"Korkuyorum..."
...
Yine bir gece yarısı hızla uyandı yeşil saçlı genç. Her zamanki gibi uyku tutmamıştı. Yataktan yavaşça kalkarken her yerinin ağrıdığını hissetmiş ve dün olanlar aklına gelince içinde olduğu durumdan tekrar tekrar nefret etmişti. Elinde olsaydı buradan kaçardı ve özgürlüğe açardı kollarını. Ama zorundaydı babası onu terk etmiş, annesi ölmüşken başka çaresi yoktu. Burası en azından ona bir çatı oluşturuyordu. Ama insanlar gaddardı, acımasız, kendi istekleri için başka insanlara zarar vermeye bayılırlardı. Onların ona zarar vermediğini hiç hatırlamazdı yeşil saçlı genç. Hepsi her zaman aynıydı. Her şey. Kapı açılıp kilitleniyor... Ardındansa bir çift bacak ona doğru yürüyüp bedenini kirletiyordu. İnsanlar değişemezdi. Güçlü olan güçlüdür. Güçsüz olan güçsüz. Ve bu dünyada güçlü her zaman güçsüze laf geçirirdi. Her gün gelen insanlardan aynı şeyleri duymak, acılar eşliğinde boğulurken insanların onu görüp bir yardım eli dahi uzatmayışı ve daha bir çoğu. Hayat acımasız ve soğuktu yeşil saçlı genç için. Asla mutlu olmasını istemezdi. Onu lanet olasıca işlerine alet olarak kullanır. Canını yakar ardındansa yara bandı dahi bırakmadan arkasına dönmeden gider ve geri gelmezdi. Gelirse de en büyük ve tek amacı daha fazla kırmak olur. O bütün bu gerçekleri anladığında ise sadece ondört yaşındaydı.
Bunları bir camdan dışarı bakarak düşünüyordu, hafifçe ağlayarak. Ne zaman mutlu olmaya çalışsa buraya gelen insanlar onun zaten kötü olan hayatımı daha da mahvederdi. Nefret ediyordu bedeninden, kendisinden varlığından ve elinde olan her şeyden. Ama asla bitmeyen bir umutla bekliyordu hayatının güzelleşmesini. Gece bu saatlerde uyanıp sabah birinin daha gelip hayatını mahvetmesini bekliyordu, hemde her gece. Ve bu her sabah daha da zor olmaya başıyordu onun minik kalbi için. Daha ne kadar dayanabilirdi hiçbir fikri yoktu.
Birkaç saat geçmesiyle pencereden süzülen ışıkla sabah olduğunu anlamıştı. Saat dokuz on gibi birileri gelirdi yesillinin yanında, sonra ise her şeyini alıp çıkarlardı. Gerilerinde sadece acı ve hüzün bırakırken kahkahalar içerisinde çıkarlardı odadan onlar. Bu acıya daha çok katlanmak istemiyordu ancak elinden en ufak bir şey gelmiyordu. Sadece yaşayıp, acı çekip, solup gidiyordu bu hayattan bir çiçek gibi.
Gözyaşlarını tutamayarak düşündüğü şeyler sonucunda saatin ilerlediğini fark dahi etmemişti. Saat on bire yaklaşıyordu ama henüz kapıdan biri girmemişti. Nedenini düşünecekken fazla üstüne varmamaya karar vermişti. Sonuçta her şey gelenlerin suçuydu.
Saat geç olmaya başlarken elinde kitapla pencerenin önünde oturmuştu. Günü fazla sakin ve huzurlu geçtiği için şaşkındı ama ne de olsa birazdan bozulur diye düşündü, elindeki kitabı bıraktı ve siyah beyaz temalı duvarlar arasında yürüyerek yataktaki kırışık çarşafların üzerine attı kendini. Birkaç dakika uzanmış gün batımını izlerken kapının çalındığını duymuştu. Kapı normalde çalınmadan direk girildiği için şaşırmıştı ama umursamadan uzandığı yerden doğruldu. Kapı kolu o cevap vermeyince hafifçe döndürülmüştü.
Aralanan kapının arkasında ondan en fazla iki üç yaş büyük olan birisi göründü. Kırmızı beyaz saçlı, fazlasıyla açık beyaz teni ve çift renk göze sahip birisi. Onunkine göre baya uzun boyu ve nefes kesici güzelliği olan melez yavaşça ona doğru yürüdü yeşil gözlerinin içine bakarken. Yüzünün sol tarafındaki yanık izi sanki yüzünü tamamlıyordu melezin. Fazlasıyla mükemmeldi. Yeşilli genç düşünmeden edemedi, onun gibi bir insan neden böyle bir yere gelmek ister ki diye düşündü melez ona iyice yanaşırken. O güzel gözlerinde birikmiş gözyaşları ile yatağa oturdu ve ondan asla beklemeyeceği bir şey yaptı. Yavaşça kollarını yeşillinin boynuna dolayıp sıkıca sarılmıştı. Hayatında uzun zaman boyunca eksik olan bir sarılmaydı bu. Yeşilli genç ne olduğunu dahi anlamazken kendini onun sıcak kolları arasında huzurlu bir şekilde bulmuştu. Huzur ve hiç tatmadığı bu yakıcı ama hoş sıcaklık yanında kalmak istemişti Yıllardır ayrı kaldığım o yumuşak kollar. Sanki yıllardır aradığı kişi oydu da bu kadar kusursuzdu onun için.
Melez çok geçmeden yavaşça bedeninden ayrılarak kafasını bir şey dahi demeden yeşillinin bacağının üstüne koymuştu. Sanki çığlık attığı için boğazından çıkmıyordu sesi. Sessizce bir süre orada kalmış, ardından yavaşça eliyle kafasının üstünü işaret etmişti.
"Bir şey deme sadece başımı okşa..."
Benim taslakta böyle bir kitabım varmış bende dedim yayınlayam djkdjdkdjdkd. Evet onca bitmemiş kurguma rağmen yenilerini atmaya devamke baştan söyleyem angst olmayacak çünkü böyle bi ilişkiyi angst bitirmem jdkdjdkdkdk. Umarım beğenmişsinizdir yorum yapmayı ve vote atmayı unutmayın seviliyorsunuz :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
je vous ai trouvé- tododeku
Fanfiction-Angst- "Ah güzel gözlüm bir bilsen neşe ne kadar yakışıyor bakışlarına..." Todoroki shoto x midoriya izuku [Tamamlandı]