiyordun Jisoo-sshi?"
"Evet, iki hafta sonra mezun olacağım."
Düşünür gibi birkaç mırıltı çıkardı. "Ufaksın."
Gülümseyip elimle ufak bir aralığı gösterdim. "Belki biraz."
"Ağzından hiç Minji abla veya Seokjin abi duyamadım?"
Elimdeki bardağı masaya bırakırken "Acaba ablam ve abim olmadığınız için duymamış olabilir misin?" diye sordum.
Seokjin "Söylemek zorunda değil," dedi Minji'ye. "Onun abisi de değilim ayrıca."
Minji sırıttı. "Tamam canım, sakin olun."
"Seni ve derdini anlıyorum," dedim anlayışla başımı sallarken. Bu aslında bir nevi onunla dalga geçtiğim anlamına geliyordu. "Tek istediğin Seokjin. Üzülmeni istemem ama.. ya da dur, istediğin kadar üzül umrumda değil. Gözünün önünde olmana rağmen seni asla görmüyor. Kim olduğunu bilirsin sen."
Yerimden usulca kalkıp ona el salladıktan sonra içeri girdim. Direkt odama çıkıp yatağıma uzandığımda Minji'nin saçmalıklarından uzaklaşabildiğim için mutluydum. Fazla olmuştu ve bence bir dersi kesinlikle haketmişti, ona istediğini vermek iyi hissettiriyordu.
Bir süre sonra çevremdekilerle dağılan kafam yerine geldiğinde istemsizce gözlerimi sımsıkı yumdum.
Son kozlarımı oynuyordum aslında.. Bu yüzden Minji'yle aramı iyice bozmak sorun değildi. On gün sonra kimsenin hayatında olmayacağım için elimden geldiğince kendim olmak istiyordum.